Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '09

 
Kategori
Dostluk
 

İçimizdeki ikinci cumhuriyetçiler!!!

İçimizdeki ikinci cumhuriyetçiler!!!
 

ÖNCE İNSANIZ


Tanınmış bir yazar köşesinde ne yazmış

Anlattıklarını okurken, bize çocukken derslerde anlatılan Yunan mezalimini hatırladım kaçınılmaz olarak.

Köydeki erkeklerin bir kısmını alıp, daha sonra öldürmek üzere götürüyorlar.

Bazı erkekleri köyde kurşuna diziyorlar.

Bir tanesini samanların arasında yakıyorlar.

Hamile kadınları dipçikleyip çocuklarını düşürtüyorlar.

Ahırları içindeki hayvanlarla birlikte ateşe veriyorlar.

Çaresizlikten köyün ihtiyarlarından biri köyü basan askerlerin başındaki albaya Kuran-ı Kerim uzatıyor, albay itiyor kitabı.

Sonra köyü top ateşine tutuyorlar.

Ve, bütün bunları yapan albay, köylülerin şikâyetine ve savcının talebine rağmen yargılanmıyor.

Bir de terfi ediyor.

Söyleyin bana, siz o köyde büyüyen bir çocuk olsanız ne yapardınız?

********

Bir yandan PKK bir yandan aydın geçinen ama içimizdeki düşmanlar. Evet ben bunu düşmanlık olarak anlıyorum. Türk Askerini bir zamanların hatta yakın zamanımızda Azerbaycan’da Dağlık Karabağ’da, yapılan Ermeni katliamlarıyla eş tutmak ve Türk askerini kulaktan dolma iftiralarla karalamak ayıptır, insafsızlıktır, hainliktir..

Öldürülen teröristlerin içerisinde çeşitli ülkelerden insanların olduklarını, bunların bir kısmının cesetlerine bakıldığında sünnetsiz olduklarını bizler biliyoruz. Demek ki Türkiye sadece bir terör örgütü ile değil emperyalizmin ajanları ve onların son sistem teknolojisi ile de çarpışıyor.Bunu nasıl görmemezlikten gelebiliriz.

Türk Devleti sadece dış düşmanla değil içerideki (Sn. Başbakan Erdoğan’ın bir zamanlar dediği gibi) düşmanlarla da savaşması gerekiyor. DTP ağzıyla konuşan aydın geçinen insanlara baktığımızda çoğu Türk kökenli. O zaman insan ister istemez düşünüyor. Demek ki mesele sadece Kürt meselesi değilmiş.

Osmanlı tarihinde birçok millet bir arada yaşıyordu ve aşağılanan, kötülenen bir millette yoktu. Sonra dış güçlerin kışkırtmaları ile hatırlayabildiğim kadarıyla Fransa’nın başı çekmesiyle milliyetçilik hareketleri başladı ve çözülmeler oldu. Osmanlının çöküşü başladı. İşte o tarihlerde Kürtler Türklerden ayrılmadılar ve düşmana karşı birlikte savaştılar.

Bugün Türkiye’nin genel sosyo_kültürel yapısına baktığımızda işsizlik, açlık, ve eğitimsizliği bir çok kentte, köyde görebiliriz..

Doğu ve Güney Anadolu’da fakir eğitimsiz insanların zor şartlarda yaşadıkları doğrudur ama zor şartlarda yaşayanlar, sadece Kürt’ler değildir. Türk’ler Kürt’ler hep birlikte fakirliğe mahkûm olarak yaşamaktayız.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu

Cumhuriyet kurulduktan sonra yatırımlar modernleşme ve kentleşme nedense hep batıya yapılmıştır. Diğer bölgelerin dışında bunlar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yapılmamıştır.Bir zamanlar PKK yoktu. Peki o zaman neden devlet bu bölgelerimizi ihmal etmiştir.?

Devlet neden oralarda yönetimini aşiretlere şeyhlere şıhlara bırakmıştır? Demek ki devletin ihmali olmuştur. Mesela Özal zamanında yapılan GAP bugüne kadar halkımıza ne vermiştir?

Dil meselesi.

1960-62 tarihlerinde ben Urfa-Siverek’te Yedek Subay Öğretmen olarak askerlik yaptım. Bu vesile ile o bölgeyi tanıdım. Köylere gittim, halkla görüştüm. Siverek’in köylerinde yaşayan halk Türkçe bilmiyordu. Mahkemelerde tercüman kullanılıyordu. Köylerde okul yoktu. Halk devlet memurlarından, polisten, askerden kaçıyordu. Zira devletin oralara gönderdiği memurlar halka iyi
davranmıyorlardı.

Bir kere devletin resmi dili Türkçe olduğuna göre her vatandaşın Türkçeyi öğrenmesi gerekirken özellikle kadınlar Türkçe bilmiyordu. Bu nasıl bir devlet idaresidir ki, vatandaşları devletin resmi dilini bilmiyor. Bazı Kürt vatandaşların kötü telkinlere kapılmasında bu durumun çok büyük etkisi olmuştur. Zira bu insanlar, vatandaşı olduğu Devlette olup bitenlerden habersizdir. (Bu yazı bir öğretmenin yazısından alıntıdır.)

Bir Alevi Kürt kökenli yazar diyor ki ;

Biz kendi dilimizdeki Arapça, Farsça, Türkçe, hatta Rusça, Ermenice kökenli sözcüklerden utanmıyoruz, bu sözcüklerin 'arı Kürtçe' sözcüklerle, bizim dilimizde kardeşçe, barış içinde, mükemmel bir sentez yaratarak iç içe yaşıyor olmasından gurur duyuyoruz. Ya siz?


Bu yazıya şu cevabı vermek isterdim şahsen. Ana dilin şayet buysa bundan neden utanç duyacaksın ki?

****

Kürt kökenli vatandaşlarımızda da dil iki türlü sanıyorum. Zaza ca ve Kürtçe.
Kürtçenin 3 ana lehçesi varmış KURMANCÃ , KIRMANCKÃ ve SORANİCEDİR deniyor. Kendi aralarındaki bu değişik lehçelerden dahi birbirlerini anlayamıyorlar.

İnsanlar ana dillerinden hiçbir zaman utanç duymamalıdırlar. Ancak Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçedir.

Aslında mademki kardeşiz diyoruz ben Kürt kültürünü tanımak isterim. Türkiye çeşitli kültürlerden oluşan bir ülkedir. Bu bir zenginlikse, bu zenginliklerimizi yok etmemeli birbirimizi daha iyi anlamalıyız.

Kürtçe yıllardır yasak değil, gayet rahat konuşabiliniyor. Bu arada Türkçe bilmeyen vatandaşlara Türkçe, aralarında farklılıklar olan Kürt dillerini , okuma yazmayı mutlaka öğretmelidir.

Kürt sorunu diye ayrışım yapılan sorun aslında hepimizin sorunudur. Nedir o?

Yoksulluk ve işsizlik. Ülkede bunlar giderilirse sorun kalmaz. Bu arada iş adamlarımıza da çok iş düşüyor.

Mesela Sanatçı İbrahim Tatlıses mal varlığını açıklamış ve “zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış” demiş.

Kardeşim, alın terinle kazandığın malın mülkün sana helal olsun. Kimsenin de senin malında mülkünde gözü olduğunu sanmam.

Ancakkkk; bu mülklerin birkaç tanesini neden mahrumiyet bölgelerimizde açmazsın ki. Bir başlangıç yapamaz mıydın?

İşte, mal, mülk sahibi olmuş hatırı sayılır zenginlerimize de burada iş düşüyor. Herşeyi devlete bırakmamak gerekiyor.

Öyle kafadan Kürt sorunu deyip geçmek olmaz ki. Soruna hepimizin sorunu gözüyle bakmalıyız.

Bu arada, Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan gidebilmemiz için devlet kurumları ile din kurumlarının birbirinden ayrılmış olmaları ve bütün bunların doğal sonucu olarak hangi inanca mensup olurlarsa olsunlar herkesin vicdan, din ve ibadet hürriyetlerinin tanınmış ve güvence altına alınmış olması gerekmez mi? O zaman Alevi vatandaşlarımızın Cem Evlerini ibadet yerleri olarak kabul etmeliyiz. Unutmayalım ki Laik ve üniter bir devletiz biz.

Devletin demokratik ve laik yapısı zedelenmedikçe özel yaşamın değerlerine saygılı olması lazımdır. Farklı yaşam, inanç ve ibadet biçimlerine aynı ölçüde özgürlük tanınmalıdır.

Tüm bunları yapmalıyız.

Aksi taktirde PKK. in ikinci adamı 33 askerimizi silahsız olarak kurşuna dizmiş bulunan Şemdin Sakık’ın kardeşi olan Sırrı Sakık ve Emine Ayna diğer DTP liler Türkçe bilmeyen vatandaşlarımızı çok şeye alet ederler.

Bu arada demokrasi açılımı olarak yeniden isimlendirilen açılımı tüm Türkiye için düşünmeli ama Doğu Ve Güney Doğu’ya öncelik tanınmalıdır. CHP nin bu konuda 1989 da hazırlamış olduğu raporu göz ardı edilmemelidir. Çünkü o raporda Kürt, Türk ayırımı yok önce insan olarak hazırlanmış olan bu rapor bir çok şeyden yoksun olan insanlarımızın daha rahat, insanca yaşamaları için emek verilerek hazırlanmıştır. Atatürk Türkiyesini bölmeye, parçalamaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..