Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '09

 
Kategori
İnançlar
 

Hz. Muhammed yalancı olamaz

Hz. Muhammed yalancı olamaz
 

Sayın Hasan Basri Özgen; Öz eleştiri ve din gerçeği başlıklı yazımla http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=200539 ilgili olarak bir blog yazmış.

Benim yazımda; ÖĞRETİLER yerine İCAT olarak geçmiş olan bir sözcükten hareketle, Hz. Muhammed’i yalancılıkla itham ettiğim sonucunu çıkarıp, Hz Muhammet Yalancı Olabilir mi? demiş. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=201677

Öncelikle YALANCI sözcüğünün kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü: Bu sözcük hem Hz. Muhammed'i hem beni yaralar. Ne tekim Sayın Özgen'in bloğuna yapılan yorumlarında hakkımda haksız ithamlarda bulunulmuş.

Benim yazımda böyle bir sözü bırakalım; ima dahi yok. Sadece icat lafı vardı ki: O yanlıştı. Kaldırdım. İcatları değil, öğretilerdir olması gerekirdi. Düzelttim.

Sayın Özgen’in de belirttiği gibi; dini inançlar; maddeten ispatlanması mümkün olmayan ve sadece inanmaktan meydana çıkan hususlardır. Bu nedenle üzerinde çok değişik yorumlar yapılabilir.

Ben yazımda inançsız olduğumu söylemekle beraber inançlı olmanın insanlara pek çok faydası ve ihtiyacı olduğuna inandığımı söyledim ve bu faydalardan bazılarına değindim. Burada da inançlı olmak istediğimi ve inananlara saygı duyduğumu belirtmek isterim.

Yazıma yapılan ilk yoruma verdiğim cevapta bunu vurguluyorum. Diğer yorumlara verdiğim cevaplarda da katı olmadığımı belirtiyorum

Ancak; ben müspet ilimlere ve somut verilere dayanan bir düşünce sahibi olduğum için, ispatlanması mümkün olmayan hususlarda; mantığıma itibar ederim. Hukukçular farklı düşünebilir. Saygı duyarım. Buradaki somut veriler de tarihi kaynaklardır.

Sayın Özgen’in de bu konulara vakıf olduğunu gördüm.

Sayın Özgen; Benim Allahın olmadığı iddiasında bulunmadığımdan söz ediyor. Benim düşünceme göre Allah kavramı başı sonu ve iradesi olmayan bir güçtür. Yani istediğini istediği gibi yapabilme kudretine sahip değildir. Bir oluşumdur.

Biz bu gücün Allah tarafından yaratıldığını söyleyecek olursak; Allah’ı kim yarattı sorusu akla gelir.

Bu sorunun cevabı yoktur. Bu nedenle Allah kavramı; başı sonu ve iradesi olmayan bir güçtür diyorum.

Kainattaki her şey bir oluşumdan ibarettir. Denizlerdeki yaşamdan tutalım göklerdeki kuşlara kadar her şey; bulunduğu ortamın ve şartların etkisiyle değişik şekillerde oluşmaktadır.

Ben bir bilim adamı değilim ama dağarcığımdaki bilgilerin ışığı altında yürüttüğüm mantık bu.

Bu oluşumun ne olduğu bilim adamları tarafından incelenmektedir. Ak delik, kara delik gibi…

Sayın Özgen buna mucize diyor. Bence mantıklı…

Evet bu noktada Sayın Özgenle yollarımız ayrılıyor. O hem oluşumlara mucize diyor, hem de bunları Allahın iradesine bağlıyor.

Ben ise; bu gücün iradesi olduğunu kabul edemiyorum.

Nedenleri çok.

Öncelikle; geçmişi de geleceği de bilen, gören, onun izni olmadan kuşun kanadını dahi kıpırdatamadığı irade sahibi ve tek olan Yüce Allah! Geleceği de gördüğüne göre; Neden tek bir peygamber gönderip, tek bir din ihdas ederek, <ı>( Kullarım! İşte yürüyeceğiniz yol budur. İşte peygamberiniz budur. İbadet şekilleriniz bunlardır. Bu yolda yürüyün. Bu şekilde ibadet edin. ) dememiş de kullarını birbirine düşürecek değişik peygamberler gönderip değişik dinler ihdas etmiş?

İnançlarımıza göre o dinleri ihdas eden de ayni Allah değil mi?

Neden farklı dinler ihdas ederek kendi kendisiyle çelişkiye düşüyor?

Her zaman ellerimizi açıp, Allah’a dua ediyoruz. <ı>( Allah’ım! Bizleri koru. Ordularımızı muzaffer eyle. Düşmanlarımızı helak et. ) diye!

Düşman dediğimiz o kişiler de ayni Allah’ın kulları değil mi?

Neden bir kısım kullarını korurken bir kısmını helak etsin?

Her zaman ve her yerde <ı>( Allah’ım! Bizleri doğal afetlerden, zelzeleden ve yangınlardan koru. ) diyoruz.

Bunlardan kurtulabiliyor muyuz?<ı>

Bu tip soruları çoğaltmak mümkün ve inançlı din adamları bunlara yorum getirebilirler. Tebbet suresine getirilen yorumlar gibi…

Ancak bu yorumların hiç birisi somut bir veriye dayanmaz. Değişik din adamları tarafından da değişik şekillerde yorumlanır.

Bana göre dinler; her devirde yaşayan bir takım üstün yeteneklere sahip insanlar tarafından, o devrin gereksinimlerine göre, insanlara faydalı olmak, onları bir kısım kötülüklerden korumak, iyiye, doğruya yöneltmek, hem kendilerine hem de çevrelerine yararlı olmaları amacıyla düşünülüp geliştirilen ve kendilerine inananlarca yayılan ve genişletilen öğretilerdir.

Kanaatimce; Firavun İsrail oğullarına zulmetmeseydi Musevilik olmazdı. İsa’nın havarileri olmasaydı Hıristiyanlık yayılmazdı. Cahiliye devri olmasaydı; İslamiyet doğmazdı.

12 yaşından itibaren 40 yaşına kadar, bütün Arabistan’ı gezmiş, hanlarda, kervansaraylarda, çeşitli din adamları, hahamlar ve papazlarla haşır neşir ve bilgi sahibi olmuş, üstün yeteneklere ve müthiş bir hafızaya sahip ve dahi, Muhammed’ül emin bir insan; Neden bu vasıflarından yararlanıp, kavminin ve çevresinin insanlarına faydalı olmak için bir şeyler yapma arzusu duymasın ki;

Atatürk yurdumuzu işgalden kurtaracak bilgiye, beceriye ve dehaya sahip olmasaydı; istiklal mücadelesine soyunur ve başarı elde edebilir miydi?

Şimdi biz yurdumuzu kurtardığı için ve yeni bir devlet kurduğu için, Atamızı peygamber mi yapalım?

Ya da irticayı önleyecek inkılaplar yaptığı için Ona; yalancı mı diyelim.

Böyle bir mantık düşünülebilir mi?

Çeşitli dönemlerde çeşitli şekillerde insanlara faydalı olan dahiler yok mu?

Volta, Edison, Pastör, Madam Curie. İnsanlığa faydalı buluşlar yapmadılar mı?

Hz. Muhammed de İnsanlara faydalı bir şeyler yapmak için çaba harcayan bir insan olarak düşülemez mi?

Evet Hz. Muhammed bana göre çok azimli bir dahi. Hem de gelmiş geçmiş zamanların en büyük dehası.

Düşünebiliyor musunuz bu azmi ve dehası sayesinde, milyarlarca insanı kendisine inandırıp, her gün beş vakit, minarelerden ismini okutuyor.

İnananların Cebrail tarafından Hz. Muhammed’e tebliğ edilmiş, Allahın kelamı, vahiy dediği, benimse ilham olarak, şiirsel ifadelerle söylenmiş sözler şeklinde nitelediğim Kuranı Kerim, her gün ve her yerde, okunuyor ve insanlara büyük bir huzur, rahatlık ve huşu veriyor.

Her yıl milyonlarca insanı hac farizası olarak Hicaz da toplayıp ülkesine milyarlar kazandırıyor.

Dünyanın her yerinde camiler ve ibadethaneler açtırarak insanları eğitmeye çalışıyor.

Böylesine yayılmış, katılaşmış, kabullenilmiş bu inançlarından ; bunca yıllar sonra insanları soğutmak, vazgeçirmek mümkün mü?

Vazgeçirecek olursak; sakıncalı yönleri yok mu?

Çok. Hem de pek çok var.

Bunun yanı sıra fanatikler ve istismarcılar tarafından, din adı altında insanlara çok büyük kötülükler yapılmıyor mu?

Yapılıyor. Hem de iyilik sağlayan taraflarından daha fazla.

O zaman ne yapacağız?

İnanacağız. İnanacağız ama fanatik olmayacağız. Gerçekleri bilecek ve inançları çağımıza uydurmaya çalışacağız.

Benim babam her koyun kendi bacağından asılır derdi.

Ben Hz. Muhammed yalancıdır demiyorum. Aksine olarak onun insanlara faydalı olmak için uğraş verdiğini ve faydalı olduğunu söylüyorum.

Ama Onun yaşadığı dönemin şartlarına göre yapılan öğretilerin artık günümüz şartlarına uydurulması gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Özgen; fuhuş yaptığı için bir kadının taşlanmasına, kara çarşafa, peçeye, türbana bürünmelerine, bir hukukçu olarak; mirastan düşük pay almalarına, hırsızların ellerinin kesilmesine, her gün beş vakit minarelerden hoparlörlerle, hem de anlamadığımız bir dilden ezan okutulmasına, gece yarısı davullarla, çeşitli inanç sahibi vatandaşların rahatsız edilmelerine, mesai saatlerinin değiştirilip namaz saatlerine göre ayarlanmasına, resmi makamlara mescitler açılmasına, sadece Sünnilere hizmet veren Diyanet işleri Başkanlığına ve onun Milli Eğitim Bakanlığından daha fazla olan bütçesine ve daha pek çok; zamanımızla ve Anayasamızla bağdaşmayan hususlara onay verebiliyor mu?

Lütfen Blğumda kullanılmaması gereken icat sözü üzerinde durmayalım ve bu sözden hareketle Hz. Muhammed’in yalancılıkla itham edildiği sonucunu çıkarmayalım. Ben bu nedenle Sayın Özgen’in bloğuna yapılan yorumlardan çok rahatsız oldum.

Ben inançlara saygılıyım ve gereğine inanıyorum. Benim babam; rüştiye kökenli, hacı, hoca imam ve hatipti. Ama bize hiç baskı yapmadı.

Kıyafet inkılabında, bir hoca ve bir vaiz olarak, örnek olmak için, karısının sırtından kara çarşafı çıkarıp manto giydiren adamdı. Anamın açık kahverengi mantosu ve siyah başörtüsü, hala gözlerimin önündedir. Şimdiki liderler de ayni şeyi yapsalar; eşlerinin başlarından türbanı söküp atsalar; ülkemizde türban sorunu biter.

Ama nerde? Aksine olarak bizleri irticaya sürüklüyorlar.

Benim eşim her gece yatınca üç ayetel kürsi okur, 21 besmele çeker, 7 inna ateyna ile süsleyerek, üç gulhüvallahi bir Elham ile Allaha gönderir ve ben buna saygı duyarım.

Ben her sabah az bir hareketten sonra, yaz ve kış, buz gibi suyun altına girer, elimi, kolumu, yüzümü, başımı ve vücudumun her tarafını kompres yapar ve bir nevi gusül abesti, evet bir nevi gusül abdesti alırım. Bu nedenle kendimin inançlı olmayışı kınanmamalıdır.

Sayın Özgen’in tarihi kaynakları ve Kuranı çok iyi incelediğini biliyorum. Bundan dolayı da çok iyi ve tartışılabilecek mantıklı bir muhatap bulduğumdan mutluyum. Ancak; kullanılmaması gereken bir icat sözünün bu sonuca sebebiyet verdiğine üzgünüm.

Sayın Özgen’in blogunun devamındaki düşüncelerinin çoğuna samimiyetle katılıyor ve inançlı olmasından dolayı kendisini kutluyorum. Ama lütfen şu YALANCI sözcüğünü söylememiş olalım.

Ben bu konudaki tartışmalara hazır bir insanım. Beni de inançlılara dahil edebilse çok mutlu olurum.

Ona http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=97586, 98044, 98959, 99792 ve 101461 No lu bloglarımı okumasını önereceğim.

Saygılarımla 12 Eylül 2009

 
Toplam blog
: 104
: 722
Kayıt tarihi
: 11.04.07
 
 

6 Mayıs 1927 Simav doğumlu, İstanbul Yıldız Teknik Okulu’nun ( Bu günkü Yıldız Üniversitesi) son sın..