Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '18

 
Kategori
Sosyoloji
 

İdlib'te Gerçekçi Çözüm Ne?

İdlib'te Gerçekçi Çözüm Ne?
 

Şu aralar Suriye iç savaşında ilginç bir viraja girmiş bulunuyoruz. Rusya, İran, Türkiye ve Suriye var güçleriyle büyük bir İdlib harekatı için titiz şekilde çalışıyorlar. Ancak her zamanki gibi her kafadan bir ses çıkıyor. Herkesin başka bir hesabı, her kesimin başka bir hayali var. Peki çıkış ne?

Çözümü aktarmadan önce kaç farklı cephe var ona bakalım.

İlk cephe ABD-PKK-İsrail-İngiltere cephesi...

Bu cephe İdlib'de öyle ya da böyle PKK-ABD güçlerinin söz sahibi olmasını ve terör koridorunu Akdeniz'e indirmeyi planlıyor. Eğer bunu yapamıyorlarsa Türkiye-Rusya-İran ortaklığının görebileceği en büyük zararı görerek dağılmasını veya zayıflamasını sağlayacak gelişmeye destek veriyor. Şu an için bunun dışında bir planları yok.

İkinci hephe İran cephesi...

İran cephesi kayıtsız şartsız şekilde Suriye hükümetinin yanında yer alıyor. Rusya ve Türkiye ile olan birliktelikleri ise şu an konjonktürel. Bölgede ABD ve PKK'yı mı görmek istersiniz yoksa Türkiye ve Rusya'yı mı görmek istersiniz? sorusuna çok net yanıtları yok. Onların düşüncesinde PKK'nın Türkiye'ye karşı bir şekilde denge unsuru olarak kullanılabilme ihtimali kulağa hoş geliyor ama PKK'nın sahibinin ABD olması onları rahatsız ediyor. Yani ABD'yi istemiyor ama PKK'ya sıcak bakıyorlar. Ne var ki bu ikisi ayrılması imkansız olduğundan kafaları bu konuda karışık. Türkiye'yi de bölgeyi ABD birliklerine karşı güvende tutacakları için sıcak karşılıyorlar ama İdlib bölgesinde de bir tampon bölge oluşmasının Türkiye'nin çıkar sahasını genişleteceğinden endişe ettiklerinden istemiyorlar. Yani aslında bu konuda da kafaları karışık.

Üçüncü cephe Suriye cephesi...

Suriye devleti ne yazık ki ülkesini harabeye çeviren iç savaş yüzünden mantıklı düşünme becerisini tamamen yitirmiş durumda. Olaylara mantıksal değil duygusal bakacak kadar yoğun bir psikolojik travmanın içerisindeler. Bu konuda onları çok da suçlayamıyorum ne yazık ki... Suriye hükümetinin İdlib'e bakışı ise İdlib'i bir an evvel hakimiyet sahalarına katmak. İsrail sınırında olduğu gibi. Sonra da tıpkı iç savaş öncesinde olduğu gibi Türkiye sınırında istediği düşmanca faaliyetleri gerçekleştirebilmek. Bu düşmanca faaliyetlere az sonra değineceğim.

Dördüncü cephe Türkiye cephesi...

Bu cephede biz varız. Türkiye bu sahanın ABD'nin çok yoğun şekilde sızdığı İslami motifleri kılıf olarak kullanan teröristlerin elinde kalmasını istemiyor. ABD'nin kontrol ettiği PKK'lıların öyle ya da böyle bu bölgeye girmelerini de istemiyor. Son olarak Suriye hükümetinin bu bölgeye girmesine de karşı. Hepsini anladık da neden Suriye hükümetine karşı?

Medyada görünen "Esed-Erdoğan" atışmalarını bir kenara bırakacak olursak bu karşıtlığın temeli aslında 1980'lere dayanıyor. Suriye o günlerden beri PKK'ya destek veriyor. Hatta PKK'nın kuruluş yeri de Afrin'dir. Aynı PKK ile, ABD ile bir olup ülkesini paramparça etmesine rağmen bağlar bir türlü koparılmamıştır. Mesela Afrin operasyonunda daha bir hafta önce 100 Suriye askerini öldüren PKK'ya destek olmak için Türk ordusuna karşı askeri birlik gönderildiğini hazfızası yerinde olanlar hemen hatırlayacaktır.

Ayrıca bugün ABD-PKK işgal sahasındaki Kamışlı'nın merkezi, kuşatılmış olmasına rağmen Suriye hükümetinde. Kısacası ABD-PKK Suriye'nin üçte birini fiilen işgal etmiş olmasına ve toprakları geri vermeyeceklerini açıklamalarına rağmen Suriye; saldırmak için Türkiye'yi düşman PKK'yı ise hala dost görüyor. Ortada böyle mantıksız ve saçma sapan bir durum var.

İşte bu durum dolayısıyla Türkiye Suriye'nin İdlib'e girmesinin hemen ardından bölgeye ABD-PKK işgalindeki bölgelerden adam taşınacağından, sonra oradan da diğer Türk bölgelerine saldırı başlatılacağından adı gibi emin.

Kısacası baba ve oğul Esad'ın devlet politikasının bir parçası olan PKK'yı destekleme hastalığı Suriye'nin en kılcal damarlarına sirayet etmişken "Artık yanlış politikadan dönelim, Esad'la barışalım" demek maalesef saçmalıktır.

Esad vakti zamanında PKK'yı varıyla yoğuyla destekleyip Türkiye'nin başına bela olması için emek sarf etmekten bu adamların ABD ve İsrail ile ortaklık içerisinde kendi devletini darma duman edecceğini görememiş bir devlet adamı olduğu ve bu hastalığını devleti dağılmış olmasına rağmen sürdürmekte ısrar ettiği için Türkiye ona hiçbir şartta güvenmiyor tabi ki.

Yani mesele Erdoğan'ın Esad'a sürekli meydan okuması veya Esad'ın durup durup Erdoğan'a işgalci katil demesinden ibaret değildir. Bu olayın altında 40 yıllık başka bir hesap vardır. İşte bu sebepten Türkiye bu bölgede bu düşmanca tutumu bırakacak bir Suriye veya güvenebileceği kimse olmadığı için bir süreliğine kendisi bulunmak istiyor. Hiç de haksız sayılmaz doğrusu.

Beşinci cephe Rusya...

Bu noktada ise Allah için en mantıklı düşünen ve en akılcı kararları alabilen cephe şüphe yok ki Rusya... İran'a kalsa bölgeye girerler. Bölge Suriye hükümetine kalır kalmasına da sonra ABD'nin PKK'lıları bölgeye girerler. Türkiye'ye düşmanlık ederler etmesine de bağcıyı dövüp Suriye'yi de o bölgeden bir güzel çıkarırlar. Kısacası Suriye ve İran bu kafayla yalnızca Türkiye'nin değil, herkesin başını belaya sokarlar ve iç savaş biteceğine bambaşka bir boyut kazanır.

Bu gerçeklerin farkında olan devlet olan Rusya tüm bu devletlerden daha güçlü ve ABD ile saz arkadaşlarını bölgeyi gece gündüz bombalamaktan koruyabilecek kudrete sahip olmasıyla uzlaştırıcı mekanizma rolünü üzerine almış durumda. 

Çözüm ne? 

Çözüm her ne kadar Suriye'nin çıkarlarına ters ve İran'ın taleplerine aykırı gibi dursa da bu iki devletin selameti ve Türkiye ile Rusya'nın da güvenliğini öncelemek için Türk askerinin Fırat Kalkanı'nda olduğu gibi bölgede düzeni sağlamasıdır. Böylece hem korkunç bir katliam olmayacak, hem ABD'nin adamları kafasına göre o bölgeyi hakimiyet sahası ilan edemeyecek hem de Suriye-İran-Rusya o bölgeden kendilerine bir saldırı gelmeyeceğinden emin olabileceklerdir.

Şimdi Suriye açısından bakalım. Bu durumda onlar o bölgeyi kaybedilmiş mi sayacaklar? Bu onların zararına mı olacak? Kesinlikle hayır. Türkiye o bölgede Rusya ile birlikte güvenliği sağladığında o bölge artık devreden çıkmış, Suriye devleti için bir tehdit kaynağı olmaktan uzak bir yere dönüşecekir. Ayrıca Rus üssünün tam dibindeki o bölge artık karadan ve havadan güvenli hale gelmiş olacaktır.

Bunun en önemli sonucu Suriye, İran ve Rusya'nın enerji ve dikkatini ABD-PKK işgali altındaki bölgelere yönlendirebilmesi olacaktır. Bu bölgeler bir şekilde Astana ruhuyla temizlendiğinde geriye bölgede sadece Suriye'li olan muhalifler ve Suriyeli iktidar yanlıları kalacaktır. Bu taraflar da masabaşında taleplerini görüşerek yeniden tek parça, komşularıyla kavga içinde olmaya çalışmaktan uzak ve ABD-PKK etkisinden arındırılmış bir geleceğe yol alabileceklerdir. 

Bu yeni gelecek senaryosunda bağımsızlaşan Türkiye ve Suriye ile bölgesel işbirliği güçlenen İran ABD'nin görmek istemeyeceği bir şey. Bu yüzden binlerce insanın katili olan PKK'lılara 10 yıllık iç savaşta yetebilecek kadar silah gönderip onları eğiterek bölgeyi kana bulamayı "demokrasinin vazgeçilmez savunulma aracı" olarak dünyaya pompalamaya devam eden bir ABD görüyoruz.

İşte bu noktada gerçekçi ve mantıklı çözümü gören taraf olan Rusya, kendi hakimiyet sahasında olan Afrin'de ABD artığı PKK'lıları temizlemesi için Türklerle anlaşmış ve bu soruna kesin çözüm bulmuştur. O bölgenin Suriye hükümetinde olması demek bölgeye ABD'lilerin ve PKK'lıların ellerini kollarını sallayarak girip çıkabilmesi demek olacağından bu çözüm daha gerçekçiydi. Ruslar da bu çözümü es geçmediler elbette.

İdlib'te Türkiye sınırında olması dolayısıyla diğer tüm seçenekleri mantıksız kılacak bir konuma sahip. Muhtemelen Rus ve Türk hava kuvvetlerinin ortak operasyonları ve Türk askerinin kara harekatıyla temizlenecektir. Aksi yöndeki girişimler Suriye'yi çözümden çok daha büyük bir handikapa sürükler ve ABD-PKK için işgallerini kalıcı hale getirebilme noktasında ellerini güçlendirir.

Muhtemelen kısa bir süre sonra Türkiye-Rusya ikilisinin bu soruna buldukları çözümü sahada göreceğiz. Bu konuda Rusların mantığına gerçekten güvenebileceğimizi düşünüyorum. ABD gibi kanırta kanırta en saçma sapan vahşeti çözüm diye piyasaya sürme alışkanlıkları olmadığını süreç içerisinde gördük. Rusların amacı ABD gibi kaos çıkarmak değil o kaosu bir an evvel bitirip sükuneti sağlamak.

Dolayısıyla her açıdan bakıldığında en mantıklı çözüm olan tampon bölge seçeneğinin devreye alınacağını düşünüyorum. Eğer bildiğimiz dışında daha yaratıcı bir ara formül bulunmadıysa diğer tüm seçeneklerin tüm taratlarca gereksiz ve anlamsız bir macera olacağının görüldüğünü düşünmek istiyorum.

Kısa süre sonra neyin ne olduğunu hep birlikte göreceğiz...

 

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..