Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '12

 
Kategori
Tarih
 

İca Taşları

İca Taşları
 

İca taşları


15.000 adet üzerinde gravürler bulunan taş kütüphanesi

Colomb öncesine ait.

 

Bu taşlar bir çöl şehri olan Peru’ daki İca şehri yakınlarındaki bir mağarada bulunmuşlardır.

&&

1966 yılında

Dr. Javier Cabrera, doğum gününde üzerinde çizimler bulunan küçük bir taş hediye aldı.

Çizimler ona eski geldi, çünkü taşın üzerinde ilkel bir balık çizimi vardı.

&&&

Bazı taşlar hayatı uzatmak ile ilgili genetik kodlarda içermektedir.

Kan damarlarının ince hortumlarla betimlenip, doğal enerjiyi üretme ve hücre bölünmesinin tasviride bulunmaktadır.

Ayrıca 4 seriden oluşan taşlar üzerinde eski mitleri anlatır gibi ve bilinmeyen anakaralar ( kıtalar ) barındırmaktadır.

 

Taşlara olan ilgim ne zaman başladı hatırlamıyorum. Ama çocukluğumdan beri taşları inceleme gibi hep bir isteğim olmuştur. Kardeşim Ömerle çocukken oyun oynarken taşlarla atarak oyunlar oynardık o mu benim taşlarla ilgilenmemi sağlamıştı ya da deniz kenarında iri kumların çakıla dönmüş hallerinin renklerimi beni çekti de taşlarla ilgilendim bilmiyorum. Kitaplarımı yazmaya başladığımda bir gece geç saatte kendime Taşlar diye bir kitap yazacağım ve taşları inceleyeceğim demiştim. Sanıyorum bu on sene önceydi.

Pardon daha ilk kitabım yayınlanmamıştı ama yazmıştım. Ben çok uzun yayınlanmasını bekleyen yazarlardan olduğum için… Taşları incelemeye başladıktan sonra dipsiz kuyuya iner gibi olmaya başlamıştım. İnceledikçe taşlar çıkıyordu ortaya bilmediğimiz anlamadığımız ve düşünmediğiiz taşlar ve onların önemi. Hatta taşların gizemi… Nasıl yani taşın nasıl gizemi olur demeyin çünkü inanamayacağınız kadar çok gizemi ve gizemleri var. Sonunda bir otelin açılışı için Kapadokya bölgesinde bulunduğumda bana göre kayamı taşmı toprakmı ne olduğunu anlamadığım volkan kalıntılarından olduğunu bildiğim peri bacaları çok dikkatimi çekmişti. Başkaları bakmışlar vay be çok enteresan demişler geçmişerdi. Ben geçememiştim. Enteresandı ama neydi aslı neydi neden böyleydiler bunlar taşmıydılar.

Sonunda çaresiz kaldım. Ben bu kitabı yazmalıydım. Dipsiz kuyunun belki kitabım bittiğinde hala dibini bulmuş olamayacaktım ama belki ikinci kitabımda bir daha deneyecektim. Buna karar verdikten sonra özellikle Kadıköy’deki kitapçılar çarşısı benim kitaplarımı aldığım hatta bir imza günümün de orada yapıldığı çarşıdırki birkaç kitapçı dostumda vardır hatta bazen gitmeden ararım benim ilgi duyduğum kitapları hazırlar bazende koli yapar bana gönderir.

Okurum. Ne mutluluk. Ne saadettir o kitapların bana geldiği benim onları koklayıp hatta okşadığım kapaklarını açamadığım bilgi hazinelerini elime aldıktan sonra kendimi kaybetmiş gibi incelerim okurum notlarımı alırım. Ana konum taşlardı. Yıllardır ana konum taşlar. Neler öğrendiğimi tahmin bile edemeyeceksiniz. Ben sizleri mahrum bırakmayacağım. Kitabım çıkıncaya kadar sizlere taşları ve taşların hangilerini anlatacağım. Hangilerini anlatacağım demek sanki eksik cümle kurmuşum gibi olmuş olabilir ama inanın buna o kadar çok taşlar varki. Yazılı taşlar, kitabeler, küçük taşlar ne olduğunu anlamakta zorlanılan taşlar. Hayret edilen taşlar. Taşlar… Taşlar.

Bugün Bismillahirrahmanirrahim diyeceğim ve size önce Anca taşlarından bildiklerimi, ya da okuduklarımı ya da bazı yerlerder aldıklarımı yayınlayacağım. Bunların çoğu tabiki alıntı olacak çünkü benim kitabım daha yayınlanmadı. Ben kurgulamadım. Ben okuduklarımın bir kısmı aklımda kalanları sizler için yazdım. Bir kısmınıda alınntıdır diye aldım iletiyorum. Burada ne olduğundan ziyade taşların içeriklerinin ne olduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Bunları kimler yapmışlar. Hangi boyalarla yapmışlar. Bu kadar asırlardır nasıl yok olamamışlar. Bir mağarada bunları yığarken neden görülmeyen bir yere koymuşlar ve neden bulunsun istemişler. Muammalar, bilmeceler sorular. Haydi araştıralım.

 

İca başkent Lima’ dan 300 km. Uzaklıkta bulunmaktadır. 60’ lı yıllarda bir çiftçi Nasca çizgilerinden çok uzakta olmayan bir yerde bir mağarada taşlardan oluşan bir tepe bulduğunu açıklamıştı. Bazıları ise gömülü haldeydi. Çiftçi ilk önce cebinde bir kaç taşla gelmişti.


Ancak bir yığın taşla tekrar geri gelmesi pekde uzun sürmedi.

·         Bir zaman taşları turistlere satarak iyi para kazandı.

·         Artık çiftçiyi tanımayan yoktu.

·         Kısa zamanda bir arkeolog ordusu bu mağaraya geldi.

·         Bu arada taşlarla Peru hükümetide ilgilenmeye başladı.

·         Ve Peru’nun yağmacılarla dolu ikinci bir Mısır olmasını istemediler.

·         Çiftçiyle ne tür bir anlaşma yapıldığını kimse bilmiyor ancak, tutuklanmasından ve hapis cezası almasından sonra birden bire sattığı o taşların sahte olduğunu ve onları kendisinin yaptığını belirtti.

·         Bu işi turistlerden para yürütmek için yaptığını ve işlerin buraya kadar varacağını tahmin edemediğini söyledi.

·         1966 yılında Dr. Javier Cabrera, doğum gününde üzerinde çizimler bulunan küçük bir taş hediye aldı. Çizimler ona eski geldi, çünkü taşın üzerinde ilkel bir balık çizimi vardı

 

Dr. Cabrera çiftçinin en iyi müşterisi olmuştu bu arada. Daha sonra Dr. Cabrera çiftçiyle konuşmaya gitti ve çizimleri nasıl yaptığına ait birçok soru sordu. Ve birçok çelişkili cevap aldı. Adam çizimleri kendisinin yaptığını ısrarla söylüyor, ancak bunun ömür boyu hapiste tıkılı kalmaktan korktuğu için söylediği belliydi. Doktor çiftçiden birkaç bin adet taş satın almıştı. Ve bu taşlardan daha kaç tane olduğunu öğrenmek istiyordu. Sanki çiftçi her hafta daha çok taş yapıyordu. Cabrera çiftçi tarafından uyutulduğuna inanmaya başlamıştı. Yani çiftçi taşları kendisi yapıyordu. Çiftçi taşları nasıl imal ettiğini anlatmayı reddediyordu. Doktor bir hesap yaptı. Buna göre çiftçi hergün en az 1 taş hazırlarsa bütün taşları hazırlaması 40 yıl sürecekti. Bu imkânsızdı.

·         Dr. Cabrera taşların üzerindeki resimler hakkında cevaplara ulaşmak için hemen işe koyuldu.

·          Taşlar birçok değişik boyutlardaydı.

·         Bazıları avuç içine sığacak kadar küçük, bazıları ise bir köpek kadar büyüktü.

·         Taşlardaki çizimler kesintiye uğramadan çizilmişlerdi.

·         Yani sanatçı elini kaldırmadan çizmişti.

·         Gravürler taşın orjinal renginden daha açık renkteydiler.

·         Fakat oyuklardaki renkler daha koyuydu.

·         Buda gösteriyor ki taşlar uzun zaman önce kazınmışlardı.

·         Taşlar andesit içermekle birlikte griden siyaha değişen renlerde volkanik özelliklerde gösteriyordu.

·         Bunun yanında çok sert olan bu taş türünü ilkel aletlerle kazımak çok zordur.

·         Almanya’daki bir labaratuar taşlardaki oyukları (kazınan yerleri) inceleyerek, kazıma işleminin eski bir zamanda yapılmış olduğu sonucuna vardı.

·         Ayrıca taşların bulunduğu bölgede milyonlarca yıl öncesine ait fosil ve kemik kalıntılarına rastlandı

·         Kil çamurundan yapılma eserleri içinde barındırdıkları organik artıklardan dolayı tarihlendirmek kolaydır ama bu eski taşlar organik madde içermedikleri için tarihlendirilmesi çok zordur.

·         Klasik karbon metodu cisimdeki organik maddeler( bir zamanlar yaşamış olan canlılar) esasına dayanarak bir tarihlendirme yapabilmektedir.

·         Taşın üzerindeki koruyucu siyah tabaka bakterilerden meydana gelmiştir.

·         İyi bir koruyucu tabakanın bu şekline gelmesi için binlerce yıl geçmesi gerekiyor.

·         Kazıma işlemi sırasında bu tabakada kazınmış ve gerçek taşın görünmesine yol açmıştı.

·         Fakat kazınan yerlerde tekrar siyah bir tabaka meydana gelmeye başlamış.

·         Buda gösteriyorki kazıma işlemi çok uzun zaman önce yapılmış.

·         Dr. Cabberas’ın taşlardan oluşan kütüphanesi insan melez ırklarına ait kalıntılar, eski hayvan türleri, kayıp uygarlıklarla ve dünya felaketleriyle ilgili ilgilidir...

·         Bunlar arasında İnkalardan kalmış kasklı insan figürleri, kalp ve beyin naklini gösteren gravürlerde vardır.

·         Bazı taşlar hayatı uzatmak ile ilgili genetik kodlarda içermektedir.

·         Kan damarlarının ince hortumlarla betimlenip, doğal enerjiyi üretme ve hücre bölünmesinin tasviride bulunmaktadır.

·         Ayrıca 4 seriden oluşan taşlar üzerinde eski mitleri anlatır gibi ve bilinmeyen Anakaralar ( kıtalar ) barındırmaktadır.

 

Tahmin ediyorum bir solukta okudunuz. Şaşkınsınız. Öyle gerçekten. Bakın devamdayım: Bilimadamları Amerika, Asya ve Afrika’nın önceleri bugünkü şekillerinden çok daha farklı olduğu görüşünde hemfikirdirler. Çünkü kıtalar yerdeğiştirmektedirler. Jeologların yardımıyla Dr. Cabrera, Taşlar üzerinde çizilmiş olan kara parçalarının dünyamızın milyonlarca yıl önceki halini gösterdiğini teyit etti.

 

·         Dr. Cabrera şu sonuca vardı; Gerek zaman, gerek ustalık, gerekse bilgi bakımından taşlardaki bu çizimleri o çiftçinin yapmasına imkân yoktu.

 

11.000 taş satın aldıktan sonra Dr. Cabrera, çiftçinin güvendiği bir arkadaşı olmuştu. Ayrıca çiftçinin, turistleri aldattığını kabul eden bir kâğıdı imzalaması karşılığı hapisten çıktığınıda öğrendi. Aksi halde devlet arazisindeki şeyleri satmaktan ömür boyu hapis cezasına çarptırılabilirdi.

 

Dr. Cabrera jeologlarla birlikte taşların üzerindeki garip haritaları incelemeye koyuldu. Bazı köşeler ve kara parçaları tanıdık gibi geliyordu ancak aralarındaki okyanus kısımları garip derecede bugünkünden farklıydı.

 

Bilgisayar analizleri sonucunda jeologlar, bu haritaların, gezegenimizin günümüzden 13 milyon yıl öncesini gösterdikleri sonucuna vardılar.

 

İşte sizlere söyledim. Burada derin bir nefes alacaksınız. Aklınız almıyor değil mi? İnanılmaz gibi geliyor. Dünyada kıtaların yerlerinin değitiğini artık nerede ise hepimiz biliyoruz. Ama ta ozamanlardan bu zamanlara kalan taşları bilmiyoruz. Şaşkınız. Peru ile ilgili bilgilerde vermeliyim sizlere…

 

Peru her zaman garip bir ruhsal güce ve her şeyi bilmek isteyen kültürlere sahip olmuştur.

Hatta gezegenimizi ziyaret ettikleri iddia edilen ‘eski astronotlara’ ev sahipliği yapmıştır.

Peru’nun büyük bir bölümü yüksek bir elektromanyetik alan üzerinde bulunmaktadır.

Ufo gözlemleri Peru halkı için gayet sık rastlanan ve normal bir olaydır.

Hatta bazıları ise Dünya dışı canlılarla irtibat halinde olduklarını iddia etmektedirler. Bazılarına göre Machu Picchu Ufolar için bir iniş yeridir.

 

·         Ica taşları aynen Nasca çizimleri gibi bir sır olarak kalmaya devam etmektedir.

·         Bu bölge yüksek elektromanyetik enerjiye sahiptir.

·         Bu yüzden bir uzay üssü olarak kullanıldığı iddia edilmektedir.

·         Bölge yüksek miktarda demir içerdiği için böyle bir enerjiye sahiptir.

·         İca taşlarını kim yaptı?

·         Göstergeler birazda dünyadışını gösteriyor.

Fakat bu konu çözülemeyen sırlar kervanında yol almaya devam edecek gibi.

İca taşlarının gösterdiğine göre, dinozorlar yakın geçmişe kadar yaşamışlardı.

Bunun yanı sıra ileri bir uygarlık mevcuttu. Günümüzde bazı bilimsel araştırmalar gösteriyorki, bazı dinozor türlerinin 60 milyon yıl önce soylarının tükenmesine rağmen, bazı türlerin Afrika’nın henüz keşfedilmemiş yağmur ormanlarında yaşamış olma ihtimali var. Buna tek delil, orada yaşamış olan yerli halkın gördüğünü söyledikleri harika yaratıklardır.

 

·         Kolaylıkla tanımlanabilen resimler arasında Triceraptos, Stegosaurus, Apatosaurus gibi dinozor türleri ve uçan bir Pterodactylus’un sırtında oturan insan figürleri bulunmaktadır.

·         Ayrıca, insanların dinozor avladıkları sahnelerde bulunmaktadır.

·         Bunun dışında, teleskoplarla gökyüzüne bakan insanlar, açık kalp ameliyatı ve sezeryanla yaptırılan dogum sahneleride göze çarpmaktadır.

·         Bu nasıl olabilir? Bilim, modern insanın 2 milyon yıldan beri varolduğunu ve dinozorların 60 milyon yıl önce yok olduklarını düşünüyor.

·         Şu 3 ihtimalden biri doğru olabilir:

·         Dinozorlar çağında yaşamış insan toplulukları vardı.

·         Dinozorlar, bilimin düşündüğünden daha uzun yaşadılar yeryüzünde.

 

 

Taşların esrarengiz hallerini bir kezde sizlerle gördük. Gelin merak etmeyin. Gelin bunların nasıl yapıldığını düşünmeyin? Mümkün olmuyor ki. Dünya ne kadar gizemlerle dolu! Bunlar da yine benim taşlar kitabımın aslına gidiyor. Ben yine aynı kanaattayım. Aynı araştırmalarımı sürdürmekteyim. Bütün bunların ulaştığı bir yer var… Mu Kıtası.Asıl sonun başlangıcının orası olduğuna inanıyorum.

 

Nazan Şara Şatana

 

http://www.facebook.com/#%21/profile.php?id=100002892442552

https://twitter.com/#%21/nazansarasatana

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....