Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '09

 
Kategori
İlişkiler
 

İçimdeki sese kulak ver

İçimdeki sese kulak ver
 

Belki bu denli üzülmeme, kızmama bir anlam veremiştin. Her zaman ki, gibi

davranıyordun oysa. İşte asıl mesele de buydu başımın tacı sevgili meleğim.

Asıl mesele de, ben her şeyin tam da farklı olduğunu düşündüğüm bir zaman

sen ortalarda yoktun. Günlerin, böylesine uzun saatlerin, hatta saniyelerin

gözümde ne çok büyüdüğünü bir düşün. Peş peşe yarım kalan

konuşmalarımız vardı ve sen halen aramıyordun.

Öyle bir noktaya geldim ki, bedenim, beynim kilitlendi.

İçimde yıllardır gizlediğim arzular daha bir derinden dillendi.

Ben kendime mani olamamaya başladım. Senin için neyin önemli,

yada önemsiz olduğunu sözüm ona seni senden iyi tanıyan hani

numerolojini, psikolojini, biyolojini senden iyi bilen ben ne seni ne kendimi

çözemiyordum. İçimde bir acı, bir derin yara beynime hücum ediyordu

adeta. Hayalimdeki bütün fotoğraflar birbiriyle çelişmeye başlamıştı.

Tüm yaşananları an be an düşünüyordum. Yanılmış olabileceğim sonucuna

varamıyordum varmasına da artık içim hiç bir şeyi de alamaz duruma

gelmişti. Sonunda vücudum bu ağır yükü kaldıramadı. Günlerce kendimi

kendi dünyama kapatıp ne gözüm kimseyi görsün, ne de kulağım senin

dışında bir sesi duysun istemiyordu. Ben artık seni de isteyip

istemediğimi bilemiyordum. Beynim, bedenim, yüreğim zonkluyordu.

Bilemezsin. Neden mi zonkluyordu? Bu sefer kesin kararlıydım.

Biliyordum çok üzülüp içten içe -demek böyle bu kadar kolay dı bitirmen

diye düşünecektin. Aslında o kadar da kolay değildi. Bu bedeli vücuduma

acılar yaşatarak ödüyordum. Bunun farkında değildin. Dedim ki, artık yeter

deli gönlüm kaç kez önünde eğildin. Sen hayatımda ilk kez saflığı, sevginin

asaletini, dokunmanın yüceliğini, bir bakışın böylesine gönüle anlamlı

süzülüşünü ve daha neleri ilk kez bu yaşımda ilk kez bana sen yaşatıyordun.

Yani sömürüden, bağnazlıktan yana keşfedip fırlatmadan yana basitlik ve

aldatmacayla örülmeyen bir dostluğun penceresini açıyordun bana. Ben

sana herşeyimle, ilk kez birine herşeyimle giderken. İçim kıpır kıpırdı. Bütün

bunları kalbimden yavaş yavaş silmem gerektiğini hayallerime artık bir

nokta koymam gerektiğini gönlüme anlatmanın bende bıraktığı yıpratıcı,

kahredici izlerini bir düşün. Artık gönlümün o hiç oturulmamış kuş cıvıltılarıyla,

akan şelalelerle, bin bir çiçekle döşenen o bölümünde sen olmayacaktın.

Bir dost olacaktın. Merhaba verdiğim hatrını sorduğum. İyiliğini düşündüğüm

ama özlemediğim biri, yani ne özel ne sıradan biri. İçime çağlayanlar gibi

dolan o sesini duyunca bile birden düzelemediğime şaşırmıştın. Canımın içi,

çünkü ben çok kötüydüm, bir o kadar hırpalanmış ve çaresiz ve bir o kadar

yalnız. Bir o kadar sensiz. Sonra yavaş yavaş söylediğin her sözcüğü

yaralarıma ilaç gibi sürmeye başladım. Her sözcüğe binlerce güzel anlam

yükleyip fısıldadım yüreğime. Yanağından öptüm, kulağından öptüm,

dudağından öptüm, yüreğinden öptüm acının, sanki senmişsin gibi.

Belgin Turan 17.06.2007

 
Toplam blog
: 439
: 512
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Lisansını Anadolu Üniversitesi/ İşletme Bölümü ve Anadolu Üniversitesi/ Sosyoloji Bölümlerinde “O..