Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İdealler, hayaller ve Babalar

İdealler, hayaller ve Babalar
 

"İdealler, hayaller ve beklentiler, insan yaşamını anlamlandıran, yaşama bilinçle bağlanmayı sağlayan insani değerlerdir." diyerek ne kendimi ne de sizi sıkmaya niyetim yok. Çünkü, bu cümlenin devamında yazılabilecek herşey zinhar gereksiz... 

İdeallerimiz,

Hayallerimiz,

Bir de Babalarımız var...

Hayaller ergenlik+üniversite, İdealistlik üniversite+ilk 5yıl, sonrasında hayattan sen beklemeye başlıyorsun birşeyleri. Olsa da yesek misali...

Ooo birde kendimizi devrimci sandığımız dönem var ki, biz öyle olabilene saygı duymaktan öteye geçemeyiz. 80'lerde doğanlar aslında şu zamanın en kaliteli gençliğini yaşayanlar ancak şimdi anlıyoruz ki devrimci babalar evlere Comodore64 ve tetris girdiği an ölmüş. Ondan bizim yaptıklarımız yapacaklarının teminatı olamadı işte. Kaliteli dememin sebebi ise, belki o dönemin tozu kalkmadan yetişmiş olmaları bilemiyorum ama en fazla totoyu kurtarma derdine düşebildi çoğu.  

Hayaller bahanedir... Sıkıştığın yerde kullanırsın. Bazen, tüm arkadaşlarını, aileni, eşyalarını bırakıp çekip gidesin gelir. Ben dersin hayalime gidiyorum... Dur demezler mi? Kimi baba dur demez. Susar. Çünkü, sana saygı duyar. Ona göre hayat senindir ve kararlarını kendin vermelisindir. Hata yapmana izin verir ama asla nefesini eksik etmez. Onu hissettiğin sürece düşmezsin zaten. Düşsen de belli etmezsin. Çünkü, susmayı o öğretmiştir sana. 

...Ve yıllar sonra dersin ki "baba bu bana öğrettiğin en kötü şeydi..."

İşte bazı babalar var, hayalin için elinden geleni yapmana izin verirler. Bir yandan da öyle bir saygı duyarsın ki babalığına, üzmekten korkarsın. Onu, üzmemek için bir adımın kalmış bile olsa atmaz, vazgeçersin. Çünkü, aslında senin hayalin onun beklentisi değildir ve sen bunu bilirsin. "Evladım, herkes mühendis olursa, harcı kim karacak" dese bile, bilirsin bunu sadece seni motive etmek için söylemiştir. O babanın dayanamadığı tek şey senin gözyaşındır ve sen bunu ona göstermezsin asla, çünkü sana ağlamamayı da o öğretmiştir. 

Sana insan olmayı öğreten adamın karşısına geçip "naptın sen?" demek istersin bazen ama desen de susacağını bildiğinden vazgeçersin. Çünkü mevzu, ikinizi de aşmıştır. Çünkü, senin için mümtaz şeyi beklemekten başka çare kalmamıştır. Bunu diyip de neden üzesin ki... 

Bir de, hayatına babalık yapan babalar var. 

Amacı seni vazgeçirmek değildir niyetinden ama yaptığı iyilik hayatını şekillendirir. Olmadık zamanda karşına çıkar ve sadece sana inandığını söyler. İmkan verir ama herşeyi kendin yapmanı bekler. Kılını kıpırdatmaz senin için ama o en büyük iyiliği böyle davranarak yapar aslında.

---Benimki, Ufuk Güldemir'dir mesela...

Sergi açmak için geldikten 1-2 ay sonra çarpıştık kendisiyle. "Bana sergim için malzeme lazım" diye pat diye girdim yanına. Anlattım olup biteni, param olmadığı için açamadığım serginin parasını bana kazandırabileceğini söyledi ve "gel benimle çalış" dedi. Ben televizyon bozulduğunda tamirci gelip açtığı televizyonu süpürünce, süpürgenin içinde Erol Evgin aradım beee. Ne bilirim televizyonda ne yapılır. "Üç ay içinde o parayı vericem sana, dene" dedi. Ne iş yapıcam peki... Bak dedi, "burası reji, bunlarda prodüktör, sen burada başla"... Ahahhaa dalga geçiyor.. "Hayır, ben internete geçeyim, deneyimim var sonuçta." "Olmaz, orası sana göre değil. Burada heyecan var" dedi. İyi hadi madem dedim ve oturdum. Bu 3 ay içerisinde sık sık gördüm kendisini ve asla bana ne yapmam gerektiğini söylemedi. "Edius ne patron?"... Aldığım cevap: "Sen biliyosun." Bir ara benle kafa buluyor diye bile düşündüm ama bir ay sonra bildiğimi farkettim ve anladım ki, asla kimseye bilmiyorum deme. Kurgucunun sağ omzundan 3 gün baktınmı öğreniyosun..:) Sağol Adnan Abi..!

Bir baktım 6 ay geçmiş ve ben hala oradayım. Para biriktirmişim ancak gitmeye niyetim yok. Ufuk Abi'de kanser tedavisi için Amerika'ya gitmiş. Adamı toplasan dört ay gördüm ve yaptığı bir hareket, iki kelime Amerika'dan dahili telefonumu arayıp bana "Herşey yolunda mı? Ne zaman gideceksin" diye sorduğunda "Hayır, ben buradayım" dememe yetti. Bu arada hala prodüktörüm...---

Böyle adama saygı duyarsın  işte... Ama "İyi halt ettin" demekten de kendimi alamazsın. Bu nasıl bir çelişki, aksi olsa ne olurdu bilmezsin ama yine de küfürün en büyüğünü ona edersin. 

---Ufuk Abi bana "Kızım git işine, deli misin?" deseydi, belki Ankara'ya dönecektim. Ölmeseydi şimdi soracak çok sorum vardı. Ateisttin ancak, yine de Allah razı olsun :)---

Kimisi de belki de şöyle diyordur. "Peki şimdi bu sızıyı ne yapacağız?" 

Bitti burada işim ama demeden geçemeyeceğim, tam bu yazıya başladığımda mevzu oldu. Ben babalarımla gurur duyarken, babalıktan geçtim, insanlıktan nasibini alamışlar var diye düşünmek zorunda kaldım hep. Ve yazacak daha çok şeyim varken kestim yarıda. Bir baba, oğlu ve arkadaşı 20 yaşındaki kıza tecavüz edip, ellerini kesip, benzip döküp yakmadı mı? Argo konuşuyorsun, küfür ediyorsun diye kızarlar bana. Şimdi herbiriniz ne küfürler ediyorsunuz, sadece ben yazamıyorum. Söylenecek çok fazla söz yok aslında. Be şerefsiz, seni doğuranda kadın değil miydi? Anana küfretseler adam keserim, delikanlıyım dersin. Sorsan şimdi annene yaptığıyla gurur duyuyor mu bakalım?

Ondan analara küfür etmeyin, babalardır adamı vezir eden de, rezil eden de. Anne duygusal, baba mantıklıdır bu hayatta. Ancak bunlar hangi kafayla, hangi mantıkla yaşıyorlar bir fikrim yok. Hatta bunlar niye yaşıyorlar yaa? Benim hayatımdaki babalarla bunlar aynı havayı solumamalı bile... 

O pisliğin yanında da babası yok muydu? Cem Gariboğlu'nun arkasında da babası durmadı mı? Dizilerde bile evlatların bütün pisliklerini babaları kapatmıyor mu?

 

 
Toplam blog
: 22
: 1914
Kayıt tarihi
: 05.07.14
 
 

Aslen ressam, biraz grafiker, tesadüfen televizyoncu, kendince okur-yazar, şu sıralar Beylikdüzü ..