- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
İğde ağacı
iğde ağacı
Eylül sabahı bir gün işe yürüyerek gitmek için erkenden kalktım. Yollar boş sayılırdı yürürken . Ara sıra arabalar geçiyordu yanımdan. Bahçeli bir evin kıyısında yürürken mis gibi bir parfüm kokusu geldi burnuma. Bu bir çiçek kokusuydu. Biraz daha ilerleyince karşıma dikiliverdi eski bir dost gibi İĞDE AĞACI. Doğanın kimi yerlere kısmet etmediği bu ağacı görmek nedense beni hep hüzünlendirmiştir. Üzeri buz tutmuş gibi duran minik yaprakları üzerinde meyvesini görünce hangimiz etkilenip çocukluğumuza götürmez ki. Çocukluğumdan beri ise her zaman iğde ağacı ile zeytin ağacını birbirine çok benzetmişimdir. Sadece meyvelerinin tadı değişik diye düşünmüşümdür. Ellerimi dallarına uzattım koparayım diye kıyamadım. Bir süre kokusunu hissederek seyrettim. Şehirlerde bu güzellikler zamanla yok olmasına ve bahçeli evlerin yerini betonlaşmaların almasına da çok üzülüyorum.
İğde ağacının eğri büğrü dikenli olması olmasının yanı sıra çok ısı vermediği için yakacak olarak çok tercih edilmemesi de söylemek gerek.
İğdelerim olmayan başlamasıyla da bir yaz daha sona ermiş demekti.
Haziran ayında çiçek açan iğde ağacının kokusunun da zihni açtığı söylenir. Ayrıca çiçekleri kaynatılıp balla tatlandırıp içince ağız pasasını gidermek için kullanılırken , öksürüğü ve ishali de önlüyormuş. İğde ağacı ile bu kısa bilgiyi sizlerle paylaşmak istedim.Hepinizin bir yerlerde rasladığı bir iğde ağacı vardır muhakkak.
YÜREĞİMDE
İğde ağacının o körpe filizi bile
Şahidi o özel güne;
Doğa mis kokularını polenlerini
Konfeti yapıp akıtmıştı üzerimize
Ya papatya hiç, sanki hiç solmadı
Hala sakladığım yerde
İğde ağacında
Ve
yüreğimde