Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '20

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İçler dışlar çarpımı

İçler dışlar çarpımı
 
Gazanfer ERYÜKSEL
 
 I
“Gökyüzü altında önceden söylenmemiş söz yoktur.” Bu ifade Marcus Tullius Çiçero’ya (M.Ö. 106-43) atfedilmekle birlikte şüphesiz ondan önce de söyleyenler çıkmıştır. Bu ibarenin, şüphesiz, farklı söylenişleri de vardır. “Dünya üzerinde söylenmemiş söz yoktur” gibi. 
 
Çağımızda, dün geçip gitmiştir, yarın ise belirsizdir, öyleyse bugünü, anı yaşamak gerekir bağlamında bir yaşam felsefesi başta sosyal medya olmak üzere çeşitli düzlemlerde insanlara önerilmektedir.  Bir gün öleceğini bilen, ancak vaktini bilmeyen insan için yaşadığı anın kıymetini bilmesinin önem ve değerini ona hatırlatan bir bakış açısıdır bu.
 
Unutma özürlü olan insan belleği medyada sıkça paylaşılan bu anlayışın benzer ifadeleri farklı toplumlarda da söylemiştir şüphesiz. Örneğin; “İç bade güzel sev var ise aklı şuurun / Dünya var imiş, yoğ imiş ne umurun” gibi. Bu veciz ifade için sohbetlerde koca Osmanlının temel felsefelerinden biridir bu. “Adamlar 600 sene idare etmişler, ortalama insan ömrü nedir ki?” diyerek onları şaşırttıktan sonra ekliyorum. “Bu bakış açısını Ankaralı Turgut Ulus pavyonlarında ‘Bas, bas paraları Leylâ’ya bi(r) daha mı gelicez dünyaya’ diyerek uyarlamış ve güncellemiştir!” der demez masada bir akli duraklama yaşanıyor. Ah şu şeylerin hâlden hâle geçen sürekliliği…
 
Bu felsefeyi 1058-1111 tarihleri arasında yaşamış olan İmam Gazali ise oğluna nasihat olarak şöyle ifade etmiştir. “Oğlum, farz et ki bugün öldün ve dünyaya geri gönderildin. Sakın ola ki bugünün bir anını boşa geçirme. Her nefesi paha biçilmez bir nimet bil.” 
 
Bu ve benzeri söyleyişler hangi dönemde ve nasıl ifade edilmiş olursa olsun bir dünya gerçeğidir. Ancak, bu söylemin bir de uzantısı anlam ve algısı vardır ki insanı ve toplumu Hedonist / hazcı boy çukuruna atarak onu dünyanın acı gerçeklerini görmezden gelmeye, duyarsızlaştırmaya itmektedir. İşte bu nokta, küresel çeteler ile onların yerli işbirlikçilerinin tuzağıdır. Dünyada zulüm varmış, nene gerek; sömürü varmış, nene gerek, sen kendi dalgana, düzenine bak gibi algıları yönetme hamlesidir. Nene gerek sütlü börek, çalsın davul dümbelek, kâm alalım biz dünyadan, çatlasın kambur felek… 
 
“Anı yaşa” vb. ifadeleri, her gün sosyal medyada sağanak gibi paylaşanlara söylemek isteriz ki bu tehlikeli uzantıyı, bu algı tuzağını sinek pislemedik bir yere yazınız. Ancak her anın paha biçilmez bir nimet olduğunun bilincinde tüm insanlığa esenlikler diliyorum. 
 
 II
Her yerde, her şeyde ışıkla rastlaşmak, bir görme hâlidir. Bu durum, zamanla ol ışığı aramaya dönüşür. 
“Karanlık” dediğimiz ışıksızlık hâlinin de bir ışık olduğunu görene dek süren bir bakış-görüş yolculuğudur bu. 
Bu rastlaşma, arayış, bakış-görüşün motor gücü zıtların birliği ilkesidir.  Kesintisiz yol ve yolculuk hâli…
“Ben zamanın oyuncağıyım” der, Hamedani’nin makamatının başkişisi Ebu Zeyd, “Sürekli yoldayım.” 
 
 III
Işığı görüp de onu ıskalamak bir körlük, bakar körlü olduğu gibi ışıktan rahatsız olmakla da açıklanabilir. 
 
 IV
Sahnenin dışındaydık. Neresiyse orası? İçler dışlar çarpımında (X +/- y ) karenin, şeylerin eşitsizliğinde… 
Ah o çok sesliliği, dahi çok renkliliği dillerin.  Duyumsamakla, görebilmenin giderek genişleyen hüznü içindeydik sahnenin. 
 
 
Toplam blog
: 227
: 584
Kayıt tarihi
: 16.12.15
 
 

1952 Yılında İstanbul'da doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni ve İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akad..