Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '07

 
Kategori
Felsefe
 

İçimizdeki derin denizler...

İçimizdeki derin denizler...
 

"Dürüstlük yalnızca bir insanın kendi erdemlerine değil, aynı zamanda belli ölçüde şansa dayanır." Şöyle bir duruyorum. Rosa Montero'nun Yamyam'ın kızı adlı kitabına uzun zaman sırtımı döndüm ve şimdi her sayfada beni şaşırtan bu kitabı nasıl bunca zaman ihmal ettiğime inanamıyorum.

Şöyle devam ediyor Montero: "Seni ne zaman, nasıl ve nerede ayarttıklarına bağlıdır. Bence kötülüğe gönüllü olarak yaşayan reziller, duygusuz, acımasız ve yüzsüz insanlar dünyada çok küçük bir azınlık oluşturur." Nasıl yani? Madem bu kadar küçük bir azınlık oluşturuyorlar peki gazetelerdeki manşetler ne o zaman? Neyse devam edeyim ben okumaya."En kötü anlarında bile özsaygılarını korumayı bilen onurlu ve olgun kişiler yine pek küçük bir azınlıktır." Eh Rosa bu konuda çok haklısın işte. Onlar gerçekten hem küçük bir azınlıklar hem de saklanıyorlar galiba ki; onları çok fazla ortalarda göremiyoruz. Aceba onurlu ve olgun oldukları için ve özsaygılarını kaybetmedikleri için mi çok fazla ortalarda değiller? Evet devam edelim: "Bu iki aşırı ucun arasını da geri kalanlar iyi niyetli ama zayıf yaratıkların oluşturduğu, hayatını sürdürmeye bakan kitleler kaplar; bunlar normal insanlardır, yani ne yapacaklarını bilemeyen şaşkınlardır. Koşullar uygunsa iyi olurlar, içinde yaşadıkları ortam baştan çıkarıcıysa kötü olurlar. İyi ile kötü arasındaki bu çekişme sırasında bizler de yolumuzu çizeriz."

İyi niyetli ve zayıf yaratıklar? Yani normal insanlar... Aslında çok mantıklı...Yani iyi ya da kötü olduğumuzu ancak bizi baştan çıkaracak koşullarla karşı karşıya olduğumuz vakit anlayabileceğiz. O halde hiç birimiz bu koşullarla karşı karşıya gelmeden; o koşullara karşı koymadan iyi niyetli olup olmadığımızı veya o koşullar karşısında boyun eğip kötülüğün o rahat kucağına kendimizi bırakmadan kötü niyetli olup olmadığımızı anlayamayacağız. "Aslında ben iyi niyetliyimdir."der çoğu. Nedir iyi niyet? Kendi çıkarların söz konusu olmadığı vakit, yani hiç bir şey kaybetmeyecek olduğun vakit karşıdakine beslediğin iyilik midir? Yoksa başkasının zarar görmesini engellemek için sana katılacak artıdan vazgeçmek midir? Yoksa kendinden önemli bir şeyi kaybederek karşıdakine sağlanan fayda mıdır? Buna daha çok fedakarlık mı demeli yoksa?

Aslında belki sorularla da ölçebiliriz niyetimizi...Sokakta bulduğun bir tomar para karşısında ne yaparsın mesela? Kapına gelen bir adama son paranı verebilir misin ya da? Peki aç olan ama hiç tanımadığın bir çocuğu evine alabilir misin? Evinin kira parasını o an çok ihtiyacı olan bir arkadaşına gözünü kırpmadan verebilir misin? Sokaktaki yaralı bir köpeği "Isırır mı?" diye korkmadan kucağına alıp yarasını sarabilir misin? Hayattaki tüm kötülüklere karşın hala iyiliğin bir yerlerde olduğuna dair umudunu yaşatabilir misin içinde?

Artık bu soruları sormanın niyetleri ölçmede bir anlamı yok aslında...Hayat her yerde derin korkular salarken yüreklerimize iyi niyetlerin son kırıntılarını da silip süpürüyor. Kapına gelen ve aç olduğunu söyleyen bir adama son paranı verirken içinden o adamın cebinde ne kadar para olduğunu ve aslında seni aptal yerine koyup koymadığını geçiriyorsun.Çünkü biliyorsun ki; sokakta aç olduğunu söyleyen insanların üzerinden karakollarda oldukça yüklü miktarlarda paralar çıkıyor. Aç bir çocuğu evine götürüp karnını doyurmak istediğinde onun eşyalarını çalıp çalmayacağını bilemiyorsun. Ya da çocuğun senin iyi niyetinden kuşku duyup seni bambaşka iğrençliklerle suçlayabilme ihtimali yüreğine korku salıyor. O paraya çok ihtiyacı olduğunu söyleyen arkadaşının sahip olduğu mal mülk seni şaşkına çeviriyor ya da. Sokakta bulduğun parayı götürüp teslim etmek üzere yerden alırken birilerinin seni hırsızlıkla suçlama ihtimali belki de o paranın yanından sanki onu görmemiş gibi geçip gitmeni sağlıyor.

O halde iyi niyetin ölçüsü artık içinde yaşadığımız dünyada başka kılıklara büründü. Şimdi bu 3. sayfa cehennemiyle kaplı hayatlarımızda kim iyi kim kötü ya da bizim içimizde gizli olan nedir bunu bilmek mümkün değil? Çünkü iyi niyetli yaklaşımlar ve korkularımız arasında mekik dokurken tüm şaşkınlığımız ve kaybettiğimiz en güzel değerlerle öylece duruyoruz. Ve iyi niyet, kötü niyet içimizin derin denizlerinde sımsıkı kapalı midyeler altında siyah ya da beyaz inciler olarak saklanıyor...

RESİM: Hieronymus Bosch

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..