Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '11

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

İçimdeki sen

Bazen gecenin karanlığı çöker üzerine. Karanlıktan korkar tüm ışıkları yakarsın çaresizce. Haykırmak, gecenin karanlık sessizliğini bozup elinde meşale boynunda evrenin tüm renkleri koşasın gelir. Yaşadığın kenti bitmez uykusundan derin acımasızlığından uyandırmak istersin. Kör gözlere ışık, sağır kulaklara ses, taş kalplere sevgi olmak muradın.”Oruca ekmek”, bahara çiçek umuda anlam olmak üzerine kurulur benliğin. Ama….. Sesin beton yığınlarının gürültüsünden duyulmaz bile. Sarkık bıyıkların vatansever ihalecileri verir ölüm emrini. Koca göbeklilerin şeytansı yüzünü örten uzun sakalları sırıtır sana. Varoş görmemiş entel magandalar yumuşacık koltuklarında keser fermanını. Bilmelisin oysa haklılığının gür sesi önce seni parçalayıp yutar. Herşey, tüm çirkin gerçeklikler “ben karşındayım” gösterisiyle karşına dikilir. Gecenin hüznü ölüm sessizliği gibi çöker üzerine. Umutların kentin dar ıssız sokaklarında havaya savrulur kendini gecenin akışına bırakırsın. Hızla hareket eden ayaklara, telaşlı yüzlere, öldürücü bakışlara rastlarsın. Gecenin alaca karanlığında masumiyet arayışın boşunadır çünkü. Gece kentten sakladığı gerçekliğini sunacaktır sana. Geceler, açlığa mahkûm satılık bedenleri gün yüzüne çıkartır. Bir kadeh içki hesabına masalara itilen gencecik kızların çaresizliğine örtüdür gece. Loş ışıklarda öfkeden patlatılan kahkahaların, dipsiz kuyularda kaybolan geleceklerin, çalınan hayatların son sığınağıdır. Mafyanın kurşunları bu vakit sıkılır bacaklara. Kuytu köşelerde bu vakit kurulur tuzaklar. Töre kendini bu saate var ederek saldırır çocuk yüzlere. Hayata dönüş operasyonlarının zamanıdır geceler. Aydın gazeteciler, özgür ruhlar bu sessizlikte yitirilir. Faili alenen belliyi faili meçhule dönüştürmenin yoludur gece. Tüm kötülüklerin, iğrenç çirkinliklerin kalın duvarıdır sanki gecenin varlığı. Gündüzün aydınlığında kaybolan keder gecenin ayazında yakalar seni. Uzun bir gecenin ruhuna yükleyeceği gerçeğin şaşkınlığını yaşarsın. Sana birikmiş hüzünlerinle hesaplaşmak kalır geriye sadece. Kör pişmanlıklarda vicdanına esirleşir yüzüne çarpıp kalbini saran hakikatin soğuk utancıyla baş başa kalırsın. Bilirsin çünkü haykırışın kentte değil meçhul bir yolculukta yitirdiğinedir. Geriye yakılmış bir hayatın küllerini bırakıveren iradenin gücünü sorgulamaya başlarsın. O iradenin altında ezilenin sen olduğunu kabullenemezsin. Hayat, pişmanlığının ağır utancını vurur yüzüne. Küçük odanda kendine sığınır kendine ağlarsın. Gözyaşlarına” çoğu kez onu düşünüp çok kötü olman ve ondan nefret etmediğin için kendini bağışlayamaman” sebep belki. Belki de sevgi kırıntılarında cebelenmen hala. Artık duygularını öldürerek kurtulamazsın bu yükün ağırlığından. Bedeninde yaşadığın ateşin azabından suyla arınamazsın. Gerçeklerden acemice kaçışın günahının büyüklüğünü ortadan kaldırmayacak. Yanılgıların, içindeki gerçek seni verecek ele. Damarlarındaki kan gibi içindeki onu da öldüremeyeceksin. Varsın gün doğup güneş batsın. Sonbahar yağmurlarının şiddeti boşalsın üzerine. Çamura karışan her yağmur tanesi bu kentin sokaklarında yitirdiğin hatıralar gibi kaybolsun. Her şeyi örtüveren gece senin açmazını örtemeyecek işte. Kendine acılarından yaratacağın küçük dünyan mutlu olmana yetmeyecek. Onun varlığının verdiği sevinci onsuzluğun acısına gömmeden rahata erişemeyeceksin. 

Varlığında onun yokluğunu, yokluğunda onun varlığını silmeden içindeki onu öldürmeden gece hep hüzün gibi çökecek üzerine. Işıklarını yakman kendini kentin sokaklarına vermen çaresizliğine çare olmayacak maalesef. 

 
Toplam blog
: 36
: 476
Kayıt tarihi
: 26.03.11
 
 

Üniversite mezunuyum. Yerel bir gazetede çalışıyorum...