Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ocak '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

İğne battı canımı yaktı

İğne battı canımı yaktı
 

Ben böyleyim. Bu konuda yapabileceğim hiç bir şey yok. Duygularımı kontrol edemiyorum. Hiç zamanım yok. Ben bunu yapamam. Keşke…gibi olabilseydim. Ben ondan daha iyi niyetliyim neden her şey beni buluyor. Çok şanssızım. Yapmak zorundayım. Bu saatten sonra imkansız. Ayıp olur. Kırılırlar…

Merhaba tüm bu cümle kalıpları size de hiç uzak gelmedi değil mi? Farkında olmadan gün içinde ne kadar da bu cümleleri kurar olmuşuzdur.Okurken ne hissettiniz? İçiniz daraldı hatta bu da ne böyle bile dediniz değil mi?

Şimdi dürüst olun lütfen. Tüm bunlar sorumluluktan kaçan, konfor alanında kalmak isteyen birinin sözleri değil mi?

Esas cevap yaptığımız seçimlerdedir. Yaşam uyumlanmaktır. Biz kendimizle uyumlanamadığımız takdirde  de sorumluluk almak yerine sorumluluğu başkalarında ya da başkalaştırdıklarımızda ararız.

Söylediklerinizi iyi dinleyin. Ne diyorsunuz? Neyi seçiyorsunuz? Çizginin üstünde mi altında mı olmaya kararlısınız. Kendi yaşamınızın lideri olabiliyor musunuz?

Nedir yaşamın lideri olmak?

Hükmetmek, ezmek, sağırlaşmak mı?

Fark etmek, adım atmak, sorumluluk almak mıdır?

Vicdanını dinlemek mi? Zaaflarına yenilmemek midir?

Bunların hepsi bir günde olacak şeyler değildir.Alışkanlıkları değiştirmek zaman alır.Ama siz bunu hak ediyorsunuz.

‘’Kelimelerinizi değiştirin, dünyanız değişsin. ’’adlı bir kısa film izlemiştim. Ve seminerlerimde de bundan bahsediyorum. Gerçekten de kelimelerimizi değiştirirsek dünyamız değişiyor. Lütfen bunun için kendinize bir şans verin. Ve hemen başlayın.

Proaktif olun. Rol model olun. Çözüme odaklı olun. Dinleyin. Hatalarınıza sahip çıkın. Hayır diyebilin. Suçlamayın. Yargılamayın.

Unutmayın, kendi yaşamımızdan biz sorumluyuz.

Sorumluluk almak bizi geliştirir.

Hatta bunu unutmamak için küçük bir oyun da oynayabiliriz.

Örnekse her hafta dilediğiniz bir zaman diliminde kendinizle baş başa kalın. Elinize küçük bir dikiş kutusu aldığınızı hayal edin. Bu öyle bir dikiş kutusu ki içinde irili ufaklı bir çok iğne ve renk renk iplikler olsun. Ve sizlerden  şunu hayal etmenizi rica ediyorum. Eşiniz bir şey istedi ve siz hiç yapmak istemediğiniz halde yapıyorsunuz. O an’ a gidin lütfen. İçine girin ve yaşayın o an’ ı. Nasıl görebildiniz mi o an’ ı? Nasıl bir resim var orada? Evet şimdi de elinizdeki dikiş kutunuzdan rastgele bir iğne alıp batırın kendinize lütfen. Ayyy afedersiniz. Canınız acıdı biliyorum ama maalesef oyunun kuralları böyle. Neyse çok da önemli değil canım ne olur biraz canınız acısa. Peki devam edelim o zaman. Şimdi de patronunuz hak etmediğiniz halde sizinle konuşuyor, sizi dinlemiyor bile sürekli yargılıyor. Ohh tam da istediğim gibi. Eee hadi ne duruyorsunuz batırın iğnelerinizi her bir eylem için ayrı ayrı. Söylememe gerek yok. Alıştınız değil mi? Hatta alıştırıldınız belki de siz tercih ettiniz böyle olmasını. Devam edelim lütfen. Duyuyor musunuz? Telefonunuz çalıyor. Eşiniz, patronunuz derken bir de uzun zamandır görüşmediğiniz bir yakınınız sizi özlediğini gelmek istediğini söylüyor. Ve siz hayır diyemiyorsunuz yaşadığınız bunca sıkıntıya rağmen. Ama haklısınız çok ayıp olur. Ne düşünürler sizin için. Kabul etmekle en iyisini yaptınız ama üzgünüm bir hatta birkaç iğne daha batırın kendinize. Efendim. Çok mu acıyor. Yeter artık ne saçmalıyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Kusura bakmayın da sizin yaptığınızın yanında benim hayal ettirdiklerimin lafı bile olmaz. Ancak yine de tebrik ediyorum sizi. Acıya olan toleransınızın bu kadar yüksek olması şahane gerçekten.

Tam olarak ne dediğimi anladığınızı çok iyi biliyorum. Bu hayat bize bahşedildi. Hadi an bu an. Kalkın yerinizden. Omuzlarınızı geriye atın. Derin bir nefes alın. Ve siz siz olun.

Canınızı acıtmayın.

Sevgiyle ve mutlulukla kalın.


 Prof. Koç &NLP Uzmanı

  Şelale Bilgiç Uruk. 

 
Toplam blog
: 40
: 250
Kayıt tarihi
: 29.05.13
 
 

15.04.1981 Ankara doğumluyum. Akademik hayatım bittikten sonra kendimi mutlu hissettiğim ve görme..