- Kategori
- Kişisel Gelişim
İbrahim'in ateşinde yanmak mı gerek?
HZ. İBRAHİM ÜZERİNDEN VERİLEN DERİN MESAJ NEDİR? GELİN BİRLİKTE ÇÖZELİM.
Babil’de doğan İbrahim ‘in yaşadığı ülkeyi, Nemrut adında bir hükümdar yönetiyordu. Hükümdarın tüm kavmi putlara tapıyordu. Bir bayram günü halk eğlenmeye gidince, İbrahim eline bir baltayı aldığı gibi tüm putları kırdı, parçaladı. Akşam olup şehre dönen halk, putların kırılıp döküldüğünü görünce, doğruca İbrahim ‘i yakalayıp, hükümdarın yanına götürdüler.
Nemrut, İbrahim’e ceza verilmesi için meydanda bir ateş yakılmasını emretti. Şehirde ne kadar odun varsa ortaya yığıldı ve ateş yakıldı. İbrahim tam ateşe atılacağı sırada Cebrail yaklaştı ve
‘’Ey İbrahim ben Cebrailim. Allah’ın emriyle sana geldim. Benden ne dilersen dile.’’ Dedi.
İbrahim’in cevabı şöyleydi :
‘’ Benim dileğim Allah’adır. Sana değildir. Ateşte onundur. Nasıl dilerse öyle yapsın.’’
Bunu üzerine Allah ateşe emir verdi:
‘’Ey ateş ! Serin ve selametli ol. İbrahim ‘i yakma.’’
Allah’ın emriyle İbrahim Peygamberin düştüğü ateşin ortasında bir pınar akmaya başladı. Çevresi gül bahçesiyle kaplandı.
İbrahim ‘in hikayesi üzerine durup düşünmek gerek. İbrahim Peygamber’in üzerinden bize anlatılanı tefekkür etmek gerek.
Yaşamımızın içinde bizi üzen, dengemizi bozan ne çok şey var. Her yeni günle karşımıza çıkan olaylar, insanlar, hayatımızın içine işgalci gibi girip, yüreğimizin orta yerinden bizi acıtıyorlar. Sonrada duygu çöküntüleri, psikolojik travmalar, bunalımlar altında ezilip kalıyoruz. İşte tüm bu bize ağırlık veren yükler, bizim yaşamsal putlarımız aslında.. Onları yok saymak yerine, büyük bir teslimiyetle ,onlarla yüzleşmeyi kabul etmeliyiz.
Sıkıntıların, terkedilmişliklerin derinine inip, acının farkına varmalıyız. Yaşadığımız olayın vücudumuzun neresini sızlattığını hissetmeliyiz. Tıpkı İbrahim’in cesaretle girmeyi seçtiği ateş gibi, acının içine girip, anın içindeki süreci deneyimlemeliyiz. Bilmeliyiz ki olanı koşulsuzca hissetmek, bizi varoluş farkındalığına götürür.
Deneyimlerimizi içimizde bir yerlere atıp üstünü sıkıca kapatmak değil, içlerine girip onlarla tanışmalıyız. Ağrının, sızının bize söylemek istediklerini sabırla dinlemeliyiz. Aynı sızıyı daha önce ne zaman hissettiğimizi hatırlamalıyız. Acının bize neyi öğretmek için geldiğini algılamalıyız. Eksikliğimizi farkedip, bütünlenmeyi niyet etmeliyiz.
Ateşin içine girip uzun uzun yanmalıyız ki tam ortasından fışkıran pınarın, pınarın çevresindeki gül bahçesinin farkına varalım. Duygusal yüklerimizi bütünleyip, bahçedeki rengarenk güllerin ,gürül gürül pınarın keyfini çıkaralım.
Varoluş sürecini farkındalıkla bütünleme cesareti gösteren tüm yüce ruhlara sevgi ile..
AYPERİ FERDA ORAL
EĞİTİMCİ-SPİRİTÜEL YAŞAM KOÇU