Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İç mimari

Mutluluk; her insanın farklı algıladığı, farklı yorumladığı bir kavram.

Kimi insan; zenginliğiyle, elde ettikleriyle, hayalleriyle, boş hevesleriyle, yedikleri - içtikleriyle, ilişkileriyle mutlu sayıyor kendini.

Kimi insan; üretmeden yaşaması, sessizlikte rahatça uyuması, sık sık kahkahalarla gülmesi, yoğun cinsel paylaşımları nedeniyle mutlu olduğuna inanıyor.

Kimi ince ruhlu insanlar için mutluluk: Ahlaklı olmak, sağlıklı olmak, deniz kıyısında dolaşıp temiz havayı solumak, güneşin doğuşunu - batışını izlemek, Tanrı’ya ibadet etmek, masum - saf düşünceler taşımak, karşılıksız sevmek, elinden geldiğince iyilikte bulunmak, yakın çevresini mutlu etmek, doğru bilgilere ulaşmak, yüce duyguları yaşatmak biçimlerinde düşünülüyor.

Felsefeci Feuerbach diyor ki: İnsanlar arasındaki bütün sorunlar aşkın gücüyle çözülebilir. Aşkı kutsallaştırmak gerekir. İnsan, yalnız aşkta ve duyguda mutlak değere sahiptir. Varoluşun başka belgesi yoktur.

Her insan; ufkunu yaratıyor ve yolunu seçiyor. Hayatı dolu yaşamak denilen durum ise; ancak duyarlı ve farkında olan insan için geçerli. Paranın kışkırtmasıyla, yıldırım hızıyla gelip insanın dünyasına yerleşen tüketim maddeleri ve mantar gibi çoğalan iyi gün dostlarıyla, seyahat etmekle, maceradan maceraya koşmakla, barlarda sabahlara kadar eğlenmekle, dolu yaşama olayını karıştırmamak gerekiyor. Bilerek ya da bilmeyerek karıştırılıyor. Belki hoşumuza gidiyor. Pardon bazı insanların hoşuna gidiyor. Diğer yandan entelektüel bir çizgi izleyip; çok görmek, çok okumak, çok bilmek elbette varlığımıza bir şeyler katar ama önemli olan; yüreğimizle nasıl baktığımız ve bulunduğumuz noktada nasıl yaşadığımız.

Duyarlı bir insan; arabası, villası, yatı, teknoloji araçlarıyla bütünleşmez. Bunların, günü geldiğinde terk edilecek, silinip gidecek şeyler olduğunu bilir. Kendi kişiliğini oluşturan asıl şeylerin, dışında sıralanmış maddeler değil, dünyasına özgü nitelikler olduğunu bilerek yaşar. İnançları, vicdanı, temiz duyguları hep öndedir. Olayların çıkışındaki, bütün iç ve dış nedenleri düşünür. Yeni bilgilere, yeni görüşlere açıktır. Yozlaştırıcı etkilere direnir. Geçen zamanın farkındadır. Benimsediği, katıldığı değerlerin yanında, kendi yarattığı değerler, mekanlar vardır.

Çok önemli başka bir konu: İnsanın düşündüğü, hissettiği her şey, sinir hücrelerinin elektrik ağından diğer hücrelere yayılıyor. Hücreler bütün düşüncelere, duygulara yanıt veriyorlar. Örneğin, endişe anında vücutta baş dönmesi ya da bulantı başlıyor, mutlu anlarda endorfin salgılanıyor, depresif dönemlerde laktik asit üretiliyor. Güzel düşünmek ve mevcut düşüncelerimizi olgunlaştırmak zorundayız.

Tarih, ilgilenenler açısından mükemmel bir alan. Büyük savaşlara giren, büyük değişimlere imzasını atan ünlülerin yaşamlarında; dikkate değer, yadırganacak davranışları da saptayabiliyoruz. Örneğin Büyük İskender, ordusuyla Ortaasya dönüşünde Babil’e geliyor ve çıktığı yüksek bir tepeden kente bakıp ( o tarihteki görünümü, günümüz Paris’i gibi büyüleyiciymiş ) yanındaki komutanlara hitaben: Burada bulduğumuz altınları üç kuşak hiç çalışmasak yine de tüketemeyiz diyor. Bu beklenmedik, basit ifadeye oradaki yaşlı bir adam müdahale ederek, - Çok yanlış düşünüyorsunuz diyor. İskender’i uyarıyor. Çünkü yeni devletin, çalışma ve sevgi temeline dayandırılarak kurulması gerekiyor. Emeksiz kazanılan maddi servet çok kısa sürede tükenebilir. Köle olunur.

Alman düşünür, Marksizmin kurucusu Karl Marx (1818 - 1883 ) derin düşünceleriyle, odasında fikirler üretiyor. Amacı: Ekonomik sorunların çözümü, insanlığın mutluluğu. Fakat aile içinde, babasına karşı hırçın, saygısız yaklaşımları nedeniyle kırıcı oluyor. Babası üzülüyor ve bir doktor dostuna anlatıyor, ne yapması gerektiğini soruyor. Doktor, her şeye rağmen hoşgörü ve sabır göstermesini öneriyor.

Bu tür şeyleri öğrendiğimde çok etkileniyorum. Işık içinde uyusunlar. Yaşıyor olsalardı, isimlerine ters düşen şeyleri nasıl yapabildiklerini mümkünse açıklamalarını isterdim. Bilmiyorum zaaflarına ya da komplekslerine dair hassas, özel detayları bana samimiyetle anlatırlar mıydı? Yüzlerinde, kendi geçmişlerini yumuşakça kucaklayan acı tebessümleri izleyebilirdim herhalde.

Claudius

Copyright
TYRANNOS Edebi Ürünler
İzinsiz kopyalanamaz - çoğaltılamaz

 
Toplam blog
: 56
: 334
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

İzninizle hayatıma dair satır başlarını aşağıda sunuyorum. Yolunuz düşerse günün birinde beklerim. ..