İcazet şart

Diplomasız doktorlar, diplomasız dişçiler, diplomasız avukatlar, sahte subay, sahte polis, ne ararsanız bizim ülkemizde var. Dileyen, dilediği işi yapabiliyor. Belge, diploma, icazet aranmıyor. Açıyorsunuz dükkanı, asıyorsunuz tabelayı, işe başlıyorsunuz. Mevzuat sonradan geliyor. Devlette bunların bir adı ve bir sınıfı var. Bunlara kayıt dışı deniliyor. Bunlarla etkim mücadele yapmak kimsenin işine gelmiyor. Bir de bunları işsizler ordusuna kattık mı, seyreyleyin gümbürtüyü.

Siyasette de durum farklı değil. Sabah erken kalkan, kuruyor partiyi, asıyor tabelayı, bismillah başlıyor icraata. Medyada haber: Falanca partiden ayrılan, falanca kişi, feşmekan partisini kurdu. Siyasi parti kurmak, soba kurmaktan daha kolay. Basma kalıp tüzüğü alıyorsunuz, kurucuların kimlikleri ile bir dilekçeye ekleyip gerekli makama sunuyorsunuz. Partiniz kuruldu. Vatana millete hayırlı olsun.

Abdullatif Şener de Allahın izniyle partisini kurdu. Adı da güzel, Türkiye partisi. Niye Türkiye, anlamadım. Türklerden oy almayı planlıyor her halde sayın kurucu. Bana sorarsanız Şener in partisinin geleceği yok. Hani adama sorarlar, anan belli, baban belli. Sen nereden çıktın nöbet şekeri? Çok siyasi parti olması, çok demokrasi demek değil ki. Nerde çokluk, orda yokluk.

Başbakan dedi ki: Etnik kökeni değişik olanları yurdumuzdan kovmak, faşistliktir. Soykırımcılığımıza bir de faşoluğumuz eklendi. Kim ekledi? Başbakanımız. Memleketimize, milletimize hayırlı olsun. Ben bu yaşıma geldim, etnik kökeninden dolayı, birilerinin bu ülkeden kovulduğunu hatırlamıyorum. Beğenmeyen çeksin gitsin. Ananı da al git. Diyen birini hatırlıyorum.

Diyeceğim şu ki: Siyasette mutlaka ehliyet aranmalıdır. Aklına esen, siyasi parti kuramamalıdır.