Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

16 Eylül '09

 
Kategori
İnançlar
 

İbret İçin Yaratılanlar (11)

İbret İçin Yaratılanlar (11)
 


Farklı Gözler ve Görme Sistemleri...


Deniz canlılarının çoğunluğu için görme, avlanma ve savunma açısından son derece önem taşır ki, zaten deniz canlılarının çoğu da sualtı için en ideal biçimde yaratılmış gözlere sahiptirler...


Su altında 30 metre derinlikten sonra görüş alanı kısıtlanır. Lâkin, bu derinlikte yaşamını sürdüren canlıların gözleri de tam bu şartlara uygun tasarlanmıştır...


Kara hayvanlarından farklı olarak deniz canlıları, yaşadıkları yoğun ortamın ihtiyaçlarına müsait olan "küresel lenslere" sahiptirler...


Geniş elips biçimli gözlere sahip kara hayvanlarına nazaran bu küresel biçim deniz altında görüş için daha uygundur...


Gözler, yakın mesafedeki objeleri görmeye ayarlıdır. Uzakta bulunan bir noktaya bakmak istendiğinde ise, bütün lens sistemi gözün içerisindeki özel bir kas mekanizmasıyla arkaya doğru çekilir...


Balığın göz şeklinin küresel olmasının bir başka sebebi de, ışığın suda kırılma olayıdır. Göz, neredeyse suyla aynı yoğunluğa sahip bir sıvı ile dolu olduğundan, dışarıda oluşan bir görüntü göze yansırken kırılma gerçekleşmez. Bunun neticesinde göz merceği dışarıdaki cismin görüntüsünü retina üzerine tam olarak odaklar ve böylece balık, insanoğlunun aksine suyun içerisinde son derece net görür...


Ahtapot gibi bazı hayvanlarda da, derinlerdeki oldukça yetersiz ışık için göz hayli büyüktür. İri gözlü balıklar, 300 metrenin altında, çevredeki organizmaların ışıldamalarını yakalamak zorundadırlar ve bilhassa suya nüfuz eden zayıf mavi ışığa karşı hassas olmalıdırlar. İşte bu nedenle gözlerinin retinalarında bol sayıda mavi hassas hücreler de mevcuttur...


Her bir canlının kendi ihtiyacını karşılayacak şekilde, çok farklı özellikler içeren gözlerinin olması, bu gözlerin sonsuz bir akıl, bilgi ve güç sahibi bir Yaratıcı tarafından, tam da olmaları gereken biçimde tasarlandıklarının apaçık bir kanıtıdır!


Kış Uykusuna Yatanlar...


Kış uykusuna yatan hayvanlar, vücut ısıları dışarıdaki soğukla aynı düzeye inse dahi yaşamlarını sürdürürler...


Memeliler sıcakkanlıdırlar; normal şartlarda vücut ısıları hep sabit kalır, bedenlerinde bulunan doğal termostatlar bu sıcaklığı sürekli ayarlar...


Lâkin, kış uykusu esnasında küçük memelilerin, örneğin bir sincap faresinin 40 derece olan normal vücut ısısı, adeta bir anahtarla çevrilir gibi donma derecesinin biraz üzerine çevrilir ve vücut metabolizması hayli yavaşlar...


Hayvan çok yavaş soluk almaya başladığı gibi, normalde dakikada 300 olan kalp atışları da dakikada 7-10 civarlarına düşer. Normal vücut refleksleri durur ve beynin elektriksel faaliyetleri adeta fark edilmeyecek oranda yavaşlar...


Hareketsizliğin tehlikelerinden biri, çok soğuk havalarda dokuların donması ve buz kristallerinin bunları tahrip etmesidir. Lâkin yine kendilerine bağışlanan özellikler sayesinde kış uykusuna yatan hayvanlar, bu tarz bir tehlikeden korunmuşlardır...


Kış uykusuna yatan hayvanların vücutlarındaki sıvılar, yüksek molekül ağırlıkları olan kimyasal maddelerle tutulurlar. İşte bu sayede donma dereceleri düşer ve hiçbir zarar görmezler!



Kaynakça >>> H. Yahya - Yaratılış Gerçeği


Bir Uykucunun Yaşama Dönüşü Hakkında >>> http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=120884

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..