Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '13

 
Kategori
Güncel
 

İç isyan benzeşimi

İç isyan benzeşimi
 

Günümüzde


Defalarca okuduğum Nutuk kitabını bugünlerde tekrardan okuma ihtiyacı hissettim yeniden. Her okuduğumda içimin burkulduğu hüzünlendiğim zaman zaman duygu yoğunluğu yaşadığım bu inanılmaz satırlar benim aklımı duygularıma karıştırarak içten ve derinden ağlattı. Gözlerimin yaşlarını derinliklerimde sakladım. Bu duygu yoğunluğu içerisinde satırları okuyarak ilerlerken kendimin ve şu anda Atatürkçüyüm diyenlerin aciz yetini, yetersizliklerimizi Yüce Atatürk’ün yapa yalnız yaşadığı zorlukları o inanılmaz zor koşullardaki direncini, büyüklüğünü algıladım ama her şeyden öte Anadolu’da çaresiz yok olmaya yüz tutmuş bir ulusun ümidi olan insan Atatürk’ü düşündüm onun neler hissettiklerini anlamaya çalıştım her defasında o kurtuluş mücadelesi ile yanıp tutuşan bir meşale gibi iken onu söndürmeye çalışan kara niyetli itfaiyecimsi insancıkları gördüm.

O yaşamını kastederek Kurtuluş için var olma ile yok olma adına mücadele verirken onun bu onurlu, erdemli  tavrına düşmanca karşılık veren meczuplar, vatan hainleri, çıkarcılar, benciller, emperyalistler, işbirlikçiler ve nicelerinin çokluğuna şaşkınlık içinde hayret ettim yine yeniden.

Manzara şuydu; I. Dünya Savaşı'nı kazanan galip devletler, Mondros Mütarekesi sonrasında Türkiye'yi aralarında paylaşarak işgal etmişlerdi. Türk Milleti'ni esir ve hatta yok etmek istiyorlardı. Padişah ve hükümeti, Türk halkının hak ve hukukunu korumakta aciz kalmıştı. Vatan ve milletin kurtuluşu konusunda çareler ortaya atılırken; Atatürk'ün düşüncesi ve kararı: Millî hakimiyete dayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak olmuş ve onun için çalışmalara başlamıştı. 10 Mayıs 1919'da, Samsun'da attığı ilk adım ile Millî Mücadele'yi başlatan Atatürk, kısa süre sonra askerî ve sivil görevlerinden istifa ederek; vatanı işgalden, milleti esaret ve yok edilme tehlikesinden kurtarma çabasına girişmiş, Samsun'da attığı bu ilk adım ve çalışmaları ciddiyet kazandıkça, önüne çıkarılan engeller de artmıştı. Bunlardan biri Şeyhülislâm Dürrîzâde Abdullah'ın, Atatürk ve arkadaşlarını asi ilân eden fetvası oldu. Bu fetva, Ankara Müftüsü Rifat Börekçi ile 153 Anadolu müftüsünün karşı fetvası ile etkisiz hale getirilmişti. Önemli engellerden biri de; işgalci güçlerin baskısı, maddî desteği, Padişah ve Saray'ın dinî ve geleneksel değerlerle isyanlara kışkırttığı halkın, uzun savaş yılları, yenilgiler, yokluk, bıkkınlık ve yorgunlukla, ümidini yitirmesi gibi nedenlerle 1919 ve 1920-1921 yıllarında aldatılarak Millî Mücadele’ye karşı harekete geçirildiği, Ankara'yı çepeçevre sararak büyük bir tehdit oluşturan iç isyanlardır.

İşgalci devletler, Padişah ve İstanbul Hükümetleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün faaliyetleri ile Millî Hareketin Anadolu'da her geçen gün daha etkili biçimde gelişmesi karşısında endişe ve korkuya kapılmış, yukarıda belirtilen “ilk adımı” engelleme girişimlerini arttırmış, zaman geçtikçe İstanbul'un işgali ve Şehzadebaşı Karakolu'na verilen kanlı baskında olduğu gibi, sertlik ve şiddete başvurmuşlardı. İşgalci devletler, 17 Şubat-31 Mart 1920 tarihleri arasında İstanbul Hükümeti'ne beş nota vermişler, Londra Konferansı'ında 17 Şubat'ta Berthelot: "Fransa'nın, Türk Hükümeti'nin, milliyetçilerin mücadelesini durdurmaya mecbur kalacağı düşüncesinde olduğunu" açıklamıştır. De Robeck 19 Şubat'ta: "Hükümet'in, sadece millî hareketin istem dışı bir refleksi gibi sayılabileceğini, 'Milne Hattı'na uyulmasını" yeniden istemiştir. İtilâf temsilcilerinin, 3 Mart 1920'de, Kuvay-ı Milliye Cephesi'nin üç kilometre geriye alınması hakkındaki sert notasını reddeden Ali Rıza Paşa Hükümeti istifa etmişti. 16 Mart'ta, Ryan'ın notası, Salih Paşa ve hükümetini güç durumda bırakmıştı. 26 ve 31 Mart'ta, Yüksek Komiserlerin: "Millî Hareketin resmen red ve mahkûm edilmesi" isteğine Salih Paşa 29 Mart'ta: Bu hareketlerin “meşrû hakların müdafaası” olduğu" cevabını vermişti. Padişah, daha Yunanlılar İzmir'e çıkarma yapmadan önce, halkın direnişine engel olmak amacıyla Anadolu'ya nasihat heyetleri göndererek; dinî, siyasî ve geleneksel yetkilerini düşman tarafı için kullanmıştı.

20 Eylül 1919'da yayınladığı bir beyannamede: "Millî Mücadeleyi başlatanlar yüzünden, Avrupa'nın sempatisini kaybettiğimizi, bu hareketin işgallere sebep olduğunu, barış için bu davranışlardan vazgeçilmesini" bildiriyordu.

Milli mücadele esnasında İç isyanların nedenlerini şöyle sıralanabilir;

a) Uzun savaş yılları ve yenilgilerin halkta yarattığı bıkkınlık, yorgunluk, yokluk ve ümitsizlik.

b) Bunun sonucu asker kaçağı sayısının artması.

c) Millî Mücadele'nin yoksul, yorgun ve ümitsiz halka yüklediği ağır fedakârlık ve halkın bu yükten kaçma eğilimi.

d) Padişah-Halife'ye olan dinî ve geleneksel bağlılığın neden olduğu gerici akımlar.

e) Bu bağlılıktan kişisel çıkar sağlayanların Millî Mücadele'ye karşı kışkırtıcılık yapması.

f) İtilâf ve Hürriyet Partisi'nin, Atatürk ve Kemalist hareket taraftarlarının “İttihatçı” oldukları ve Bolşeviklik  getirecekleri propagandasının yarattığı korku.

g) Padişah iradesi olmadan asker toplanması.

h) Osmanlı Devleti'nin vergileri affettiği ve askerliği kaldırdığı propagandası ile Millî Mücadele'yi yozlaştırma çalışmaları.

ı) Osmanlı Mebusan Meclisi'nin kapatılmasını takiben, Ankara'da kurulacak meclis için seçimlere gidilmesi ve T.B.M.M.'nin açılması.

i) Padişah'ın, kadim dost diye nitelediği İngilizler tarafından, İstanbul'un kendi yönetimine bırakılacağı ve geçmişte küçük bir beylik iken nasıl koca bir imparatorluk haline gelindiyse; ileride yine büyük bir

imparatorluk oluşturacağı hayaliyle, işgal güçlerinin her isteğine baş eğme (serfûru) politikası gütmesi.

j) Boğazlar'a egemen olmak isteyen İngilizler'in. Doğu'dan gelebilecek tehditlere karşı Biga, Gönen, Bolu çevresinde, Saray ve İstanbul Hükümetiyle, rütbeler verip altınlar dağıtarak, zayıf iradeli kimseleri amaçlarına alet etme, Boğazlan elde tutma isteği.

k) Bazı il ve ilçelerin ileri gelenleri arasındaki çekememezlik ve uyuşmazlıkların yol açtığı bölgesel olaylar.

1) Çete veya Kuvay-ı Milliye olarak da adlandırılan Millî Kuvvetlerin, yiyecek, giyecek, para ve ihtiyaç duydukları diğer maddeleri sağlamanın halka verdiği yük ve bazı yerlerde bu maddelerin halktan zorla alınması.

m) Bazı Millî Kuvvetler komutanlarının bu ihtiyaç maddelerini toplarken takındığı keyfi ve sert tutum ile Millî Harekete karşı olduğu bildirilen şahısları yargılamadan cezalandırmalarının yarattığı olumsuz hava

ve bazı Millî Kuvvetler Komutanlarının düzenli ordu denetimine girmeye karşı çıkarak isyan etmesi.

n) İşgalci güçler ve özellikle İngilizler tarafından, Anadolu halkının, etnik ve mezhep farklarını ön plâna çıkaran propagandaların yarattığı olumsuzluklar.

o) İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve A.B.D.'nin Anadolu'daki örgütlü misyonlarının yardım, teşvik ve kışkırtmaları ile ayaklanan bazı Rumlar ve Ermenilerin Millî Mücadele'yi engelleme faaliyetleri.

a) 1919 Yılında Çıkarılan İç İsyanlar

1) Ali Batı İsyanı (11 Mayıs-18 Ağustos 1919): Diyarbakır

2)Şeyh Recep Olayı (20-22 Ekim 1919):Sivas

3)Adapazarı'na Bağlı Akyazı'da, Değirmendere, Karacabey ve Bursa'daki Olaylar (23-27 Ekim 1919)

4)Şeyh Eşref İsyanı (26 Ekim-25 Aralık 1919): Bayburt'un Hart Köyü

5)I. Ahmet Anzavur Ayaklanması (1 Ekim-25 Kasım 1919): Gönen, Manyas ve Biga

6)I. ve II. Bozkır İsyanı (27 Ekim-6 Kasım 1919):Niğde

c) 1920-1921 Yılında Çıkarılan İç İsyanlar

1)II. Anzavur İsyanı (13 Şubat-16 Nisan 1920): Gönen, Susurluk, Kirmastı, Bandırma

2)Adapazarı, Bolu, Gerede, Hendek ve I. Düzce İsyanı (13 Nisan-31Mayıs 1920):

3)Konya İsyanı (2 Ekim-15 Kasım 1920)

4)Yenihan, Yozgat, Boğazlıyan Çorum, Tokat ve Zile İsyanları (13 Mayıs-27 Ağustos 1920):

5)Millî Aşireti İsyanı (1 Haziran-15 Eylül 1920): Siirt'ten Tunceli (Dersim)'ye kadar

6)Afyonkarahisar Çopur Musa İsyanı (Haziran 1920):

7)Koçgiri (Zara) İsyanı (6 Mart, 17 Haziran 1921): Koçhisar (Hafik), Zara, Suşehri, Refahiye, Kemah, Kangal ve Ovacık

8)Çerkez Ethem İsyanı (Kasım 1920-0cak 1921)

Vatana İhanet Kanunu:İstanbul'un. İngilizler ve diğer karşıt unsurlarla yürüttüğü Millî Hareket karşıtı faaliyetler, T.B.M.M.'nin açılmasına yakın ve açılmasını takip eden günlerde etkisini giderek arttırmıştı Askerlikten firar edenler, düşman lehinde propaganda ve casusluk yapan, Padişah adına halkı isyana teşvik eden, isyan ve yağma hareketlerine katılanlar hakkında Meclis Hükümeti, 29 Nisan 1920'de. 14 maddelik Vatana İhanet Kanunu'nu kabul etti. Böylece, bir ihtilâl meclisi olan T.B.M.M. ilk ihtilâl Kanunu'nu çıkarmış oldu.

İstiklâl Mahkemeleri:İstiklâl Mahkemelerini ortaya çıkaran asıl süreç, Mondros Mütarekesini takip eden günlerde Anadolu'nun “fetret devri” günlerini hatırlatacak şekilde içine düştüğü anarşi ve başıboşluk ortamıdır. Böyle bir ortamda T.B.M.M. açılmış, Vatana İhanet Kanunu çıkarılmıştı. Fakat,  geçen dört aylık süre içinde, İstanbul Hükümeti ihanetine son vermemiş, Anadolu'da, zararlı propaganda çalışmaları, casusluk, bozgunculuk, isyan ve yağma olayları ile asker kaçaklarının önü alınamamıştı. En önemli noksanlardan biri de; yürürlükteki kanunların ve bunları uygulayacak mevcut mahkemelerin, bu olağanüstü dönemde ihtiyacı giderebilecek durumda olmaması, Vatana İhanet Kanunu'nu uygulayacak mahkemelerin kurulamamasıydı. Mevcut yargıçlar yetersiz, hukuk mezunu sayısı azdı. Kanundan beklenen sonucun alınabilmesi, mahkemelerin hızlı çalışması ve çabuk karar verip uygulamasına bağlıydı. Sonunda, 11 Eylül 1920'de, “Firariler Hakkında Kanun kabul" edildi. Ekinde İstiklâl Mahkemelerinin kurulması kararı da vardı. 31 Temmuz 1922'de İstiklâl Mehakimi Kanunu kabul edildi. İstiklâl Mahkemeleri Bölgeleri ve üye yargıçlar seçildi. İstiklâl Mahkemeleri I. Dönem ve II. Dönem İstiklâl Mahkemeleri olarak ikiye ayrıldı.

Atatürk. Samsun'a çıktığı günlerde Anadolu'nun birçok yeri işgal edilmişti. Zamanla bu işgaller artmıştı. Savaşın getirdiği sıkıntı ve yokluk halkı bıktırmış, perişan hale getirmişti. Padişah ve İstanbul Hükümetleri, halkın hak ve hukukunu korumak, işgallere mani olmak yerine, İngilizler başta olmak üzere işgal kuvvetleriyle anlaşarak, ülkemizi parçalayan, Türk Milleti'ni esir hatta yok etmek isteyen düşmana karşı, halkı birbiriyle çatıştırmak yoluna gitmiş, yine İngiliz ajanları ve paralarıyla. Hilâfet ve Saltanat'ın makamlarını kullanarak halkı Millî Harekete karşı çıkarmaya çalışmış ve bunu büyük ölçüde başarmışlardı. Atatürk, Samsun'da attığı ilk adımla yurdu işgalden kurtarmaya ve millî egemenliği sağlamaya çalışırken; asi ilân edildiği fetva, asker kaçakları, halktan bir kısmının maddî çıkarlar, geleneksel nedenler ve çeşitli yollarla aldatılarak iç isyanlara sürüklenmesi ve daha birçok engelle karşılaşmıştı. T.B.M.M., bu engelleri aşabilmek için Firariler Hakkında Kanun ve Vatana İhanet Kanunu'nu çıkarmış ve İstiklâl Mahkemeleri'ni kurmuştu. Olağanüstü dönemde kurulan İstiklâl Mahkemeleri'ni, o dönemin siyasî, sosyal, askerî v.b. durumlarını göz önüne alarak değerlendirildiğinde Milletin topyekün büyük bir tehlike içinde bulunduğu böyle bir dönemde, normal hukuk şartlarının uygulanması da beklenemezdi. Buna karşılık; İstiklâl Mahkemeleri, aldatılarak iç isyanlara sürüklenen halkı sanılanın aksine şiddetle cezalandırmak yerine, ikna yoluyla kazanmak yoluna gitmiş, çok kan dökülmesini önlemiş, halkın büyük bir kısmının pişmanlık duyarak daha sonra Millî Mücadele'ye katılmasını sağlamıştır. Millî Mücadele sırasında; Atatürki; Temsil Heyeti, T.B.M.M. ve onların etrafında birleşen büyük Türk Milleti, bu oyunları bozmuş, özgürlük ve Bağımsızlığını kazanmayı bilmiştir.

Elinde iradesi, inancı, kararlılığı ve Vatan sevgisinden başka ne silahı, ne cephanesi ve ne de düzenli ordusu olmayan Atatürk bu olağan üstü süreci nasıl yönetmişti? Peki destansı bu zaferden tam 90 yıl sonra isyan çıkaran devlet aygıtını, devlet organizasyonunun hukukunu hiçe sayan ve devletin korumasındaki 40.000 vatandaşın yaşamını alan, sözüm ona günümüz özgürlük savaşçılarının tavrına karşılık T.C. erki ne yapmıştır? İsyanın çıkış nedenleri araştırılmış mı? Günümüz koşulları Kurtuluş savaşı koşullarından daha mı ağırdır? Emperyalistlerin oyunları masaya yatırılıp değerlendirme yapılmış mıdır? Din, şovenizm, mikro milliyetçilik, etnik kimlik savaşımı bu isyanda ne denli etkili olmuştur? Sosyal, kültürel, ekonomik nedenler yeterince irdelenmiş midir?

Dünyanın en büyük 2.ordusuna sahip çok güçlü ekonomi diye ifade edilen Türkiye sözde barış adına neden yenilmiş, diz çökmüş görüntüsü içerisindedir. Anadolu’da zor koşullar altında yüzyılın özgürlük mücadelesini verirken, yukarıda liste halinde verdiğim nedenlerle her yerden mantar gibi çıkan Kurucu Meclisin duvarlarına kadar çarpan iç isyanları bastırabilen yüce Atatürk’ün deneyimlerinden neden yararlanılmamıştır?

Bazı okurların serzenişte bulunduğunu duyar gibiyim böyle bir benzetme olur mu diye,  Mevcut durumu bakıp koşulları değerlendirince pekâlâ da bu benzetme yapılabilir.

Çünkü; zaman ve koşullar değişmiş olsa da mekan, ihanet ve hainlik aynıdır.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..