Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İç güvenlik paketinin meclisteki asil(!) duruşu!

“İç güvenlik” paketine karşı duran insanların ortak bir kaygısı vardı: Şiddeti arttıracağı!...

Şiddet; emniyet güçlerince arttırılacak, halk korku içinde yaşayacak, “eleştiri” direkt “hakaret” olup, halkın en doğal hakkı olan basit protestolar, eylemler dahi suçun kallavisi olacak...

Aslına bakarsak bizler zaten farklı bir durumda değiliz; hükümete yönelik en ufak bir eleştiri hakaret olarak görülüyor; hükümet herkese, abartmasız herkese, hakaret edebiliyor ama onların yaptığı sadece “eleştiri” olarak görülüyor!

Asla unutamayacağım bir örnek bir-iki yıl öncesine ait: Zamanın başbakanı parti lideri gibi oy istiyor. Elinde mikrofon, AKP lideri gibi konuşuyor, konuşuyor... Gencecik bir çocuk herhangi bir parti liderine söylenebilecek nitelikte bir söz sarfediyor ki apar-topar gözaltına alınıyor: Suçu ise başbakana hakaret etmek!

Arkadaş, başbakan “Başbakan” gibi davransa o miting alanlarında işi olmaz!

O miting alanlarında parti lideri gibi davranmayı tercih etmesi bulunduğu mevkiye aykırı olmakla birlikte ille de ben yaparım olur diye diretip de oraya çıkıyorsa o genç adam da fikrini istediği gibi söyler!

Zira o genç başbakana hakaret etmiyor, yalnızca temsil ettiği parti mitinginde söylediklerine inanmıyor ve fikrini beyan ediyor ki en doğal hakkıdır!

Bu doğal hakların ihlal edilmesi zaten uzun bir zamandır var olan; halkın ısrarla gözüne-gözüne sokulan bir meseledir!

Bunun daha da fazlasını istemek sahiden ayıptır!...

******

Şiddet eğilimi, öfke kontrol eksikliği bulunan birinin eline tabanca, tüfek tutturmak gibi bir şeydir!

“Sık la sık” diye çırpınan  büyük bir güruh var zaten; daha neyi sıktırtacaksınız?

Yapabiliyorsanız gerçek teröristlere sıktırtın; halkı terörist yerine koyup da telef ettirmeye niyetlenmek masum halktan korkan kişilere yakışır!...

Haa, teröristlerle gizli-gizli masaya oturup da, eli tüfekli- bombalı kişileri koruyup da masum halkı canından bezdirmek, üç kuruş paraya mahkum edip de seslerini çıkartmasınlar, çıkartamasınlar diye paketlemeyi düşünmek de yine masum halktan korkan kişilere yakışır ki o halkın içinde yüzlerce koruması olmadan yürüyemeyen bir insanın korkusu da ancak yaptıklarıdır!

Yoksa; hangi ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı bu kadar korkar halktan?

Hele ki on iki yıldır tek hükümet olarak sandıktan çıkan bir partinin lideriyken?

******

“İç güvenlik” yasasının görüşüldüğü mecliste yine arbede çıkmış!

AKP milletvekilleri muhalefetin milletvekillerine saldırmış; beş milletvekili yaralanmış!...

Bu durumda diyebileceğim iki şey var:

1)     Elli yaşıma geldim; son on iki yıla kadar mecliste kavga edildiğine, yumrukların, küfürlerin havada uçuştuğuna tanık olmadım!

2)     İç güvenlik yasası diye tutturanların davranışlarından da anlaşılacağı üzere konu cidden şiddet içeriklidir!

******

Kaç kere yazdım, artık anımsayamıyorum; siyasetin bir dili, bir edebi vardı. Rahmetli Bülent Ecevit’in samimi, vatan sever, insan sever konuşmaları, bakışları hala aklımdadır...

Süleyman Demirel durumu idare eder laflar ederdi; karikatürlere sıkça malzeme olurdu, kısa ön dişleriyle yine güler, yoluna devam ederdi!

Ülkeye çok mu yararı oldu, zararı mı çoktu, bu ekonomik bir problemdi daha çok; toplumsal olarak biz sıradan halkı rencide etmedi, mesela!

Yani en azından, ayar vermeye kalkmadı; kötünün iyisi... Hatta, son günlerle kıyaslarsak “Şeker” bile denilebilir...

Elimize aldığımız gazetelerde, dergilerde en çok kullanılan karikatür figürleriydi; karikatüristler  özgürdü mesela o vakitler; valla bak!

İnanmıyorsan sor Google Amca’ya, o yıllarda kaç dava açılmış karikatüristlere; veyahut sor bakalım, kaç gazeteciye dava açılmış “Bana hakaret etti!”, “Darbe planı yapıyorlar” diye?

******

Hükümetin eleştirilmesinin “hakaret”, vatandaşın hak aramasının da “Darbe teşebbüsü” olarak iyice yasallaştırılmasının karşısında duran herkesin “Bonzai tetikleyicisi” olduğunu ifade eden bir başbakanın olduğu ülkenin meclis çalışmalarında arbede yaşanması, kavga-gürültüyle birlikte şiddet uygulanması da pek şaşırtmıyor!

******

Keşke ülkenin sosyologları bağımsız olarak durum değerlendirmesi yapsalar; psikologları da keza...

Belki de yapıyorlardır ancak sesleri duyulmuyor!

Onlar mı duyuramıyor, duyurtmayanlar mı var; bilemiyorum...

Hoş; çığlık atsalar da, belki de boş!

******

Kadın-kız tacizlerine, tecavüzlerine, katledişlerine çözüm olarak “Çığlık atın!” diyerek yol gösteren bir bakanımız var ki kendisi bu işlerden sorumlu, çığlık atıyorlar bakan hanım, çığlıkları duyulmuyor!

Müracaat ediyorlar, koruma istiyorlar, işleme sokulmadan ölüyorlar!

İşleme sokulanlar da ölüyorlar bakan hanım; hepsi çığlık çığlığa!...

Sistem duyamıyor ama... Yoksa çığlık atmak can acıdığında zaten otomatik olan bir eylemdir; bak Özgecan çığlık attı, çığlığı yetmediğinde yine pes etmedi, direndi...

“Hırıltı sesleri geliyordu” dedi cani; sizin anlayacağınız: Yine de ses verdi!

Sesini duymadınız!...

******

İlle de bedene tecavüz edilmesine gerek yok; varlığımıza, hükümetin tercih ettiği (sözde) yüzde elli arasında olmayan kişiliklerimize de tecavüz ediliyor diye haykırıyoruz; özgürlüğümüze dokunmayın diyoruz...

Yine duyulmuyor!

Baskın sesleriniz,  kavga, nefret söylemleriniz o kadar yüksek ki; kendi seslerinizden başka sesleri ne duymaya niyetlisiniz ne de anlamaya!

Anlamaktan da geçtim, “hak” olarak da görmüyorsunuz...

******

Sonra... Diyorsunuz ki “Biz sizin iyiliğiniz için bu iç güvenlik paketini hazırladık”; sesimizi duymaktan uzak olanlar bizim iyiliğimizi ne diye istesinler ki?

Akıl var, mantık var!

Ülkenin bir bölümü kullanmıyor olabilir ancak insanın, sahiden bak, böyle bir yetisi var!

 

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..