Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '12

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

İçinden tramvay ve nehir geçen şehir…

İçinden tramvay ve nehir geçen şehir…
 

Objektifimden Porsuk Çayı


İçinden tramvay geçen şehir denildiğinde ilk aklınıza gelen kent?

Ya, içinden nehir geçen kent denildiğinde ise ilk akla gelen kent ?

Bozkırın içinden geçerek sıcak bir eylül sabahında ulaşıyoruz, içinden hem tramvay hem de  nehir geçen bu yemyeşil kente..

Adı Eskişehir  ama yepyeni bir şehir. Tarihi, sanatı, romantikliği, canlılığı, medeniyeti  bir arada buluyor insan bu kentte  dolaşırken.

Şehirde ilk karşılaştığımız şey; tramvaylar ve gençler.hemen içimizi ısıtıyor bu görüntüler.Ve  şehrin  insana yansıyan enerjisini ve pozitifliğini hemen hissetmeye başlıyoruz..

Kısa bir yürüyüşten sonra Kendimizi tramvaya atıp görülmesi gereken yerlere başlıyoruz.

Gezimizin ilk durağı Kentpark; Yeşil alanların bir kenti nasıl güzelleştirdiğini bir kez daha görüyorum parkı gezerken. Büyüklüğü, yapay denizi , gölet  ve adacığı ile bir park böyle olmalı dedirtiyor.

Yine tramvay yardımıyla Odun Pazarı bölgesine gidiyoruz. Cam  sanatının sergilendiği müze ve restore edilmiş evleri ile  tarih ve sanatın iç içe geçmiş   havasını kokluyor, ardından Kurşunlu Külliyesine  yöneliyoruz. Oradaki ruhani havayı hissediyoruz . Ben en çok külliyenin içindeki Sıbyan Mektebi’nden   etkileniyorum.

Ardından şehrin bir diğer parkı olan ve adını park içinde bulunan yapay şelaleden alan Şelale parka gidip şehri kuşbakışı  seyrediyoruz.

Ve  Porsuk çayının bulunduğu bölgeye deyim yerindeyse koşturuyoruz. Amacımız kısa bir zaman diliminde kentin bize sunduğu tüm güzellikleri görebilmek…

Sonbahar güneşinin sarmaladığı bir akşamüstü porsuk çayını gözlerimizle selamlayıp bindiğimiz gondol sayesinde nehirle  daha bir yakınlaşıyoruz.Yanınızda size romantik duygular hissettirecek birileri olmadan da o romantik havayı hemen hissediyorsunuz.

Ve gençler öyle yakışıyor ki bu kente, her tarafı cıvıl cıvıl yapıyorlar. Onların neşesi ve çayın kenarındaki dinlenme molasıyla  tüm yorgunluğumuz gidiyor. Her beklentiye cevap veren  yerlerden birini seçerken bölgeyi bilen birinden yardım almayı ihmal etmiyoruz.

Ardından  Devrim Arabası…

Ruhumda bir burukluğa neden oluyor.

Bizi bu kentten uzaklaştıracak olan trene yetişmeden önce daha önce yediklerimize ek olarak pek de bilinmeyen ama çok lezzetli köftesiyle midemizi de memnun ediyoruz.

Bir kez de ben,  bu şehre yaptıkları hizmetlerden  dolayı Sayın Yılmaz Büyükerşen ’e  teşekkür ediyorum.

Şehirden ayrılmak için bindiğimiz trende kendimi tatlı bir yorgunluğa teslim ediyorum…

*
Ekim 2012 / Kurşun

 
Toplam blog
: 193
: 998
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Kırklı yaşlarda başladığım yazma serüvenine elli li yaşlarda da devam etmeye çalışıyorum. Ünivers..