İğneada'yı konuşalım

İğneada doğduğum doyamadan ayrıldığım,
Her yaz gelip çoluk çocuk haşir neşir olduğum
Cennetim benim!

İğneada’nın gündüzü sıcak, akşamları serin olur.
Örtüsüz yatamazsın.

Bazen sıcaktan dilin damağın kurur,
Bazen güneşi kaybolur soğuk olur.
Bazen gök başında patlayacakmış gibi olur.

Bazen, denizi sessiz olur, uyur, uyutur.
O’ Deniz ki bazen, kükrer, coşar, korkutur, koşturur!

Doğa ile iç içe olmak, longozun subasar ormanlarında, Dişbudak, Karaağaç, Akçaağaç, Gürgen, Meşe, Kızılağaç, Kayın, Ihlamur, Üvez, Ceviz, Yabani armut, Söğüt, Kızılcık, Muşmula; 30 Yakın ağaç türleri arasında dolaşmak ve bu ağaçların yemişlerinden faydalanmak hepsi sizin elinizde.

Çayırlara doğru yürürsen mantar toplamaya, eğer tanımıyorsan koparma derim bilmediğin mantarları. Zehirli olabilirler!

Kimbilir belki şansın varsa Güneşin doğduğu yönde Duvağının içinden tek başına yârini bekleyen kırmızı şapkalı gelin mantarını da bulabilirsin.

Hamağına uzan, ister uyu ister kuşların muhabbetini dinle. Seni anlatıyor olacaklardır birbirlerine!

Belki de dizine konacak, heyecandan pır pır yerinde duramayan serçenin kalp atışlarını hissedeceksin avuçlarının içindeymiş gibi.

Göller dereler var. İçinde Sarı Sazan, Kefal, Kızılkanat, Akbalık, Alabalık, Bıyıklı, yayın.
İster yakalayıp incitmeden bırakın. İster tavaya atıp tadına bakın.

Uzunca bir sahil, altın tozları ile karışık incecik kum. Güneş, sıcağınla kumun üzerinde,
örtüsünü sermiş, hafif rengi kara çalmış gibi durur. Sen üzerinde yürüdükçe ayaklarının kuma battığı yerde bir beyazlık oluşur ve sen karda yürür gibi iz bırakır gidersin.

Belki daha yükseklere çıkıp bakmak istersin, bakarken de martılarla dost olup sohbet edersin,
Belkide sırtlarına biner, bu güzel diyarın üzerinde gezersin!

Akşamüstü kızıla boyadığında yıldız dağlarının üzerini batan güneş;
Güzel bir günün ardından martılara elveda dersin!

Hepinizi bu güzelliği yaşamaya davet ediyorum,
Sevgiler saygılar... M.Talip Girgin.

http://www.igneada.com