Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '08

 
Kategori
Yurtiçi Tatil
 

İğneada

İğneada
 

Geçen hafta ikinci kez İğneada'daydık. Geçen sene yine aynı dönemde gitmiştik ilk kez. İğneada'yı beğenmiştik ve bu sene yine gitmeden yapamadık.

İğneada, Kırklareli'nin Demirköy ilçesine bağlı şirin bir sahil kasabası. Türkiye'nin Karadeniz sahilininde batı yönünde son yerleşim yeri. Sonra Bulgaristan var. Sınıra kadar gittik. Küçük bir dere var, derenin öbür tarafı Bulgaristan. Ve sınırın hemen bitişiğinde şirin bir kasaba var. Azgın dalgaların sahili dövdüğü ıssız kumsaldan o şirin köy görülüyor. Ve içiniz buruluyor, orası Avrupa Birliğine bağlı ve vizesiz giriş yok.

İğneada, özellikle haftasonu ilgi görüyor. Ve genelde Trakya insanı geliyor. İstanbul'a üç saat kadar uzakta (Maltepe'den dört saat). Denizi ve havası güzel. Balık mevsiminde bol balık olduğunu tahmin ediyorum. Akşamları genelde serin, klimaya gerek yok. Hava ne kadar sıcak olsa da, akşamları üşüyebiliyorsunuz. İğneada oldukça ekonomik. Bir iki otelinden başka bolca pansiyonu var.

Trakya'nın düz, ağaçsız, kuru düzlüğünden Lüleburgaz'a varıp Pınarbaşı ulaştığınızda Yıldız (Istranca) Dağlarına geliyorsunuz. Sonra kese kese bitmeyen ormanlık alana giriyorsunuz, daha doğrusu tırmanıyorsunuz. Yıldız Dağlarının ağaçları mükemmel. Kalem gibi çam ağaçları hemen dikkatinizi çekiyor. Tabi ağaçların bol olduğu yerde oksijen de bol. Ciğerlerinizin bayram ettiğini hissediyorsunuz.

İğneada'nın önemli güzelliklerinden biri de Longozları. Biz Ağustos aylarında ziyaret ettiğimizden gerçek güzelliğini gözlemleyemedik. Bahar aylarında ve yaz başlarında görmek daha akıllıca gibi.

İğneda'nın uzun kumsalı görülmeye değer bir başka güzelliği. Ve o güzellik tam keşfedilmemiş gibi. Belki de bu durum daha iyi. Zira rahat denize girip, kafa dinleyebiliyorsunuz. En önemlisi denize girebiliyorsunuz. Ülkemizde bu tür uzun kumsallar çokluğunu hissediyor, gülümsüyorsunuz.

İğneada'ya gidişinizde veya dönüşünüzde mutlaka uğramanız gereken yerlerden birisi de Dupnisa Mağarası. Mağara ışıklandırılmış ve turizme açılmış. Mağaranın içine girdiğinizde üzerinizde bir hırka mutlaka olmalı. Yaklaşık 100 metre ilerliyorsunuz ve merdivenlerle ( 300 basamak kadar ) yukarıya tırmanıyorsunuz. Merdivenler sizi bir baca misali dağın ucuna çıkarıyor. Gerçekten büyüleyici. Mağaraya ulaşmak için zorlu bir parkuru geçmek gerekiyor. Özellikle son beş km çok bozuk. Gülün dikeni misali.

Gelecek sene 3. kez gider miyiz bilinmez ( Gidersem bile farklı bir ayı tercih ederim ). Ama herkesin en az bir kez görmesinde fayda var...




 
Toplam blog
: 487
: 1730
Kayıt tarihi
: 01.04.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. İTÜ Elektrik mühendisliğinden mezun oldum. Özel sektörde Kalite Bölümünde..