Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '19

 
Kategori
Tarih
 

Hz İsa'nın çarmıha gerilmesi

Hiç şüphesiz Hz.İsa Kuranı kerimde belirtildiği üzere Allah’ın hem kulu hem de peygamberidir.

Bu nedenle ona ait olduğu iddia edilen sözlerin ne olduğunu ve hayatını öğrenmek istedim.

Aşağıda verdiğim inceleme yazısında öncelikli olarak Hristiyanlık alemi için en önemli hadise olduğuna inandığım Hz. İsayı çarmıha götüren sürecin başladığı son akşam yemeğinden Hz. İsanın çarmıha gerildiği zamana kadar olan olayları teolojik yorumlara girmeden Kitabı Mukaddes şirketinin yayınlamış olduğu Kutsal kitapta yer alan Matta incilinden alıntılayarak verdim. 

Daha sonra aynı olayın farklı incillerde nasıl farklı anlatılmış olduğunu ve açık çelişkileri ifade etmeye çalıştım.

Matta incilinde Hz.İsanın son akşam yemeğinden çarmıha gerilmesine kadar geçen çarpıcı olaylar özet olarak aşağıdaki gibidir.

Hz. İsayı çarmıhta gerilmeye götüren süreç Kudüs de(Yeruşalim) Fısıh kurbanının kesildiği Mayasız ekmek bayramında Hz. İsanın havarileri ile birlikte yediği son akşam yemeğinde başlar.

Son akşam yemeğinde Hz.İsa havarilerine “Size doğrusunu söyleyeyim sizden biri, benimle yemek yiyen biri bana ihanet edecek” dedi. Bu sözler üzerine havariler kederlendi ve beni demek istemedin ya diye hepsi Hz.İsaya sordular. Hz.İsa “Bana ihanet edecek olan elindeki ekmeği benimle birlikte sahana batırandır” dedi. Ona ihanet edecek olan Yahuda iskaryot “yoksa benimi demek istedin” diye sordu. Hz.İsa “söylediğin gibidir” karşılığını verdi.

Yemeğin sonlarına doğru Hz. İsa ekmeği bölüp onlara dağıttı ve sonra bir kase alıp birazını içti geri kalanını içmesi için havarilerine verdi ve  “Doğrusunu söyleyeyim tanrının egemenliğinde yenisini içene kadar bir daha asmanın ürününden içmeyeceğim” dedi.

Sonra havarileri ile birlikte ilahiler söyleyerek Zeytin dağına gittiler. Bu arada Hz. İsa havarilerine “Bu gece hepiniz benden ötürü sendeleyip düşeceksiniz. Çünkü böyle yazılmıştır dedi. Bunun üzerine kendisine ilk inanan ve takip eden havarisi olan Petrus ona “Herkes senden ötürü sendeleyip düşse bile ben asla düşmem” dedi. Hz.İsa Petrusa “Sana doğrusunu söyleyeyim. Bu gece horoz ötmeden önce beni üç defa inkar edeceksin” dedi.

Zeytin dağında Getsamani denilen bahçede Hz.İsa ağır bir sıkıntı duymaya başladı. Yanında bulunan Petrus ve diğer iki havariye (Yakup ve Yuhanna) “Ölesiye kederliyim. Burada kalın, uyanık durun dedi ve biraz uzaklaşarak yüz üstü yere kapaklanıp dua etmeye başladı. “Allahım, senin için her şey mümkün, Bu kaseyi (büyük acıyı) benden uzaklaştır, mümkünse o saati yaşamayayım, ama benim değil, senin dediğin olsun.” diye dua etti sonra havarilerinin yanına döndü ve onları uyurken buldu. Petrusa “bir saat uyanık duramadın mı, uyanık durup dua edin ki ayartılmayasınız, Ruh isteklidir ama beden güçsüzdür dedi ve bir müddet sonra Hz. İsa ikinci kez uzaklaşıp aynı duayı tekrar etti sonra havarilerinin yanına döndü onları yine uyur buldu. Onları bırakıp üçüncü kez uzaklaştı ve aynı sözlere Allaha dua etti. Havarilerin yanına döndüğünde onları yine uyurken buldu ve onlara “Hala uyuyor, dinleniyormusunuz? İşte saat yaklaştı. İnsanoğlu günahkarların eline veriliyor. İşte bana ihanet eden de geldi.” Dedi.

Bu sözleri söylediği sırada başkahin ile birlikte Yahudilerin ileri gelenleri ve havarilerinden biri olan Yahuda iskaryot oraya geldi. Yahuda gelir gelmez Hz.İsayı öptü. Bu öpme topluluk içinde Hz.İsanın hangisi olduğunun belli olması için bir işaretti.

Hz.İsa kendini yakalayanlara “Neden beni bir haydutmuşum gibi kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz. Halbuki ben her gün tapınakta öğretiyordum. Neden beni o zaman yakalamadınız” dedi. Çıkan kargaşada havarilerinden biri bıçakla başkahin yardımcısının kulağını uçurdu.

Hz.İsa yakalandıktan sonra Petrus dahil havarilerinin hepsi onu bırakıp kaçtı. Daha sonra Petrus askerlerin götürdüğü Hz. İsayı başkahinin avlusuna kadar takip etti ve içeri girip askerlerin arasında oturdu. Petrusu görenlerden biri onun havarilerden olduğunu tanıyınca, Petrus Hz. İsayı tanımadığını söyleyerek Hz. İsayı inkar etti. Bu tanınma ikinci kez olunca Petrus tekrar Hz. İsayı tanıdığını inkar etti son tanınmasında üçüncü inkarını yaptı ve o anda horoz öttü. O zaman Petrus Hz. İsanın horoz ötmeden kendisini üç kere inkar edeceğini söylediği aklına gelince dışarı çıkıp acı acı ağlamaya başladı.

Daha sonra Hz. İsa Yahudi din adamları yüksek kuruluna götürüldü. Yüksek kurulda Hz.İsa ya ölüm cezası verebilmek için tanıklar dinlenmeye başladı. Tanıkların ifadeleri birbirini tutmadığı için bundan bir netice alamayacaklarını anladılar ve başkahin Hz.İsa ya “Mesih senmisin” diye sordu. Hz.İsa “benim” dedi ve sizler insanoğlunun (Hz.İsanın) kudretli olanın sağında oturduğunu göreceksiniz dedi. Bu söz üzerine başkahin elbiselerini yırtarak “İşte küfrü duydunuz, artık tanığa ne ihtiyacımız var” dedi. Ve orada bulunanlar Hz.İsanın ölümle cezalandırılmasını isteyerek Hz.İsa ya tükürmeye, gözlerini bağlayarak onu yumruklamaya başladılar ve ona “haydi peygamberliğini göster ve kendini kurtar bakalım dediler”. Sonra onu Romalı vali Pilatusa götürüp teslim ettiler.

Vali Hz.İsaya “sen Yahudilerin kralı mısın” diye sordu. Hz.İsa “söylediğin gibidir” dedi ve diğer hiçbir sorusuna cevap vermedi. Pilatus Hz.İsanın ölümle cezalandırılması için geçerli bir sebep görememişti. Yahudileri başından savmak için o günlerde Kudüste bulunan Yahudilerin kralı Hirodese götürmelerini istedi. Hirodes Hz.İsayı sorguladı ama sorularının hiçbirine cevap alamayınca Hz.İsayı yeniden valiye gönderdi.

Vali Pilatus yahudilerin baskısı nedeni ile “peki ona ne yapmamı istersiniz” diye sordu. Yahudiler “onu çarmıha ger diye bağırdılar.

Yahudilerin Fısıh bayramı günleriydi. Fısıh bayramında ölüm cezası almış bir hükümlünün serbest bırakılması geleneği vardı. Ve tutuklular arasında ölüm cezası almış Barabba isimli azılı bir katil de bulunuyordu. Pilatus belki Hz.İsayı kurtarırım düşüncesiyle Barabbayımı serbest bırakayım yoksa İsayımı diye Yahudilere sordu. Yahudiler Barabbanın serbest bırakılmasını Hz.İsanın ise çarmıha gerilmesini istediler. Pilatus Hz.İsayı kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmesi için onu askerlere teslim etti.

Askerler Hz.İsaya mor bir giysi giydirip başına dikenlerden örülü bir taç koydular ve “Selam sana ey Yahudilerin kralı” diye selamlamaya başlayıp önünde kapaklanarak alay ettiler. Daha sora mor giysileri çıkarıp Hz.İsaya kendi elbiselerini giydirip Galgota yani kafatası tepesinde çarmıha germek üzere yola çıktılar.

Kafatası tepesinde Hz.İsaya ödle karışık şarap içirmek istediler ama Hz.İsa içmedi. Sonra üzerine “YAHUDİLERİN KRALI” yazılı bir suç yaftası asarak onu biri sağında biri solunda olmak üzere iki haydutla birlikte sabahleyin saat 9 da çarmıha gerdiler.

Çarmıhta Hz.İsanın önünden geçenler “Hani Süleyman tapınağını yıkıp yerine üç günde kendi tapınağını kuracaktın. Ne oldu şimdi kedini bile kurtaramıyorsun” diyerek sövüp sayıyorlardı. Yanında çarmıha gerili haydutlarda Hz.İsaya küfürler ediyorlardı.

Hz.İsa öğleden sonra saat üçe kadar altı saat çarmıhta gerili kaldı. Onu kendisine inananlardan sadece cinlerden kurtarmış olduğu Mecdelli Meryem ve diğer birkaç kadın izliyordu.

Son nefesini vermeden önce Hz.İsa “Elohi, Elohi. Lema şevaktani” yani Alllahım, Allahım, Niçin beni terk ettin diye bağırarak son nefesini verdi.

Hz.İsanın son sözlerine yönelik bu anlatım Matta ve Markos incillerinde geçer. Ancak Luka farklı bir anlatımda bulunur. Lukaya göre Hz.İsa son nefesinde “Baba, ruhumu ellerine bırakıyorum” diye seslendi ve son nefesini verdi. Yuhanna ise daha da farklı bir anlatımda bulunmaktadır. Ona göre  Hz.İsa çarmıhta iken susadım der. Oradakiler ekşi şaraba batırılmış bir süngeri bir dala takarak ona uzatırlar. Hz.İsa şarabı tattıktan sonra “Tamamlandı” der ve son nefesini verir.

İncillerde Hz.İsanın çok önemli son anlarına ait bu farklı anlatımlar bile İncilin nasıl tahrif edilmiş olduğunun açık kanıtlarıdır. Benim akıl almaz bulduğum diğer hususlar ise şunlardır.

Hz.İsa havarilerine son akşam yemeğinde artık aralarında olmayacağını açıkça belirtmiş olması ve gittikleri zeytin dağında ölesiye kederli olduğunu söyleyip dua için yanlarından ayrılmadan önce uyumamalarını istediği halde onun onlarca mucizesine şahit olmuş havarilerinin bu ikazı dikkate almayıp onun ayrılmasından sonra uyumaya başlamaları üstelik bu durumun Hz.İsanın her uzaklaşmasından sonra birkaç defa tekrar etmesi anlaşılabilir bir durum değil.

Hz.İsanın yere kapaklanarak yaptığı duada gerçekleşmesi mukadder olan bir acının mümkünse olmamasını Allahtan istemesi bir peygamber bile olsa bir insandan beklenebilir bir şeydir, Ancak Allahın oğlu olduğu iddia edilen birinden değil.

Hem Matta, hemde Markos incilinde Gestemani bahçesinde Hz. İsanın yere yüz üstü kapaklanarak (secde halinde) Allaha dua etmesi, Lukada yere diz çökerek dua ettiği anlatılmakta, Yuhannada ise bu duadan hiç bahsedilmemektedir.
Matta ve Markos incilinde Hz. İsanın yalnız kaldığında yere kapaklanarak dua ettiği açıkça belirtilmiştir. Bu kapaklanma tam olarak secde demektir. 
Hz. İsanın Allaha en yakın olduğu bir zamanda yapmış olduğu bu secde Hristiyan ibadetlerinde neden yoktur.

Son akşam yemeğinde Hz. İsanın havarilerin hepsinin ayaklarını yıkadığı sadece Yuhanna incilinde anlatılır. (Bkz. Yuhanna 13/4-17). Ayrıca bu yemekte Hz. İsa Yahudayı dışarı gönderdikten sonra havarilere en önemli konularda uzun bir vaaz verir. Bu vaaz diğer incillerde neden geçmez.  Bkz. Yuhanna Bap 14, 15, 16 ve 17.

Yuhanna da belirtildiğine göre son akşam yemeğindeki son vaazında Hz. İsa “Size gerçeği söylüyorum. Benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem Paraklitos (yardımcı, teselli edici, Öğütçü) size gelmez. Ama gidersem onu size gönderirim. O gelince günah, doğruluk, ve gelecek yargı konusunda dünyayı suçlu olduğuna ikna edecektir” şeklinde çok önemli bir açıklamada bulunmaktadır. Bkz. Yuhanna 16/7,8
Bu müjde Bap16/13 de çok daha açık bir şekilde şöyle bildirilmektedir. “Ne varki O, yani gerçeğin ruhu gelince size her hakikatte yol gösterecek, zira kendiliğinden konuşmayacak, fakat her ne işitirse onu söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir.
Bu noktada sizleri Kuran-ı kerim Necm suresi 3. Ayeti okumaya davet ediyorum. Ayet de  aynen şöyle söylenmektir. “O (Hz. Muhammed s.a.v), kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun sözleri ona bir vahiy ile bildirilmekte, ona bunlar öğretilmektedir. 
Şimdi soruyorum Hz. İsadan sonra Hrıstiyan dünyasında böyle bir öğütçü, ve her zaman gerçeği bildiren bir yol gösterici geldimi? Geldiyse kimdir? Biz onu tanıyormuyuz?
Bu önemli vaaz neden sadece Yuhanna da var fakat diğer üç İncilde yoktur.

Lukaya göre Zeytin dağında Hz. İsa Rabbisine “ Bu kaseyi (büyük acıyı) benden uzaklaştır. Yine de benim istediğim değil senin istediğin olsun” dedi. Bunun üzerine ona güç vermek için bir melek gözükerek onu güçlendirdi. Fakat derin acı içinde olan Hz.İsa daha hararetle dua etmeye devam eder. Luka bu durum için “Teri toprağa düşen kan damlalarına benziyordu” der. Halbuki Hz. İsa bahçede dua ederken yakınlarda sadece Petrus, Yuhanna ve Yakup vardı. Onlarda zaten uyuyorlardı. Luka bu tespiti nasıl yaptı. Ayrıca Allahın destek için gönderdiği meleğe rağmen Hz. İsanın kederinin çok daha fazla artmış. olduğunu kabul etmemiz mümkün değil. Zira Allahın yardımı bir peygambere yetişirse onda ne dert kalır ne de hüzün.

Hz.İsa konuşmalarının pek çok yerinde kendisinden bahsederken “İnsanoğlu”  tabirini kullanmıştır. Bu onun Allahın oğlu olmadığını açıkça belirtmesi değil de nedir. Matta da en az 24 yerde Hz.İsa kendisi için “insanoğlu” demiştir. Bkz. Matta 10/23, 11/19, 12/32, 12/40 16/13 16/27,28  17/9, 17/12 17/22,23 19/28 20/18 20/28 24/27 24/30 24/33 24/36 24/39 24/44 25/31 26/24 26/45, 26/64
Kitab-ı mukaddes şirketinin yayınladığı Kutsal kitap tercümesinin açıklama kısmında “insanoğlu” tabiri, İsa mesihin kendisi için kullandığı unvan” olarak belirtilmektedir.
Nitekim Hz.İsanın Allah tan baba olarak bahsetmesi bizde ki Devleti baba anlamında himaye eden, koruyan, yardım eden olarak nitelendirmesinden başka bir şey değildir. 
Matta 18/14 de Hz. İsa kaybolan koyun benzetmesini yaparken “Bunun gibi göklerdeki babanızda bu küçüklerden hiç birinin kaybolmasını istemez” der. 
Yine Matta 23/9 da “Yeryüzünde kimseye baba demeyin. Çünkü tek babanız var. O da göksel Babadır.” Demiştir. 
Bu ifadeler Hz. İsanın sadece kendisini değil tüm insanları Allahın himayesine, korumasına, yardımına muhtaç evlatlar gibi gördüğünün açık işaretidir.

Hz.İsa son akşam yemeğinde kaseden şarap içtikten sonra “doğrusunu söyleyeyim tanrının egemenliğinde yenisini içene kadar bir daha asmanın ürününden içmeyeceğim” demişti. Ancak Matta, Markos ve Yuhanna ya göre Hz.İsa kendisine bir kamış ile uzatılmış olan şarapla ıslatılmış bir süngerden şarap içmiştir. Luka ise bundan söz etmez.

Hz. İsa bir müddetten beri Kudüste bulunup mucizeler gösteriyor, havralarda öğretisini yaymaya devam ediyordu. Bu süreç içinde yahudi ileri gelenler, ferisiler ve yazıcılar ile tartışıp onların dinden nasıl saptıklarını kendilerine anlatıyordu. Bu nedenle bilinen ve tanınan bir şahsiyetti. Nitekim Matta 21/10 da belirtildiğine göre Hz. İsa Kudüse geldiği zaman bütün kent “Bu kimdir” diye çalkalandı. Kalabalıklar “Bu Celilenin Nasıra kentinden  peygamber İsadır” diyordu. Buna rağmen Zeytin dağında bulunan topluluk içinde kimin Hz. İsa olduğunun bilinebilmesi için onun Yahuda iskaryot tarafından öpülmesimi gerekiyordu.

Bu incelemede son akşam yemeği ile Hz. İsanın çarmıha gerilmesi arasında kalan en fazla 15-16 saatlik bir süreç irdelenmiştir. İncillerin baştan sona incelenmesi ile daha yüzlerce çelişkinin ortaya çıkacağı pek tabiidir. Eğer kilise tarafından reddedilen Thomas incili, Barnaba incili gibi yine havariler tarafından yazılmış olan diğer incilleri baştan sona inceleme imkanı bulsaydık bu çelişkilerin sayısı ve ciddiyetinin çok daha artacağı kesindir

Hz. İsanın çarmıha gerilmesinden hemen sonra Hristiyanlık Hz. İsanın en yakınında olup yüzlerce mucizesine şahit olduğu halde Hz. İsayı en zor zamanında uzaktan izlemiş ve korkakça  üç kere inkar etmiş Petrusun önderliğinde öğretilerinin bozulmadan günümüze gelebilmesi imkansızdır.

Nitekim Hristiyanlık Hz. İsadan hemen sonra İslamdaki Şia-Sünni benzeri bir temel bölünmeye uğramış ve Yahudi geleneklerini sürdüren Musevi Hristiyanlığı ile Pavlusun temsil ettiği Yahudi geleneklerini ve sünneti reddedip domuz yemeyi, şarap içmeyi mübah gören bir Hristiyanlık olarak temel bir ayrışma içine girmiştir. Bu günkü Katolik, Protestan, Ortadoks Hıristyanlık arasındaki bölünme çok daha farklı bir konu olup ayrı bir araştırmanın konusudur.

Ben bir ilahiyatçı değilim. Elbette mensubu bulunduğum islam dini dışındaki bir dinin kutsal kitabını eleştirmek benim haddim değildir. Benim öne sürdüğüm hususlar incillerde yazılmış olan ve her kesin görebileceği açık çelişkilerdir. Ancak İncil ve Tevratın uzman ilahiyatçılar tarafından daha derinlemesine bütünüyle araştırılarak tahrif edilmiş bu dini gençlerimize benimsetmeye çalışan yehova şahitleri ve diğer birçok misyoner grupların engellenmesi gerekmektedir.

Bu vesile ile Kuranı Hz. Muhammede vahyederek insanların doğru bilgilere ulaşmasını nasip eden Rabbimize bir kez daha hamdü senalar ediyorum.

 

M.Feridun Dengizek

05 Eylül 2019

 

 
Toplam blog
: 4
: 267
Kayıt tarihi
: 29.07.18
 
 

Onbinlerce yıldan beri insan oğlu farklı zaman ve coğrafyalarda ve farklı şartlarda dünya hayatın..