Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '11

 
Kategori
TV Programları
 

İffet ve etrafındaki İffetsizler

İffet ve etrafındaki İffetsizler
 

Önce gözlerinizi kapatın ve düşünün. Tecavüzcü ve her önüne gelene sulanan bir sevgili, sürekli bağırıp çağırıp döven bir baba, sevgilinizi ayartıp haberiniz yokken nişanlanıveren bir dost, kızlarına para ile koca satın alan bir anne baba, uyuşturucu müptelası bir genç kız, abisinin nişanlısı ile yatan bir kardeş, nişanlısının kardeşinden çocuk sahibi olup nişanlısına yutturmaya kalkan bir kadın, trilyonlarını dolandırıcı sevgilisinin ayakları altına seren bir modacı. Korku filmine benzese de kısaca bendeki İffet dizisi özetidir… Topluma ahlaksızlıkları normalmiş gibi gösterme çabası mıdır yoksa toplumun kanayan yaralarına parmak basıp, seyredenlerin gözüne sokarak, bir nebze ibret almalarını sağlamaya çalışmak mı artık o kadarı sizin güzel görüşünüze kalsın… Şimdi gelelim ayrıntılara.

Öncelikle hep eleştiri, hep eleştiri nereye kadar diyor ve elimi vicdanıma koyarak tebrik etmemiz gerekenlerden başlıyorum. Oyuncu seçimi takdir edilesi... Mahir Günşiray için söze gerek yok. Karizması yerinde, oyunculuk şahane, rol cuk oturmuş. Adeta günümüzün Beyaz Limuzinli Prensi.. Adamı seyretmelere doymak ne mümkün.. Yanlış hatırlamıyor isem, dizinin film versiyonunda Ali İhsan karakteri ölüyordu. Umarım senaristler seyirciye acırlar ve öyle bir sahne yazmazlar da Ali İhsan karakteri dizinin finaline kadar bizimle birlikte olur..

İbrahim Çelikkol nam-ı diğer Cemil karakteri de tamamdır... O nasıl bir serseri tiplemesidir Yarabbi. Bakışından tutun, gülüşüne, alaylı ses tonuna, arabanın penceresinden sarkan eline, hatta ve hatta vites değiştirmesine kadar “Allah düşman başına vermesin böyle kocayı” dualarını etmemize sebep olacak kadar da güzel oynamıştır İ.Çelikkol rolünü. Bir alkışta ona gidiyor bizden.

Dizide dikkatimi çeken üçüncü kişi Dilek karakterine hayat veren Zuhal Olcay. bu kadını oldum olası çok sevmişimdir. Başka bir duruşu, kalitesi ve mesafesi vardır her daim. Sesini ve müziğini çok severek dinlerim ama seyretmekte çok ayrı bir zevk oldu benim için. Bir kere ellili yaşlara gelmiş bir kadın için çok çok güzel kimse itiraz etmesin. İkincisi, bir kötü karakter bu kadar mı güzel oynanır. Son zamanlarda seyrettiğim en iyi ikinci kötü karakter. (Birinciyi başka bir yazıda konu edeceğimden burada bahsi geçmiyor) . Diyeceğim o ki, Z.Olcay’da oyunculuğunu bakışlarıyla, mimikleriyle konuşturan ve alkışı hak edenlerden... Küçük botoks hareketsizlikleri kaşlarda falan gözümüze çarpmış olsa da,o kadar kusur kadı kızında da olur diyoruz artık...

Deniz Çakır’ı başından beri İffet karakteri gibi saf bir karaktere yakıştıramadım ben  Sanırım uzun yıllar boyu onu Ferhunde olarak seyretmemin etkisi olsa gerek. Bunun yanında hala konuşmasında, mimiklerinde ve bazı tavırlarında zaman zaman Ferhunde’yi seyrediyor gibi oluyorum. Sanırım ilerleyen bölümlerde büyük ihtimalle İffetin içinde gizli saklı duran Ferhunde bir anda ortaya çıkıp tozu dumana katacak...

Gelelim dizinin abuk sabuk saçmalıklarına. Son birkaç bölümdeki bazı sahneleri ele alacağım çünkü tamamını tek tek yazmam imkânsız. Bir kere İffet evlendiği sahnede herkesle tebrikleşmek yerine koştur koştur yukarı kata niye çıktı? Hani kalbi temiz, içine doğdu Nil ile Cemil’in öpüşmesi diyeceğim ama sen iki kat yukarı o kocaman gelinlikle çık, kocan aşağıda insanlarla muhabbet etsin ve karım nerelerde diye merak etmesin olacak iş mi. Ayrıca Nil kardeşimin acelesi neydi, tam o düğün telaşı, ev kalabalık, sen çıkmışsın yukarıda Cemil ile öpüşmeye. Sahi öpüşme, koklaşma, sevgili olma dedik ya. Kardeşim sen gidip Londra’da eğitim almışsın gelmişsin, baban zaten trilyoner, sana gitti iki saatte kocaman bir stüdyo açtı(o stüdyoda ne yapıyor henüz anlayamasakta), senin ne işin olur elin şoförüyle. Hatta ve hatta elin evli barklı şoförüyle. Üstelik evde halan gibi sınıf farkını sürekli gündeme getiren, adeta hayatın asıl anlamı alttakiler ve üsttekiler arasındaki farklılık sanan biri var iken.. Hadi zengin kız, fakir ama onurlu genç aşkı diyeceğim ama bu hikâye öylesine eskidi ki artık seyredenlere de inandırıcı gelmiyor. Zaten Cemil abimizin de onur, haysiyet, şeref yanından bırakın uzağından bile geçmiyor. Çok gereksiz, gerçekçilikten uzak ve sıkıcı bir hikâye ikisininki bana göre. Hoş babası hizmetçi ile evlenirse, kızı da şöforü sever değil mi?

Ya Dilek hanıma ne demeli. Sen koskoca modacı ol, her türlü entrikayı çevir, üçkâğıtçı olduğu yüzünden şelale misali akan sevgiline güven, üstelik trilyonlarını sırf kardeşine inat olsun diye adamın eline say. Paraları sayarsın ama sonrasında da tren garında dakikaları saatleri sayarsın işte güzel güzel. Şimdi diyeceksiniz ki, kardeşim bunlar da olmasa ne heyecanı olacak dizinin... Mantık dâhilinde yapılan her türlü entrikaya tamam derim ama Dilek'in böyle saf genç kız aşkıyla hatalar yapması da çok mantıklı gelmiyor bana açıkçası. Oturup dizi seyrederken, “bak şimdi şurada kesin şöyle olur” dediğiniz dizilerden keyif alıyorsanız lafım yok. Ama bu alışılmış sahneler seyirciyi artık kandırmıyor onu da söylemeden geçemeyeceğim..

Son bölümde ise Cemil abimiz ne yaptı etti de, İffet’in telefonunu eline geçirdi hala anlayabilmiş değilim. Ali İhsan kardeşimizin, kız kardeşinin bütün hisselerini İffet’in üzerine yapmasını anlayabilmekle beraber, İffet gibi klasik bir ev kızının bunu nimet bilip, koskoca holding toplantısında Dileğe kafa tutmasını ve A.İhsan kardeşimizin sakince iki kadının kavgasını seyretmesini de anlayabilmiş değilim. Diyorum ya, heyecana, entrikaya, her türlü karmaşaya lafım yok, yeter ki seyircinin zekâsını küçümseyen mantıksızlıklar olmasın..Şimdilik bu kadar. Bakalım yarın İffet bize ne malzemeler verecek…Siyah İnci’den sevgiyle…

 
Toplam blog
: 55
: 2295
Kayıt tarihi
: 02.12.11
 
 

Kendi halinde bir TV izleyicisi ve yorumcusudur Siyah İnci. Tipik bir akrep burcudur.  Büyük çoğu..