Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '07

 
Kategori
Futbol
 

İade-i itibar gecesi

İade-i itibar gecesi
 

Sancılı ve korkulu başladığımız Macaristan maçı biz taraftarların içindeki umutları tazeleyen, Teknik Direktör Fatih Terim için ise iade-i itibar ile neticelenen bir karşılaşma oldu. Maç içerisinde ilk 65 dakika ve sonraki 25 dakika ayrı ayrı ele alınması gereken periyotlar olarak göze çarparken, Milli Takımımızın özellikle ilk yarıda taktik düşünceden kaynaklanan verimsizliğine tanık olduk.

Malta maçına göre kadroda revizyona giden Fatih Terim nedense taktik düşüncesinde herhangi bir değişiklik yapmadı. Futbolda ön libero tabir ettiğimiz defansif iki orta saha oyuncusuyla (Aurelio-Ayhan) sahada yer alan milliler, kanatlara Tuncay ve Gökdeniz’i yerleştirmiş, ileri ikiliyi de Nihat ve Gökhan Ünal’dan oluşturmuştu. Kâğıt üzerinde klasik bir 4–4–2 dizilişini andıran bu yerleşimin maç başladığında doğru olmadığını fark ettik. Çünkü ilk yarı boyunca Nihat adeta Gökhan Ünal’a asistlik yapacak bir oyuncu gibi top dağıtmaya çalıştı ve Tuncay ile Gökdeniz’in oluşturduğu hücum gerisini üçledi. Bu haliyle 4–2–3–1 şeklinde mücadele eden Milli Takımımızda gerçek anlamda bir 10 numara olmadığından uzun süre bocaladık. Macaristan takımı kendi yarı sahasından başlayarak kademeli bir savunma yaptı ve çoğu zaman oyuncularımıza araya oynama fırsatı vermedi. Nihat da pas dağıtımını sağlıklı yapabilecek, araya top atabilecek ve ikiye birlerle pozisyon hazırlayabilecek vasıflarda olmadığından ilk yarı oldukça kısır geçti.

İkinci yarıda hatasından dönen Fatih Terim soyunma odasından Nihat’ı kenara alıp, Emre’yi sahaya sürerek çıktı ki, o dakika itibariyle yapılabilecek en pozitif değişikliklerden bir tanesiydi. Milli Takımımız 65. dakikaya kadar yine 4–2–3–1 oynadı ancak bu kez Emre’nin önderliğinde… Galatasaray’da ilk parladığı yıllardan bu yana belki de ilk kez hücuma dönük orta saha oynayan Emre, İtalyan liginin kendisine kazandırdıkları kadar kaybettirdiklerini de gözler önüne serdi. Evet, belki Serie A’da forma giymek her futbolcunun rüyası ancak Emre’nin potansiyeli ve vasıfları göz önüne alındığında Inter ona Avrupa’nın sayılı on numaralarından biri olma fırsatını kaybettirdi.

Dakikalar 65’i gösterdiğinde İskoç hakem Stuart Dougal’ın verdiği çok tartışmalı bir karar sonrası Macaristan’ın on kişi kalışı ve Fatih Terim’in son kartını oynayışı çakışınca millilerimize üç puan kapısı da açılmış oldu. Bu dakikada İskoç hakemin yorumu farklı olsa ay-yıldızlı takımımız için her şeyin bittiği bir gece de yaşanabilirdi. Neticede tersi oldu ve Macarlar sahada 10 kişi kaldılar. Fatih Terim de Halil Altıntop ve Serdar Özkan’ı sahaya sürerek sistemini 4–1–3–2 ‘ye çevirdi. Milliler mutlak hücum düşüncesiyle oynadığı oyunun son bölümünde 68 ve 73’te iki gol bularak rahatladı. Gollerde Emre’nin katkısı ve son bölümde millilerimizin topa hakimiyeti düşünülürse, ay-yıldızlıların kendi sahasında oynadığı bu tip karşılaşmalara tek ön libero ile başlayabileceği gibi bir izlenim oluştu ki, dikkate değer. 2-0’lık skor avantajını bularak rahatlayan milliler kalan bölümde Ramazan’ın gelişinden midir bilinmez pek etliye sütlüye karışmamayı tercih ettiler. Halil’in kendi çabasıyla attığı o nefis gole kadar rakibiyle ortada sıçan oynamayı seçen ay-yıldızlılar bu sonuçla 70 milyona rahat bir nefes aldırdılar.

Maçın sosyolojik ve psikolojik boyutuna gelecek olursak, maç sonrası teknik heyet ve futbolcuların medyaya karşı tavır aldıklarını görüyoruz ki, bu tip restleşmelerin milletin takımı olan milli takımda yaşanmaması gerektiğine inananlardanız. Ne milli takım Malta ile berabere kaldığı için yerin dibine sokulmalı ne de bu geceden sonra göklere çıkarılmalı. Ortadaki gerçek, ülkemizden çıkan teknik adamlar içerisinde en iyisinin Fatih Terim olduğudur. Eğer, milli takımın başında bir yabancı teknik adam tercih edilmeyecekse bu takımın başına düşünülecek ilk isim Fatih Terim’dir. Bunu bir doğal seleksiyon olarak kabul etmek gerekiyor. Bu tercihi Fenerbahçe, Beşiktaş ya da Galatasaray temelinde değerlendirmek kadar ülke futboluna zarar verecek başka bir davranış biçimi düşünülemez. Kaldı ki, etraflıca düşünüldüğünde Fatih Terim’in kimi uygulamaları hakkında mantıklı gerekçeler bulunabilir. Örneğin Emre Aşık’ın milli takıma alınması, bu ülkede dörtlü defans oynamayı ezberine almış birkaç oyuncudan biri olmasından kaynaklanıyor olabilir mi? Ya da Emre’nin defansın önünde oynatılması Beşiktaş’ta Ertuğrul Sağlam’ın Ricardinho’yu kullandığı gibi defanstan top çıkararak oyun kurmak amacına hizmet ediyor olabilir mi? Bunları düşünmekte fayda var.

Bu gece oynanan karşılaşmalardan sonra milli takımımızın önündeki en önemli maçlardan biri olarak Moldova maçı göze çarpıyor. Moldova’dan alınacak 3 puan sonrası rakiplerle oynanacak karşılaşmalarda beraberlik toleransının oluşması kuvvetle muhtemel. İş son maça kalacak olursa Bosna’nın Türkiye’ye tehdit oluşturmayacağını düşünüyorum. Neden derseniz, bu tür durumlarda Avrupa’da sıkça görülen empati ve sempati dinamikleri bu kez lehimize işleyebilir. İster sevin, ister nefret edin söz konusu empati ve sempati köprülerini bu ülkede en kolay kurabilecek isim Haluk Ulusoy’dur.
 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..