Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İçimizden biri…

İçimizden biri…
 

24/01/2012

Sahip olduğumuz değerlerin varlığını ne zaman anlarız.

Ya da şöyle diyelim, sahip olduğumuz şeylerin bizim için değerli olduğunu onlar bizimleyken bizimle iç içeyken fark eder miyiz?

Ne yazık ki, avuçlarımızın içinde olan insanlar ne zaman hayatımızdan çıkarsa o zaman onların değerini anlar veya hak ettiği değerleri kaybedince vermeye başlarız fakat o kişilerin ruhu duymaz.

Aynı ortamları paylaştığımız kişilerin ne istediğini, arzularını, nelere gönül koyacaklarını, nelerin onları inciteceğini çoğu zaman biliriz yine de bile bile yaparız karşılıklı olarak.

Peki neden?

Hiç hak etmeyen kişilere değer verirken bizi kalben seven kişileri neden bu denli yerden yere vururuz.

Sağlıklıyken bize verilen o bedeni horca kullanır, acıyı, üzüntüyü dibine kadar yaşatırız ona… Bir Çin atasözü der ki, ruhunu iyi besle ki, bedeninden çıkıp gitmesin.

Beklentilerimiz… Bulamadıklarımız… Kaygılarımız…

Dün akşam can dost diyeceğim bir arkadaşımla ki, kendisi de aynı badireleri atlattı…

Bir oyuna gidiyoruz.

Aksilikler peş peşe ardımıza takılsa da sonunda Yenimahalle belediyesinin tiyatro salonuna geliyoruz.

Kobat Sanat Tiyatrosu sergiliyor oyunu. İki perdelik belgesel dram… Yazan-yöneten: Aytekin Kobat. Eser ise genç bir Doktor Şükrü Erdoğan’a ait.

Bir ailenin önce günlük yaşantısından başlıyor oyun. Sonra genç kızın fark ettiği kitle, geçirilen süreçte yaşanan zor anlar. Mücadele, vazgeçiş, sonra toparlayış…

Aile üyelerinin, sevgilinin gözyaşları…

Meme kanserinin oluşumundan itibaren geçirilen süreç hem oyun hem slayt sunumuyla desteklenerek seyrederken, bilgilendiriliyor, izlerken düşünüyor, izlerken ağlıyoruz…

Bu rahatsızlık ne şekilde fark edileceği anlatılıyor.

Erken teşhisin önemi vurgulanıyor.

Herşeye rağmen hayata yeniden bağlanmanın hafifliği sarıyor dört bir yanımızı, o rahatsızlığın ağır havasından sıyrılmaya çalışırken…

Oyun oynandığı sırada arkadaşım kulağıma eğilip bu oyundaki kişileri hastahanede tanıdığını ailenin yaşamış olduğu anların doğruluğunu söylüyor…

Kendimize göre dersler çıkararak, gözyaşlarımızı saklayarak, yada koyuvererek ayrılıyoruz oyundan….

Ertesi gün hayattan gerçek bir kesit burnumun direğini sızlatıyor. Kendisinden günlerdir haber alamadığım, telefonlarıma çıkmayan, maillerime cevap vermeyen, kaybolan arkadaşım geliyor servis durağına… Başına şapkasını geçirmiş… O hastalığın emarelerini görünce ona kızmıyorum… Ben bir rahatsızlık geçirdim. Bir senedir o yüzden yoktum. Diyor. Ona kızmadan sarılıyorum.

Yaşadığımız tek bir an var. O da işte şu an… Ne önceki dertler, tasalar, ne sonraki arzularımızın ehemmiyeti yok…

Bugün güneşin sıcaklığını hisset…

Derin derin nefes al ve ciğerlerin oksijenle dolsun…

Sevgiye aç kapılarını ve içindeki çocuğu duy bugün…

 

e-mail: belginturan@gmail.com

  

 
Toplam blog
: 439
: 512
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Lisansını Anadolu Üniversitesi/ İşletme Bölümü ve Anadolu Üniversitesi/ Sosyoloji Bölümlerinde “O..