Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İçim kurudu

Yüreğimin göğüs kafesine yapıştığını hissettim. Kupkuru idi. İçim kurudu diye aklımdan geçirdim. Dilim damağıma yapışır ya ağzım kuruduğunda aynen öyle hissettim. Ne yaparım öyle anlarda su içerim. Öyleyse hemen duşun altına atmalıyım kendimi dedim ve şükürler olsun o gücü bulup uygulayabildim. Şimdi daha iyiyim.

Nedenini biliyorum. Korku ve yorgunluk bu duyguyu bana yaşatan.” Nasıl?” sorusundan çözüme de ulaştık. Şimdi biraz bundan yola çıkarak kendimi paylaşabilirim.

Ben yüzmeyi ne zaman öğrendim anımsamıyorum. Gözlerimi denizde açtım diyebilirim. Sonra yaşadığım birkaç boğulma tehlikesi, ardından birçok nedenden dolayı uzun süre denizden ayrı kalışım bu korkuyu içimde daha da büyüttü. Hele ki bazı rahatsızlıklarımı yoğun yaşadığım dönemlerde modern tıptan çözüm bulamadığımı düşünüp bazı saygı duyduğum büyüklerimin yönlendirmesiyle gittiğim hocalardan “ sudan uzak durmam “ gerektiği ile ilgili bilgi alınca korkularım iyice büyüdü.

Yıllardır Fethiye’ de yaşıyorum, nihayet gözüm denizi gördü. Bir de yaşadığım sağlık sorunları nedeniyle denizi önerince doktorlar, şimdi bu açgözlülüğe döndü ve başladım” Tanrım, yaz kış denize girebileceğim bir yer.” Demeye. Böyle olunca iş başa düştü. İçimde yatan devi uyandırmak için her türlü yol ve yöntemi deniyorum açıkçası. Niyetim onları paylaşmak değil. Sadece deniz ile ilgili, ona yüklediğim anlamlardaki değişikliklere değinmek ister bugün için gönlüm.

Benim Fethiye’ ye yerleşme kararım bir gecede verilmiş bir karar. Kararı aldığım gecenin sabahı istifamı bildirdim çalıştığım kuruma ve yakınlarıma. Hemen de evimi taşıdım. Daha önceleri sırf memleketim İzmir’e gelmek için bakanlık bile değiştiren Özlen için oldukça radikal bir karardı. Çok zorlandım tabii. Bu zorlandığım dönemlerde yine her zaman olduğu gibi en büyük destekçim annem oldu. Telefonlarda hep bana hatırlattı durdu. “Kızım sen hep emekli olunca bir sahil kasabasına yerleşip yazmak istediğini söylerdin. İşte sana bir fırsat. Tanrı isteğini yerine getirdi, değerlendir bu fırsatı.” Dedi durdu.

Yalnız annemin bilmediği ya da kabullenmediği bir şey vardı. Benim yazan kişileri topladığım tek bir fotoğraf karesi vardı. O karede; bir elinde sigarası bir elinde kalemi, önünde de kadehi olan yazan olmak en önemli ayrıntılardı. Hâlbuki ben yıllar önce bir seçim yapmıştım önce sigarayı sonra da alkolü hayatımdan çıkarmıştım. Sadece yazana değil denize de yüklediğim anlam sıfırlanmıştı. Öyle olunca yeni yeni deniz ve yazmak kavramları örtüşmeye başladı. İyi de oldu.

Nereden nereye bağlandı değil mi konu. Evet, bugün olmazsa olmazlarım deniz ve yazmak. Bunu biliyorum. İşte sabah yüreğimi göğüs kafesime yapıştıran korkuların başında bunları kaybetme korkusu gelmişti. Ülkemin içinde bulunduğu durum başta tetikleyici olurken kendi realitelerimle ilgili korkularım da tavan yaptı. Suyun yaratıcı, tedavi edici gücü sayesinde kendime geldim. Yazmak da üstüne cilası oldu. Yarasın!

    

 
Toplam blog
: 423
: 186
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

İkbal Özlen DİNÇERLER. 14.02.1960 doğumlu. izmir Kız Lisesi Edebiyat Bölümünü okudu. Buca Eğitim ..