- Kategori
- Şiir
İğreti
bakındıkça çeker üstüne üstüne libas gece
bi kaç seyyah geçer dört odalı salondan
arkasında çıngırak sesi uzar gider zaman
belki bekdiğinde tiren kalkış saatidir
varır belki yarı kırmızı duvarlara çarpan yürek
açıkta bi yerlerde kuşlar ölür
doğumun kutlu olsun ey sürek
büyük bi savaşa gider gibi teçhizatsız durduk aslında kapısında ışkın
sonra topluca gömüldük otların gölgesine pırıl
bi baştan ötekine eller derdest biliryor musun
yaşadığımız bütün hayatlar böyle
sözgidimi uzuncuk akşamın kıyısında mahur
koz kupa
dolu ney
on haneli ellerimde koşuşturur kekremsi bi şey
birinci hane şiirdi
ışıksız ve ıssız
denize karşı çakıl taşlı sürrealist bi gerçekte otururdu
çalmasındı kapısını az daha azrail
kalanı loştu klandı
birbiri safında sık
inandı
ağaca toprağa şehre ve taşraya dayalı
döşeli
baksam az çocukluğum çarpardı gözüme yüzü duvarda
1 2 3 4...
önüm arkam külliyen sobe