Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '14

 
Kategori
Güncel
 

İdam cinayettir, söz konusu Denizler ise!

İdam cinayettir, söz konusu Denizler ise!
 

Haklı idam yoktur!


Bugün 6 Mayıs!

Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idam edildikleri gün.

Onlar idam sehpasına çıkartıldıklarında 11 yaşındaydım.

25 yaşındalardı; 42 yıldır 25 yaşındalar!

O tarihten bu güne ne çok şey eskidi bu topraklarda.

Nice şey moda oldu; sonra demode!

Ama her zaman korudu kendini Deniz’in parkası ve de kirli sakalı.

HAKLI İDAM MI OLURMUŞ?

Ankara’nın Çinçin Bağları’nda otururduk o zamanlar!

Denizler idam sehpasına çıkartıldığında nice yoksul evde gözyaşı döküldüğünün bizzat tanığıyım.

42 yılda pek çok şey gerçekleşti bu topraklarda!

25 yaşındayken kendilerini Türkiye’nin bağımsızlığına armağan eden üç fidanın idam edilmesi, kelimenin gerçek anlamıyla cinayetti.

İntikam urganının bir ucu uluslararası sermayenin elinde; diğeri küçük hesaplar peşinde koşan işbirlikçilerinin kucağında.

İlmeğin genç fidanların boynuna geçmesi için ellerini kaldırdıklarında, “üç bizden, üç de sizden” demişlerdi.

Haksız yere idam edildiler diyeceğim ama tam da bugünlerde tartıştırılmak istendiği üzere sanki haklı idam varmış gibi!

Misal Denizlerden önce Menderes ve arkadaşları da idam edilmişlerdi.

Yasaları ihlal etmiş; halka karşı suç işledikleri söylenmişti.

Yasa ihlali neyse ama halka karşı suç soyut bir kavram.

Yani birimizin suç dediği, diğeri için pekala suç olmayabilir.

Nitekim daha çok devlet katında da olsa bugün Menderesler için de gözyaşı dökenler olduğunu biliyoruz.

Kimi olayların tarafı olduk; kimine karşı çıktık ama bu topraklarda yaşayan herkesin, hepimizin ortak noktası şu ki Denizleri intikama kurban verdik.

Biliriz, zaten unutmamız da mümkün değil; zira idam sehpasına çıktıklarında “Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Kardeşliği” demişlerdi.

Onları idam sehpasına çıkartanların kardeşlik sözcüğünden korktuklarından kuşkum yok.

Nitekim bakın yakın tarihimize; Denizleri alelacele idam ettirenler, yıllarca “iki kardeş”i birbirine kırdırttı.

İktidarların işbirlikçi tutumlarına karşı çıktıkları için bir an önce idam sehpasına çıkartmayı marifet sayanların hüküm sürdüğü bu topraklarda binlerce fidan düşürüldü toprağa!

Daha önce de Seyit Rıza’yı, oğlunu ve arkadaşlarını alelacele idam sehpasına çıkartmışlardı.

Aceleleri neyse!

İDAMLAR, BİR ÜNİVERSİTEYİ ALDI BİZDEN!

Sonra 12 Eylülcüler geldi. Felsefeleri de “sallandıracaksın üçünü beşini, bak bir daha yapıyorlar mı?” üzerine kuruluydu.

Üç beş değil tam 49 idam sehpası kurdular.

Ama nafile!

En güzel yüz metresini” Deniz’in koştuğu mücadele, durmak bir kenara hızla büyüdü.

Hüseyin ve Yusuf, bu toprakların kadim adlarındandır ama bir bakın etrafınıza; ne kadar çok insanın adı Deniz!

Denizlerin idam kararını onaylayan TBMM çoğunluğunun “üç sizden üç bizden” intikamcılığı akıllarında tutan 12 Eylül Darbecileri, “bir sağdan bir soldan” diyerek, güya tarafsızlıklarını göstereceklerdi.

Eşitliği cinayette sağlamak kadar dramatik bir ironi olabilir mi?

Öyle yaptılar; mesela arkadaşım Necdet Adalı’yı, yaşıtlarımın oturduğu kahveyi taradığı için idam cezasına çarptırılan Mustafa Pehlivanoğlu ile birlikte idam sehpasına çıkardılar.

Pehlivanoğlu, idamdan önce itiraf etmişti halbuki!

Yaşasaydı belki pek çok karanlık cinayetin kimler tarafından planlandığını öğrenebilirdik.

Haklı idam yok yani!

Derken, uluslararası bir sorun haline dönüşen Kürt sorununun kilidi konumundaki Öcalan, biraz da küresel imparatorluğun hamleleriyle yakalanıp teslim edildi.

Tam da o sıralar, ilkel bir öç alma yöntemi olan idam kaldırıldı.

Öcalan’ın teslim edilmesinin ön şartı olduğuna ilişkin pazarlık yapıldığı söylendi.

Şimdi ne zaman infial düzeyinde bir olay olsa bu ülkenin muktedirleri, idama atıfta bulunuyorlar.

Mesela Başbakan Erdoğan, şimdilerde barış görüşmelerinin en önemli aktörü olan Öcalan’ın zamanında idam edilmesi gerektiğini pek çok kez söyledi.

Şimdi de kaçırılan çocukların vahşice katledilmesinden hareketle idamın konuşulabileceğini dillendiriyor.

Ne büyük yanılgı!

Öcalan idam edilseydi; ilkel öç alma duyguları köreltilebilirdi ama yaşayan Öcalan’ın son bir yılda sağladığı çatışmasızlık ortamıyla nice canların yaşadığını kim inkar edebilir?

Her fiilin bir yaptırımı olmalı ama bütün yaptırımlar, geri dönülemez sonuçlara yol açmamalıdır.

Sağcısından solcusuna herkes, hepimiz, bugün Denizlerin idam edilmiş olmasına karşı çıkıyorsak, o gün idamlık suç diye kabul edilen fiillerin bugün sıradan birer fiil haline gelmiş olmasındandır.

Rivayet edilir ki, Mustafa Kemal Çanakkale Savaşlarını kastederek, “buraya bir Darülfünun gömdük” demiş.

Türkiye’nin idam haritasında da bir üniversite saklı!

Başta Denizler olmak üzere idam sehpasına çıkardıklarımız yaşasalardı; bu topraklar, bugün her açıdan daha zengin ve daha güzel olabilirdi.

İşte bu nedenle idam planlı bir cinayettir; hele de söz konusu Deniz, Yusuf ve İnan ise!

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..