Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '08

 
Kategori
Kitap
 

İcat edilmiş gelenekler...

İcat edilmiş gelenekler...
 

Bugün çok ilginç bir irdelemeyi içeren ve çogu zaman tarihin anlatımında, arka plan görevini gören sürec ve baglamlara açıklık getirmeye çalışan bir kitaptan söz edecegim. 

Marksist tarihci Erıc Hobsbawm, Terence Ranger ile birlikte hazırladıgı bu kitabında, tarihi olarak eski dönemlerden geldigini sandıgımız “gelenek”lerin köken olarak yakın geçmişe dayandıgı gibi, bazılarınında icat edilmiş olduguna dair referanslara göndermeler yapmaktadır.
Yazarlar konuyu irdelerken 7 bölüm halinde, farklı yazarlardan da yararlanarak İskoçya, Galler, Britanya monarşisi, Vıctorıa dönemi Hindistan, sömürge dönemi Afrika ve genel olarak Avrupa’da seri üretim geleneklerini gözlem altına almışlardır. 

Birinci bölümde kavramsal bir açılım yapılmış ve bu terimin içerigine ilişkin tanımlamalar yapılmış, daha sonraki bölümlerde ise bu açılıma uygun tarihsel çok sayıda örnekle durum açıklanmaya çalışılmıştır. 

A)Birinci Bölüm:Gelenekleri İcat Etmek: (Erıc Hobsbawm) 

“İcat edilmiş gelenek” terimi ile inşa edilmiş, formel düzlemde kurumsallaşmış ve kısa/belirlenebilir bir zaman diliminde ortaya çıkmış ve yerleşmiş gelenekler kasdedilmektedir. 

Yazar, bu kavramın bir ritüel, sembolik özellik sergileyen, alenen veya zımnen kabul görmüş kurallarca yönlendirilen, geçmişle dogal bir sürekliligi varmış gibi tekrarlar içeren ve bu yolla belli degerler/normlar aşılamaya çalışan bir “pratikler kümesi”olarak düşünülmesi gerektigini ileri sürmektedir. 

Yine bu kavramı betimlerken, belli bir tarihsel geçmişe referanslar bulunmakla beraber, ileri sürülen sürekliligin büyük ölçüde yapay ve uydurma bir nitelik taşıdıgını özellikle vurgulamaktadır. 

En belirgin özelliklerinden birinin, bu “pratikler kümesi”nin hemen kendilerine uygun düşen bir tarihsel geçmişle temaslanarak formel bir süreklilik oluşturma çabası gütmeleridir. 

Bir bakıma yeni durumlara uyarlanmış ama eski durumları akla getiren formlara bürünmüş bu “gelenek”ler, zoraki tekrarlarla kendi geçmişlerini oluşturma gayretine girişirler.Yazar, “gelenek”i(tradition), ”görenek”ten(custom) ayırma geregi üzerinde durmuş ve gelenegin –degişmezlik- karakterine vurgu yaparken, görenegin ise hem motor hem de teker işlevi görerek hayatın degişimiyle bir uyum içinde oldugunu belirtmektedir. 

“Görenek”yargıçların yaptıgı bir şey iken, ”gelenek”ise peruk, cüppe, vb.yargıçların asıl eylemini sarmalayan ritüelleştirilmiş pratiklerdir diyerek durumu kısaca özetlemiştir. 

Yazar bu arada ideolojik olmaktan çok bir “teknik” olma özelligi taşıyan “temayül”kavramını(conventıon) da, gelenekten ayırma geregi üzerinde ısrarla durmuştur.(marksizan terimlerle söylemek gerekirse üst yapıdan çok alt yapıya ait bir terimdir diyerek net ayrımını göstermiştir) 

Gelenek icat etme eylemi, geçmişe referansla belirginlik kazanan, özünde bir formelleştirme ve rutinleştirme sürecidir.Bu durumun özellikle son 200 yılda çok belirgin oldugunu ileri süren yazar, bu tür geleneklerin özellikle bu dönemde kümeleştigini ve belirginleştigi geregi üzerinde durmaktadır.(sonraki bölümlerde göz altına alınan sürec agırlıklı olarak bu dönemdir) 

Özellikle Sanayi devrimi sonrası döneme odaklanan yazar, bu dönemde icat edilmiş ve birbiriyle iç içe örtüşen üç tip gelenekten söz etmiştir: 

a)Toplumsal birlik/beraberligi, grup aidiyetini sembolize eden gelenekler,  

b)Kurumları, statü ya da otorite ilişkilerini meşrulaştıran gelenekler,  

c)Ana amacı inançların, deger yargılarının ve davranış temayüllerinin aşılanıp aktarılması olan gelenekler. 


Öte yandan yazar eski gelenekler ile icat edilmiş gelenekler arasındaki en bariz birinci farkın;eskilerin net ve özgül pratiklere dayandıgı, yenilerin ise duygusal ve sembolik anlam yüklü, genel ve muglak oldugudur. 

Diger bir deyişle örnegin;klüplerin tüzükleri bir eski gelenegi yansıtıyorsa, klüp üyeliginin duygusal ve sembolik olarak yüklü göstergelerini icat etmekte yeni’ye aitti. 

Bir başka tesbitte eski gelenek ve göreneklerin seküler gerilemesinin boş bıraktıgı alanın, bu yeni icat edilmiş geleneklerle doldurulmaya çalışıldıgıdır.Ancak bu eylemle boşalan alanın çok küçük bir kısmı doldurulabilmiştir. 

Yazar bu bölümde bir temel soru sormaktadır:”Tarihçiler gelenek icadı çalışmalarından ne fayda umabilir ve bu fenomenlere neden ilgi göstersinler?” 

Bu noktada yazar, tarihsel sürec içinde görülemeyecek türden semptomların, işaretlerin ve kanıtların ancak bu tür bir tarihleme ve analizle mümkün olduguna inanmaktadır.Ve daha geniş kapsamlı tarihsel analiz sürecleri ile birleştirilmesi halinde anlamlı bir çaba olacagını belirtmiştir. 

İcat edilmiş geleneklerin bir çeşit toplumsal mühendislige ait pratikler olup, asıl olanı geriye itme ve gizleme çabasını da bünyesinde taşıdıgına vurgu yapılmıştır.
Kitapta bugünün ulus devlet, ulusal semboller, milliyetçilik gibi kavramları bu çerçeve içinde ele alınıp incelendiginde, “ üzerinde düşünülmüş ve icat edilmiş”bir dolu gelenege dayandırıldıgına özellikle dikkat çekilmektedir. 

(Devam edecek) 

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..