Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '13

 
Kategori
Deneme
 

İç Dünyamız'da yuvarlak mı ?

İç Dünyamız'da yuvarlak mı ?
 

(internetten alınmıştır)


İç dünyamızdaki rolümüz nedir? Gelecek için kaygılar duyan, endişeler besleyen hasta mıyız? Belki de doktoruyuz kendimizin. Pek çok sorunumuza çare aradığımız ilk adres yine kendi ruh alemimiz değil mi?

İnsan, en çok kendine yakındır. İç sesimiz sadece bize yankılanır. Beynimizdeki uğultuları bir tek kendi kulaklarımız işitir. Olaya bu şekilde bakınca bayağı yalnız görünüyoruz.

Çevremizdeki insanları tanıyamamaktan şikayetçiyiz çoğu kez. Aslında kendimiz de karmaşığız. Anımız anımıza tutmuyor. Denge tahtasından her defasında kontrollü geçemiyoruz. Bazen dengemiz bozuluveriyor. Dış etkenlere bağlıyoruz hemen. Toz kondurmuyoruz genelde. Zaman zaman düşüyor yeniden yürümeye başlıyoruz.

Bir de iç dünyamızın boyutlarını düşünelim isterseniz. Dünyanın yuvarlak olduğunu biliyoruz.  Büyüklüğü, küçüklüğü konusuna gelince nedense hep göreceli bakıyoruz. Bazen kocaman geliyor bazen de küçücük. Fakat iç dünyamızın şekli konusunda tam bir belirsizlik içindeyiz. Acaba iç dünyamız da yuvarlak mıdır? Yaşadığımız olaylar konusunda dönüp dolaşıp başa döndüğümüze bakılırsa öyle olmalı.

Konum itibariyle duygularımız, düşüncelerimiz içimize sığmadığına göre pek büyük bir yer olmasa gerek. Hayallerimizin haritasının sınırları yok. Belki de var. İçimiz; kimine göre koca bir boşluk kimine de göre hapishane kimine de göre gizemli bir bahçe ya da dipsiz bir kuyu. Öyle doluyum ki dediğimiz anlarımıza da şahit oluyoruz, tamamen boşluktayız dediğimiz anlara da. Büyük bir muamma içindeyiz kabul etsek de etmesek de.

Duygu ve düşüncelerimizi anlatmak için  kaleme, kağıda sarılmadıkça, herhangi bir entrümanın teline dokunmadıkça, renklerle anlatmadıkça iç dünyamız dışa tamamen kapalı bir medya grubu gibi. Grup diyorum çünkü çok sesliyiz. Akıl, mantık olmazsa olmazımız. Bir de olumlu, olumsuz iç dünyamızın bazen aktif bazen pasif çalışan duygu ekibi derken kalabalığız aslında. İşte yine yalnız olup olmadığımız konusunda çelişkiye düştüm kendi kelimelerimin boşluklarında.

Ağır basan duygularımız sevgi, merhamet, şefkat vs olunca iyi insan olarak tanımlanıyoruz. Nefret, kıskançlık, bencillik vs. ön plana çıkıyorsa kötüye çıkıyor adımız. Kimi misafir alıyor iç dünyasına kimi de kapılarını sımsıkı kapatıyor. Kişinin sosyal olup olmadığı tartışılıyor.  Kalabalıklar arasındaki yalnızlık karşısında kendine yeten yalnızlıklar tartışılıyor. Hangisi doğru hangisi yanlış konusunda fikirler yürütülüyor. Üretkenlik konusu devreye gidiyor. Herkes iç dünyasında bir köşe tutuyor. Kimi spordan kimi siyasetten kimi magazinden kimi her telden sorumlu oluyor. Fakat şöyle de bir durum var; dışa kendimizi yansıtmadıkça okuyamıyor kimse kimsenin zihninden geçenleri.

Sonuç olarak iç dünyamız bir şekilde dış dünyanın mimarı oluyor. Penceremizden yansıyan her ne ise bireysel değil artık toplumun sesi oluyor. Güzel bir dünya için güzel bir iç dünya inşasına ihtiyacımız var; ekmek gibi, su gibi. 

Dünyamız aydınlık olsun hem içeride hem dışarıda. Çünkü hayatın kısa olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Sadece biraz unutma huyumuz var o kadar.

 

Aysel AKSÜMER

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..