Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '08

 
Kategori
Kitap
 

İcad edilmiş gelenekler (4) (Devam Ediyor)

İcad edilmiş gelenekler (4) (Devam Ediyor)
 

E)Beşinci Bölüm:Vıctorıa Dönemi Hindistan’ında Otorite’nin  

Temsili(Bernhard S.Chon) 

 

Bu makalede yazar, 19.yüzyıl ortalarına kadar sömürge Hindistan toplumu ile Britanya Monarklıgının arasındaki keskin ayrışmanın dönüm noktalarına deginmekte, çıkarılan bir yasa ve beratla Hindistan’ın yabancısı iken yerlisi haline gelme süreci irdelenmektedir.Elbette Hindistan’ın aynı zamanda sömürgeleştirme sürecinde, İngiliz monarşisinin izledigi seremonıal ritüel ve buna ilişkin stratejiler de yazının ana temalarından birini oluşturmaktadır. 

Kitapta, İngilizlerin kendi feodalden moderne olan evrimlerine ilişkin deneyimlerine güvenerek, Hint feodalizmini de moderne dönüştürmek gibi tarihsel bir misyona ve hakka olan inançlarına vurgu yapılmaktdaır.Zira Britanyalılara göre “Hintliler kendi kendilerini yönetmekten aciz bir toplumdu.” 

Yazar’a göre İngiliz monarşisinin, Hindistanda yönetim etkinligini arttırmak ve monark’a baglılıgı saglamak için, akıllı bir seçimle 18.yüzyıl Hindu ve Müslüman dünyasında kullanılan, Babür imparatorlarının saray ritüellerine dayanan “dubar”gelenegine (yeni bir içerik düzenleyerek) başvurması, ancak bunu uzun süre bir çok İngiliz yöneticinin bir çeşit “rüşvet”algısı içinde alması, süreci kesintilere ve giderek te başarısızlıga ugratmıştır. 

Uzak dogu geleneginde “bünyeye dahil”olmayı simgeleyen dubar geleneginin bu yerine oturmamış algısı, İngiliz egemenliginin geç te olsa sonunu hazırlayan önemli etmenlerden biri olarak görülmektedir. Britanyalıların dubar gelenegi içinde “nazar ve peşkaş” sunumlarını bir çeşit iltimas veya rüşvet saymaları, ”tabiyete ve dahil olmaya” ait bu mistik ritüelin formu korunmuş ama içerigini bozmuş, bir çeşit ekonomik bir mübadeleye dönüştürmüştür demektedir yazar. 

Yazar’a göre; öte yandan sürec içinde hint kralları şef ve prens statüsüne, yerel lordlar ise toprak beylerine indirgenmiş, East Indıa Company Hindistan’da Britanya monarklıgının temsilcisi konumuna geçirilmiş, bir çok yeni ritüel denemeleri yapılmış, ama Hint kültüründe önem arzeden bazı seremonilerdeki hata ve algı körlükleri, daha ileri bir zamanda Britanya’nın yıpranma nedenlerinden biri olarak İngilizlerin karşısına çıkmıştır. 

Bu arada ünlü 1857 hint ayaklanması ve yenilgisi, kitapta Anglo-Hint kültür sistemi içinde önemli degişimlerin sınır çizgisi olarak adlandırılmaktadır. İncelemede bir çok kurumsal yeni düzenleme ve seremoni, ritüeller bu ayaklanmadan sonra özellikle arttırılmış ve bir dolu İngiliz kahramanlık mitinin uydurulmuş olduguna özellikle dikkat çekilmektedir.Bu olaylar, emperyal bir dilin güçlendirilmesi için önemli bir tarihsel zemin olarak görülmüştür. 

Yazar, Kraliçe Vıctorıa’nın Hindistan imparatoriçesi olarak ilan edildigi 1877 Emperyal toplantısından sonra, artık Hindistan’ın sosyolojisi, yaşamı, ve tarihiyle bir “şeyleştirme”sürecine sokuldugu görüşünü ileri sürmektedir.Hint aristokrasisi ile yeni bir kurumsal zeminde bir ilişki düzeninin ve denetiminin temelleri atılmak istenmiştir.Bu toplantının ürettigi ritüel dil, daha sonraları All Indıa Congress Commitee’lerinin de başvuracagı seremonilere dönüşecekti demektedir yazar. 

Makalede;Özellikle 1920-21 Hindistan muhalefetinin örgütledigi “İşbirligi Yapmama Hareketi”, emperyal hükümetin bol miktarda kullandıgı bir ritüel olan “paye ve nişanlar”ı iade etme kararı alarak, otoritenin yaratmaya çalıştıgı “baglayıcı kılma” gücüne bir saldırı niteligindeydi denmektedir. 

Yazara göre, Gandi Monark’ın yarattıgı “kod”lara kendi silahları ile karşılık vererek ünlü “pasif direnişi” de bu noktada başlatmıştır. 

Ancak inceleme, Britanya’nın oluşturdugu bir çok ritüel ve uydurma gelenegin, bugün Hint kültürünün bir parçası olarak hala devam ettiginin de altını kalın bir şekilde çizmektedir. 

F)Altıncı Bölüm:Sömürge Dönemi Afrika’sında Gelenegin İcadı 

(Terence Ranger) 

Kitabın bu bölümünde yer alan makalede, icat edilmiş geleneklerin Afrika’ya yayılmalarında Avrupa ve Asya imparatorluklarından farklı, kendine özgü bir nitelik taşıdıgından bahsedilmektedir. 

Yazar, Afrika’nın bir çok parçasının beyaz yerleşimi için faydalanılan sömürgeler haline getirildiginden söz ederek , icat edilmiş gelenekleri de hem kendi rollerini tanımlamak ve meşrulaştırmak hemde Afrikalıların rıza gösterebilecegi itaat modelleri yaratmak üzerine kuruldugundan söz etmektedir. 

Makalede, bunun içinde en çok “emperyal monarşi”ana fikrine sarılınmış ve her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve her yerde mevcut olan bir monarşi teolojisi” oluşturularak, emperyal monarşinin içine monte edilmiştir ifadesi kullanılmıştır. 

Yazar bu çerçevede oluşturulan “gelenekler”in , Afrika da bir yandan geçmişi büyük ölçüde “çarpıtan yanına” karşılık, aynı zamanda da kolonyal karşılaşmanın büyük bir kısmının burada ifadesini bulduguna da dikkat çekmektedir. 

Yine yazar, Beyazlar bunu yaparken Afrika’da var olan “esnek görenekleri” büyük bir ustalıkla , gelenek haline sokarak ve resmileştirerek katı buyruklar haline getirmelerinin altını özellikle çizmekte ve bir çok örnekle bunu desteklemektedir. 

Avrupa’nın aşagı sınıflarının buraya gelen göçerleri, Afrika’da kendilerini bir renk aristokrasinin en üstüne konumlamakta gecikmemişler ve bundan da büyük haz almışlardır.Artık temel amaçlardan birisi olarak “inandırıcı bir yönetici sınıf”olmanın tam zamanı gelmişti.Öyleki İngiltere’de egitim sistemi sivil sömürge yöneticileri bile yetiştirmeye başlayacaktır. 

Makalede, İcat edilmiş Avrupai gelenekler Afrika’daki gücünü, “kapitalist dönüştürücü” bir etikten ziyade, ”feodal-patriyarkal”bir etige sırtını dayamaktan almıştır ifadesine özellikle yer verilmiştir. 

Ancak bazı Afrikalıların Britanya yeni icat edilmiş geleneginde terbiye edilerek yönetici sınıfın işbirlikçisi haline getirilme düşünce ve girişimlerinin ihmal edilmediginin de altı kalınca çizilmiştir.Fakat kurulan temel ilişki biçiminin “pederane efendi ile sadık uşak” ilişkisi oldugu ve hatta bunun “Efendiler ve Hizmetkarlar Yasası”ile de perçinlendigi ayrı bir vurgu olarak yazar tarafından özellikle yapılmıştır. 

Bu durumun sürekliligini saglamak üzere yapılan seremoni, ritüel ve ayinlere ilişkin bir çok örnek makalede ayrıca yer almıştır.Bu vurgular Alman, Fransız ve Britanya örnekleri ile çeşitlendirilmiştir.Artık Güney Afrika’da “Afrika kriketi” oynayan siyah bir egemen sınıf yerine, ”proleteryen futbol”un yaygınlaştırıldıgı kitlesel sporlara bir imkan vardı. 

Ranger yazısında, Afrikalı ekabir’in beyazlarla olan işbirligi gayretlerine karşılık, entelektüel Afrikalının icat etmeye çalıştıgı (kabile yerine)“ulusal gelenek” girişimleri de çogu kez ironik bir kader çizgisini pek aşamamışlardır demektedir. Oluşturulabilenlerin çogu da kolonyal nitelikli kodların ve “uyarlama misyoner teorisinin” çizgisini pek aştıgı söylenemez. 

Makalede, çok az Afrika toplulugunun bu çizgi dışında davranış geliştirmeye çalıştıgını, ancak onlarında çogu kez kendi iç çelişki ve çatışmalarının batagında fazla bir şey beceremedikleri ayrıca belirtilmektedir. 

Kısaca emperyal monarşi, Avrupa’da kendi icat ettikleri gelenek ve çeşitli pratikler serisini Afrika özgülünde yeniden türeterek formu bozmadan, ama içerigi yeniden düzenleyerek egemenligini uzun yıllar sürdürme becerisini yine de göstermiştir.

(Devam Edecek) 

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..