Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '14

 
Kategori
Deneme
 

İçkili havalar

İçkili havalar
 

İçkili bir hava var bugünlerde Mağusa^'da. Kaleiçine mi gitsem yoksa biraz Salamis caddesinde mi turlasam bilemiyorum. Yine deniz kenarında bir şeyler parlatma günü aslında. Çiçekler açmış diyorum çiçekler. Lakin isyancı bir yan var içimde. Hep bu içkili havayı kokluyor. Birkaç gün oldu İstanbul'dan döneli. Daha tek yazı yazamadım. Ne Karaköy'ü andım, ne Eminönü'nü. Hele Kadıköy de gördüğüm o tatlı dilli kadını bir cümleye sıkıştıramadım.

Tembelim bu aralar. Yeni terk ettim birilerini, yine bir limandan yol aldım. Bu sefer ne oldu be muhterem diyeceksin? Olmaması gereken şey oldu. İmkansız oldu. Hoş ben imkansızlığı ayrı bir severim bilirsin. Bazıları gidiş der ama sen aslında vazgeçersin. Neyden vazgeçtik biz. Savaşlardan vazgeçtik azizim. Savaşlardan. Gönlünü paramparça edenler olacaktı ilerde işte o sivri oklarda, keskin uçlu kargılardan, ucu orağa benzer mızraklardan kaçtık. Kısmet azizim. Belki tutar Lala Mustafa Paşa'da ettiğimiz dualar ya da Eminönü Yeni Camii'de...

Çaresiz olunca daha çok dua ediyor insan. Bir tanrıyı anar oluyorsun. Kızmasın Eminönü cemaati ya da Bereketzadeciler her gün anmıyorum diye tanrının adını. Ben pek de günahkar değilim hani biliyorum. Varsa günahım ne hırsızlıktan, ne yolsuzluktan, ne şirkten, ne zinadan ne de cinayetten ötürüdür. Varsa günahım kesin bu vazgeçişler, ayrılışlar, ihanete uğrayışalardan ötürüdür. Bir de yazdığım şiirlerden ötürü günahım vardır kabul. Lakin ne edeyim? Onlar yazdırtıyor efendim onlar. Sarı saçlı, şarap kızılı, kestane rengi veyahut ateş renkli o saçlar yazdırıyor bana bir iki söz, kötü müdür iyi midir bilinmez birkaç şiiri. Onların özgürlüğü için sokağa dökülüyorum mesela. Devlete bile baş kaldırıyoruz azizim. Kolay mı böylesi? O hatun içinde devlete baş kaldırmayacaksam ne için kaldıracağım? Hep çirkinler mi iktidar kalacak?

Okuduğum şu Fransızca hikayeler kadar sıkıcı şu hayat. Oysa birkaç gün önce İstanbul'dayken böyle miydi? Sigara içen o 50 yaşındaki Ahmet efendiyi nasıl da geçiyordum Kumbaracı yokuşunda. Karaköy de parlatıyorduk balıkçılarla. Balıklar ondan rakılar bendendi. Sonracığıma hele o Üsküdar gezisi. Beylerbeyi sarayı. Onu sonra anlatacağım sonra. Kadıköy'ü merak eden ise avucunu yalasın. O ben de saklı yalnız ben de. Ancak Sarıyer de içtiğim o kış çayını İstinyedeki turlarımızı, polis memuru aziz dostumla Galatayı arşınlayışımızı anlatacağım. Hayalini anlatacağım size Üsküdar vapurunda Eminönü'ye beraber baktığımız o Şamlı çocuğun. Yine öfke de kusacağım size öfke! Çocukları ezenler, öldürenler varmış bu dünyada. Renkli uçurtmalara düşmanlarmış ve tabi futbol toplarına. Benim Mavzer'in önüne gelmez mi şöyle bir iki tane namussuz! Mıhlayasım var o deyusları. Bakmayın siz romantik şiirlerime o hırçın asker eskisi babam gibi nefer takımındanım ben de.

Mağusa içkili kokuyor. Kıbrısın kendisi içkili kokuyor. Aşksız, insansız, şarap kızılı ya da ateş saçlı kadınlar olmadan geçen alkollü günler. Sevmiyorum da şu zıkkımı. Öyle diyor komşularım. Doğru da diyor. Oysa şöyle yumuşak bir omuz uzandı da çenemi ben mi koymadım. Bir baş buldum göğsümde saçlarını okşayacağım da ben mi geri çevirdim azizim. İmkansız olan sevgileri saymıyorum onlar ayrı. Hoş andıkça da korkuyorum. Bir lokma yiyemiyorum boğazımda kalacak diye. Kalır efendim kalır. Bir bedduaya bakar. Zehir olur hayat size. İmkansız sevgilere bulaşmayın efendim bulaşmayın. Kırmayın kimseleri. Korkuyla yaşamayın benim gibi. Yalnızlık kimi öldürmüş? İyidir yalnızlık, gereksiz kalabalıklara göre çok iyidir. 4.Levent'e giderken o metroda gördüğüm insanların hala acelesi var mı acaba? Yoktu benden başka kitap okuyan. Herkesin elinde 5 karış telefon. Oysa anlatsak ya birbirimize eski aşkları, dertleri. Rakılar benden olurdu, balıklar onlardan.

Mağusa'da insanlar pek mutlu. Yürüyenler mutlu, arabası olanlar pek mutlu. Burada toplu taşıma yok maalesef ama okul otobüsündeki çocuklar mutlu. Afrikalılar mutlu. Filistinli çocuklar üzgün ama komşuları Ürdünlüler mutlu. Ne garip! Bense içkiliyim, öyle şişeler devirdiğim için değil. Havadan dolayı içkiliyim. Havalar içkili, havalar insana yalnızlığını hatırlatan cinsten. Bir yenilen silkelen diyor ama yapamıyorsun. Dönüşmüşüm. Evrilmişim. Değişmişim. Merhamet duygum kayboluyor mesela. İşte azizim buralar içkili...

 

Emre Erden 

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..