- Kategori
- Psikoloji
İçimizde bir ben vardır, o iç dünyamızdır
Bunu kimse bilemez.
İç olunca tabi ki bir de dışı da olacak. Onu da herkes bilir.
Nedense iç dünyamıza “özelimiz” deriz, herkesden saklarız. Sanki anlatsak bir şey olacak gibi. Ama olmaz öyle. Paylaşmayız iç dünyamızı kimseyle. Yabancılar girse iç dünyamıza ne olacak ki?
Dünyanın sonu gelmez ki?
Yok ama öyle olmaz, her kim iç dünyamıza girmeye çalışırsa, kolundan tutar atarız. Haddini de bildiririz. “Sen kim oluyorsun da giriyorsun” diye. Böylelikle kalbini de kırmış oluruz.
İç dünyamız bir maske ile korunur. Bu maske bizi koruyan, kılıf gibidir. Darbelere dayanıklıdır. Sevdiklerimiz ancak bu kabuğu, kılıfı kaldırabilir. Ancak o zaman, tüm gerçeğimizle sevgilimiz bizi yani iç dünyamızı görebilir. Ama bunu yapmayız. Çünkü sevgiliyi, sevgiyi bilmeyiz.
Sahi sevgi nedir?
Var mıdır? Yok mudur?
Varda biz neden görmüyoruz?
Yoksa havada gezinen bir kelime midir bu sevgi denen şey?
Neden sevgi görünmüyor?
Sezilir mi, tutulur mu, görülür mü?
Nasıl bilinir var olduğu?
Yoksa yalnızca yokluğunda mı anlaşılır ne olduğu?
Onu anlamak için ille de kaybetmek mi gerekiyor?
Ne yapmak gerekiyor?