Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '07

 
Kategori
Mizah
 

İçkinin yararları

İçkinin yararları
 

Birkaç gün önce arkadaşımla sohbet ediyoruz… Laf döndü dolaştı, içkiye, sarhoşluğa geldi. İçkili muhabbetler, içkili gecelerin sabahları, alkollü araba kullanma ve trafiğe yakalanıp ceza yeme maceraları vs vs…

Neredeyse… Konuştuğumuz her şey içkinin zararları üzerineydi!

Arkadaşım bir ara durdu… Gülmeye başladı. Gülmekten katılacak durumdaydı.

“İçki o kadar da kötü değil. Hatta çok faydalı bile denebilir. Yani… En azından benim için öyle. İçki sayesinde yuvam yıkılmaktan kurtuldu… Valla! Yalanım varsa, şuradan şuraya gitmek nasip olmasın!”

Ben, soran gözlerle bakınca… “Senin haberin yok değil mi?” dedi ve anlatmaya başladı:

“Uzun zamandır” dedi, “Eşimle aramız limoniydi. İşim gereği yoğun çalışıyorum. Birbirimizi çok az görüyoruz. Kadıncağız da haklı olarak bana kızıyor. Zamanımın çoğu seyahatlerde, otellerde geçtiği için, bizimkinde kıskançlık belirtileri de oluşmaya başladı. Oysa beni çok iyi tanır ve o taraklarda bezim olmadığını bilir… Ama nedense böyle bir evhama kapılmış! Kavgasız, tartışmasız günümüz geçmiyordu. Günün her saatinde cep telefonumdan, iş telefonumdan aranıyor, kontrol ediliyordum. Bir gün yine sıkı bir kavga ettik… Ben de çektim gittim, bir meyhaneye oturdum. Bilirsin içkiyle pek aram yoktur. Bir, bilemedin iki duble rakı bana bir gece eşlik eder. Moralim de bozuk ya… O gece geç vakte kadar içtim. Ne kadar içtiğimi bilmiyorum... Meyhaneden nasıl çıktığımı bilmiyorum… Eve nasıl gittiğimi bilmiyorum… Sabah uyandığımda evde, yataktaydım.”

Arkadaşım gülerek anlatıyordu ama… Ben anlattıklarında içkinin ona nasıl bir fayda sağladığını anlayabilmiş değildim.

“Eeeee?” dedim… Anlatmaya devam etti:

“Yatakta doğruldum… Eşim yanımda yoktu. Etrafa bakındım… Ses yok, hareket yok. Başucumda bir not gördüm. ‘Günaydın hayatım. Çay ve kahvaltı hazır. Ben çıkıyorum. Akşam görüşürüz.’ yazıyordu notta... Kalktım… Mutfağa gittim. Gerçekten de mükellef bir kahvaltı masanın üzerinde beni bekliyor, çaydanlık ocağın üzerinde bir keyif melodisi çalar gibi fokurduyordu. Günlerdir neredeyse birbirimizin gölgesine kurşun sıkar durumlar yaşamasak… Yadırgamayacağım bu muhteşem sabahı. Ama… Bir hafta on gün oldu konuşmuyorduk bile!”

“Ne olmuş peki?” diye sordum sabırsız bir şekilde. Ben de merak etmiştim. “Bi dakika… Anlatıyorum…” dedi ve devam etti:

“Kızımı çağırdım, sordum olan biteni… ‘Ne oldu da annem bu sabah böyle coştu?’ dedim. ‘Offff baba, off! dedi kızım. Dün gece neler oldu neler?!..’ Hayırdır inşallah dedim. Bir çay doldurup kahvaltı masasına oturdum. Ben çayımı yudumlarken kızım anlattı olan biteni.”

Arkadaşım kahkahalarla gülerek anlatmayı sürdürdü:

“Gece geç vakit film kopmuş bir şekilde eve gelmişim. Kapıdan girer girmez tüm yiyip içtiklerimi şarrrrr diye çıkarmışım halının ve kendimin üzerine. Sonra da düşüp yatmışım boylu boyunca... Kızım ve eşim beni kaldırıp banyoya götürecekler… Kalkmamla düşüp kafamı duvara vurmam bir olmuş. Neyse ki kafayı yarmamışım! Güç bela beni banyoya götürüp elimi yüzümü yıkayıp, temizlemişler. Sonra da yatağa götürmüşler. Üstüm başım leş!.. Eşim üzerimdekileri çıkarmak istemiş… Ben izin vermiyormuşum eşimin üzerimdekileri çıkarmasına… Avazım çıktığı kadar, ‘Hanfendi, ben evli bir erkeğim!.. Karımı çok seviyorum!.. Bırakın beni lütfen! Gidin!.. Defolun!..’ diye bağırıyormuşum. Eşim bunları duyunca nasıl keyiflenmiş, nasıl keyiflenmiş… Yani… İçki sanıldığı kadar da kötü değilmiş. Dedim ya… Yuvamızı yıkılmaktan kurtardı…”

Mevzu anlaşılmış, içkinin yararları da olduğu kanıtlanmış, test edilmiş ve arkadaşım tarafından bizzat onaylanmıştı.

Arkadaşım ve eşi şimdi çok mutlu. Bu mutluluk arkadaşıma birkaç gün sürecek baş ağrısına, yengeye ise sıkı bir ev temizliğine ve günlerce evden çıkmayacak pis kokuya patlamıştı!

>> İllüstrasyon: Sefa Sofuoğlu

 
Toplam blog
: 118
: 1658
Kayıt tarihi
: 20.06.06
 
 

70'li yılların sonlarına doğru (1977 veya 1978... Belki de 1979...) tüm zamanların efsane dergisi..