Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '12

 
Kategori
Deneme
 

İçten pazarlıklı

İçten pazarlıklı
 

İçten pazarlıklı olduğu kadar güzel ve çekici olan bir kadına dayanabilmek, gerçekten sağlam bir yürek ister.(alıntı)


İçten olmak ve pazarlık yapmak, her ne kadar birbirlerinin tersi durumları anlatsa da... bu iki kelime biraraya geldiğinde, bambaşka bir anlam çıkar karşımıza...

İçten pazarlıklı olmak, iki yüzlülüğün bir başka biçimidir belki de... İçten pazarlıklı, iki yüzlülüğün en yakın akrabasıdır bence.

İçten pazarlıklı, yaşamında sergilediği bütün davranışlarının odağına, bir tek kişiyi koyar her zaman. O da kendisini...

Kafasının arkasında sakladıklarıyla, davranışları arasında her zaman binbeşyüz derece fark vardır içten pazarlıklının...

Samimiyet nedir? Bilmez, içten pazarlıklı... En iyi, en doğru işi yapar göründüğünde bile, kafasındaki binbir tilkiyi tek bir amacın, ne olursa olsun çıkarlarını korumanın etrafında dolaştırır; içten pazarlıklı...

Sinsilik birinci, çıkarcılık ikinci kardeşidir içten pazarlıklının... Hoş... Bir yerde, bu üçlünün biri bulunuyorsa, diğerleri de tereddütsüz gelir; o birinin peşi sıra...

İyilik yapar görünürken, kötülüklerin anasını çıkarır, insanın karşısına; içten pazarlıklı; hem de en umulmadık anda...

Öfkesini, kinini ustaca saklayan içten pazarlıklı; en zayıf anını, en rehavete düşmüş halini bekler kötülük yapacağı kişinin... Binbir oyunun bir para bile etmediği ilk kişi Ali Cengiz'se, ikincisi de içten pazarlıklının ta kendisidir bence.

Hiçbir insani değeri önemsemez, hiçbir toplumsal olguyu ciddiye almaz, kendisinden başka kimselere de zerre saygı duymaz, saygı göstermez içten pazarlıklı...

İşin en acı yanı, binbir suratlı adam karekterinin bu en usta oyuncusu, bu yetenekleri sayesinde, sosyal hayatta da, iş hayatında ve yaşamı boyunca da, en hızlı yükselişlerin, en şaşmaz adresidir; ne yazık ki.

" Neden? " mi dediniz? Duyamadım sizi. Biraz daha yükseltir misiniz sesinizi? Ayak oyunlarının, kulis ve dedikodunun, ayak kaydırmaca, adam harcamaca oyunlarının, tartışmasız en usta uygulayıcısıdır çünkü; içten pazarlıklı...

Onu öyle uzaklarda aramana falan da hiç gerek yoktur aslında. Çünkü içten pazarlıklı, Çarşıda, pazarda, kahvede, köy meydanında, okulda, düğünde, dernekte, işyerinde hatta bazılarımızın tam da burnunun dibinde. Kendini en dokunulmaz sandığı yerde, yaşadığı evin içinde, hatta bazen başını koyduğu yastığın diğer yanında...

" Peki, şu içten pazarlıktan kurtulmanın en sağlam yolu nedir? " soruna; en açık cevabımı veriyorum; iyi dinle:

Bir toplum, ne zaman özgüveni yüksek, başkalarına saygılı, özeleştiri ve empati yapabilme gücü gelişmiş, adil, vicdanlı, merhametli, kişisel gelişimini tamamlamış bireylerden oluşursa, işte o zaman, içten pazarlıklının pili biter.

Ne o? Çok mu ürktün? Gözünü çok mu korkuttum? Hayata geçirelim dediğim şey, Thomas More'un Ütopya'sı değil; en nihayetinde... Alt tarafı, kendini geliştirme çabasında olan bireylerin çoğunlukta olduğu bir ülke, bir millet olmalıyız diyorum şurada.

Yapmamız gereken tek şey, kişisel gelişiminin farkında bir toplum yaratmak. Hepsi bu. Atla deve değil ya!...

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..