Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '13

 
Kategori
İnançlar
 

Hz.İsa ve çarmıh

Hz.İsa ve çarmıh
 

Hz.İsa'nın çarmıha gerilişi


“Bir hardal tanesi kadar imanınız olsa, şu dağa 'buradan şuraya göç' derseniz, göçer.”

Hz.İsa

Her yıl Aralık ayına girilmesiyle birlikte daha çok bir Hristiyan geleneği olan Noel kutlamaları önce çocukların, sonra da büyüklerin içini kıpırdatır. 25 Aralık’ta başlayan bu kutlamalar tüm Hristiyan inancına sahip ülkelerde bizdeki Ramazan veya Kurban Bayramı gibi tüm coşkusuyla kutlanır. Müslüman bayramı olmadığı için bizler Noel’i kulamasak da, koskoca bir seneyi tüm güzellikleriyle geride bıraktığımız ve yepyeni ve enerji bir yıla adım attığımız Yeni Yılı, 31 Aralık’ı 01 Ocak’a bağlayan gece kutluyoruz.

Nedir bu 25 Aralık? Neden bu gün kutlanır? 25 Aralık Hazreti İsa’nın doğduğu gün olarak kabul edilmiştir. Henüz Nasıralı İsa doğmadan önceVaftizci Yahya “ben sizi suyla vaftiz ediyorum, ama benden sonra gelen sizi ateşle vaftiz edecektir” diye Hz. İsa’nın gelişini önceden bildirmiştir. Hz.İsa kitaplı dinlerden Hristiyanlık dininin peygamberidir ve Hz.Davud’un soyundan gelmekteydi. İsrail devleti M.Ö 1000 civarında Saul, Davud ve Süleyman adlı 3 büyük Yahudi kralının yönetiminde geçen o parlak yılların sonunda zayıflayarak Kuzey ve Güney olarak ikiye bölündü. Kuzey’i Asurlular M.Ö. 722’de ele geçirdi. Güney’i ise M.Ö. 586’da Babil Kralı Nabukadnezar ele geçirdi ve böylece 50 yıllık Babil sürgünü de başladı. İşte bu dönemde artık bir seçilmiş kişinin geleceği ve Yahudi’leri kurtaracağı inancı kuvvetlendi.  Kehanetlere göre İsrail Tanrı’nın emirlerine uymadığı için cezalandırılmıştı ve kurtuluş Davud’un soyundan gelen bir seçilmiş kral tarafından olacaktı. Hatta bu kişinin de diğer önceki 3 büyük kral gibi bir devlet ve inanç lideri olacağı beklentisi vardı.

İşte bu tarihçe ve beklentilerin olduğu bir dönemde Nasıralı İsa dünyaya geldi. Bazıları çobandı deselerde, 1947 yılında Ölü Deniz kıyısında Kumran’da bir çobanlık yapan bir Bedevi tarafından kaybolan koyunlarını ararken bulunan ve ortaya çıkarılan “Kumran el yazmaları” tarihin bilinmeyen sayfalarından oluşan Pandora’nın Kutusu’nu açtılar. 10 yıl süresince 11 mağarada yapılan kazılar 800 kadar yazmanın ve birçok parçanın gün ışığına çıkmasını sağladı. Yazmalardaki bilgiler bilim ve teoloji uzmanlarını alt üst etti. Tabletlerde yazılanlar Esseniler adı verilen batını bir tarikattan bahsediyorlardı. Hz.Musa’nın dini öğretisinin batını yönünü temsil eden Esenniler Hazreti İsa’yı yetiştirmişti, çünkü doğumu öncesi ve sonrası işaretler onun seçilmiş kişi olduğunu haber vermişti. Gerçek ne olursa olsun, İsa sonuçta bir peygamberdi ve büyük bir iş başardı.

Muhtemelen Mel Gibson’un 2004 yılında yönetmenliğini yaptığı “Tutku: Hz.İsa’nın Çilesi” isimli filmi hatırlarsınız. Hz.İsa’nın son 12 saatini konu alan film ciddi etki bırakmıştı. Kitaplı dinlerin peygamberlerinden birisi olan Hz.İsa kesinlikle insanlığa Tanrı’nın ışığını saçmak için eşsiz hazineleri insanlara sundu ve çarmıha gerildi. Bir mesih beklentisi içinde olan Yahudi halkına bakire Meryem’den doğan Nasıralı İsa’nın bir peygamber olmasına rağmen hasımlarınca nasıl yargılandığı, acı çektirildiğini gösteren film aynı zamanda Hz.İsa’nın mucizelerini de biraz göstermiştir.

Musa ve Muhammed gibi o da mucizeler gösterdi, ışığın ulaşmadı kör güzlere ışığı ulaştırsın diye. İnanmayan akıllara Tanrı’nın gücünü gösteren bir kanıt sunabilsin diye. Hatta onu izleyen Havarileri’ni bile inandırsın, onlara bir nebze iman aşılayabilsin diye. Sadece bakire bir anneden doğması bile başlı başına bir mucizeydi. Cüzzamlıların iyileştirmesi, Kinnereth gölü üstünde yürümesi, Vaftizci Yahya’nın infaz edildiği haberini duyması sonrası kendini izleyen 5000 kişiyi 5 ekmek ve 2 adet balığı çoğaltarak doyurması vb gibi mucizleri vardı. Hatta Kur’an-ı Kerim, Hristiyan kaynaklarında ve İncil’de bahsedilmeyen, beşikteyken konuşması, kilden kuşlara can vermesi mucizelerinden de bahseder. Ölüp ölmediği de ayrı bir konudur. Belki de ayrı bir mucizedir kim bilir. İsa çarmıhtayken bir Roma’lı asker mızrağı ile onu ölüp ölmediğini kontrol için bedenine mızrağının ucunu saplamış ve öldüğünü teyid etmiştir. Zira mızrağın girdiği yerden kan fışkırmıştır, ancak modern tıp diyor ki insan ölmediği sürece kan vücutta dolaşır ve insan ölünce kan çıkmaz. 2000 yıl önce bu bilinmediğinden, kendisinden ses ve tepki de gelmeyince öldü denilmiş ve Hz.İsa çarmıhtan  indirilmiş. Sonrasında ise bedeni kefenlenip bir mağaraya taşınmış. Mağaranın kapısı da büyük bir taş ile kapatılmış. Ancak bir süre sonra yanına gelenler bir bakarlar ki mağara boş, Hz.İsa yok ve bir daha onu gören olmaz. Bazıları der ki, Esenni tarikatı mensupları onu aldı ve gömdüler. Bazıları der ki, Hz.İsa yeniden dirildi ve kalktı yoluna devam etti, zira İncil’de İsa’nın çarmıhtan indikten sonra ortadan kaybolduğu ve göl kıyısında yemek yiyen Havarilerine göründüğü ve başa bir gün de Celile yolunda yürüyen birkaç Havarisine de görünüp konuştuğunu yazar. Bazıları der ki, o zaten ölmemişti ve yere çarmıhtan indikten sonra Havarileri tarafından taşındı, izleyen haftalar içinde gizlice iyileşti ve sonra başka bir ülkeye gitti...hatta bu ülkenin Hindistan olduğunu yazan bir çok kitap vardır. Bu kitaplar Hindistan’da bazı kadim mabedlerde bulunan ve adının İsa olduğunu söyleyen birinden bahseder. Bu kişi Batı’dan gelmiş bilge bir kişiymiş ve bir dönem o bölgede kalarak tek Tanrı inancını öğretmiş. Ülkemizde yayımlanan Cihangir Gener’in “O’nun Oğlu” adlı kitabı bu konuyu güzel ve ilginç bir şekilde anlatır ve bu konuda dünyada yazılan diğer kitaplara atıfta bulunur.

Benim bu yazımda bahsetmek istediğim ise şu. Bunca mucizelere vakıf olan ve istediği an Havarilerinin gözü önünde göl üstünde suda yürüyen, vaaz verdiği ovada 2 balık ve 5 ekmeği çoğaltarak 5000 kişiyi doyuran, bir dokunuşuyla o zamanın salgın ve tehlikeli hastalılarından cüzzamı iyileştiren Nasıralı İsa, nasıl oluyor da çarmıha gerilmeye izin veriyor, nasıl orada ölüyor ve nasıl oluyor olabilir? Bir kere “yanağına vurana diğer yanağını dön” diyen bir kişi aynı Mahatma Gandhi’nin Satyagraha öğretisi gibi şiddetsiz eylemi savunuyor olabilir. Bu yüzden kendisini mucizelerle kurtarmaz diye düşünüyorum. Ancak kendime göre bir fikrim daha var. O da eğer İsa çarmıha gerilmeseydi, acaba Hristiyanlık bu denli büyüyebilir miydi? Aziz Pavlus’un Şam yolunda ona Hz.İsa’nın görünmesi sonucu Hristiyanlık’a dönmesi ve o andan itibaren Anadolu, Yunan ve sonra Roma şehirlerini gezerek Hristiyanlık’ı yayması da bu dini bugünlere getirdi. Yoksa muhtemelen İsrail bölgesi odaklı bir din olarak kalacaktı çünkü diğer havariler teker teker yakalandı ve öldürüldü. Bu noktada katı bir Yahudi olan ve Hristiyanlık’a dönenleri zalimce bulup, yargılayan ve infaz eden Tarsus doğumlu Aziz Pavlus’un, Şam yolunda kendisine İsa’nın görünmesi sonucu bir günde Hristiyan olması ve İsa’nın misyonunu ve öğretisini yayan bir nefer haline gelmesi bile başlı başına bir mucizedir.  

Ancak kendilerine peygamber gönderilerek kutsanan insanların galyana gelerek ve inançsızlıklarından o peygamberi bile çarmıha germesi ve çarmıhta ölmesi Hristiyanlık’ın bugünlere dek gelebilmesinde akıllarda ve kalplerde çok büyük etki bırakan bir çapa olmuştur.

Belki İsa bahsettiğim o inanılmaz etkiyi akıllara kazıyarak Hristiyanlık dininin uzun yıllar yaşamasını istedi. Belki de bazılarının yazdığı gibi o zamanlar infazı seyreden halka sorularak yapılan bir oylama ile idam edileceklerden birisinin affedilmesi geleneğini kullanarak yakalanıp çarmıha gerilerek infaza mahkum edilen oğlu (??) Barabbas’ı kurtarmak istedi. Belki de olayların gidişi bir plan olmaksızın o sonucu getirdi.

Ama şu kesindir ki, insanlık binlerce yıldır Hz.İsa’nın öğretisini konuşuyor, Allah’ın elçisi bir peygamberin bile çarmıha gerildiğini konuşuyor ve milyonlarca kişi bu dine inanıyor. Çarmıh hikayesi hep konuşuluyor ve İsa’nın öğretisini akıllara çiviliyor. Ben her dinin birbirinin tamamlayıcısı olduğuna inanıyorum. Ve en nihayetinde Hz.Muhammed tarafından insanlığa bahşedilen son din olan İslamiyet’in semavi dinlerin tek Tanrı inancını tamamlandırdığı ve taçlandırdığını görüyorum.

Sevgiler,

Kenan Kolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..