Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

17 Ocak '14

 
Kategori
Güncel
 

İhanet (Padişah yetkileri oldukça ihanet romanlara konu olacaktır)

İHANET…

Şu sıralarda bolca “ihanet” kelimesi havalarda uçuşuyor…

Anayasamızda bir madde var, o maddeye göre;

“Cumhurbaşkanları” vatana “ihanet” dışından hiçbir şeyle yargılanamaz, deniyor…

Tarihin çok eski sayfalarına baktığınızda “Padişahların” bile yargılandığını görürsünüz. İnanmayacaksınız ama Osmanlı döneminde “Padişahlar” yargılanmış…

Ama Türkiye Cumhuriyeti’nde “Cumhurbaşkanları” asla yargılanamıyor

Ki son hazırlanan HSYK düzenlemesine baktığınızda da “Başbakanların” ve Bakanlar kurulu üyelerinin de yargılanamayacağını görebilirsiniz.

Çocuklarının ve aile bireylerinin yargılanması ise neredeyse artık “mucize”

Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin galiba 17 nci Anayasa’sında “ Türkiye Cumhuriyeti “…Sosyal bir hukuk devletidir” diye tarifi var…

“Lafta” olduğunu söylememe gerek var mı?

Birilerine veya bir zümreye “ayrıcalık” tanıyanların “hukuk” devleti olması ne kadar doğru ve mümkün ise o kadar “hukuk” devletiyiz…

***  

21 yüzyılda Cumhurbaşkanlarının dokunulmazlığı varken kayıtlara göre Osmanlı İmparatorluğunda “padişahların” dokunulmazlığı” yoktu.

Örneğin; Bursa kadısı Molla Fenari Sultan Yıldırım Beyazıt’ı mahkemeden resmen kovmuştur,

Dokunulmazlığı olsaydı “kovabilir miydi?”

Oyardı o kadıyı oyardı Padişah…

Ve tarihimizi dikkatle okuyanlar da İstanbul kadısı Hızır Çelebi’nin Fatih Sultan Mehmet’i “mahkum” ettirdiğini bilirler…

Şu günlerde savcıların hakimlerin yani “yargının” Başbakanın oğlu Bilal’e ve yakınlarına bir türlü ulaşamadığını düşünürseniz,

Fatih Sultan Mehmet’in mahkum olmasının ne büyük bir sonuç olduğunu görebilirsiniz…

Osmanlı döneminde Padişahlar “Hukuk” adamlarının denetiminde çalışırlardı, yani Osmanlı da Padişahlar ve aileleri de denetlenirdi.

Osmanlı’nın bu kuralına göre “Hukukun denetimi altında çalışanların “sınırsız” bir yetkiye sahip olması mümkün değildi…

Bugün bu kural tüm çağdaş ülkelerde uygulanırken asırlar önce bu kuralı uygulayan Osmanlı’nın torunlarının uygulamaması manidardır…

*** 

Osmanlı da bir “yeniçeri ve sipahiler” dönemi vardı ki bu kurumlar kendilerince geliştirilen (?) yasalar gereği “Padişahı” tahtan indirebiliyor zindanlara atabiliyorlardı…

Şeyhülislamların yetkileri ve gücünü anlatmak istemiyorum ki bize ilkokul dönemlerinden itibaren öğretilen daha doğrusu “öğretildiği” iddia edilen “Tarih” gerçek tarih değildir…

Padişahlar ve savaşlara katılan Osmanlı Askerlerinin yaptıkları büyük bir hayal gücüne dayalı olarak abartılarak anlatılmakta ve ne hikmetse hemen hepsi “ mucizeler” yaratacak kişilik ve zekaya sahip insanlar olarak tanıtılmaktadır…

Yenilgilerle sonuçlanan ve ihanetlere bezenen dönemlerin anlatımını “Tarih sayfalarında” bulmak son derece zordur…

Kısaca; utanılacak ya da utanç duyulacak hiçbir şeyi “Tarihimizde” bulamazsınız

“Tarihi” tüm gerçekleriyle anlatmanın ne gibi bir kötülüğü olabilir, bizler beyinsiz “sürüler” miyiz ki?

Ve ne yazık ki Türk ve Osmanlı tarihini anlatan ve aktaranların çoğu “Türk” bile değildir…

***  

Ve Osmanlı döneminde birçok “ihanet” sahibi sultan ve devlet yönetenlerin bugünün iktidarı tarafından savunulması ve “kahraman” olarak görülmesi,

Kendi ülke tarihinden bir haber “bazı” vatandaşlara kabul ettirilmesi ise anlaşılır gibi şey değildir…

Ve ne yazık ki bu dönemin en belirgin özelliği; “inkar” dönemi olmasıdır.

AKP hükümeti 1996 yılından bu yana Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının” büyük başarılarını inkar etmektedir.

İnkardan öte de artık açıkça onları “suçladıkları” ve “küçümsedikleri” görülmektedir.  

Geçen yılın ilk zamanlarında Atatürk’ün vaziyeti diye uyduruk bir belge ortaya atıldı ve Atatürk’ün Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren yüz yıl sonra yani 2023 de “Halifeliğe” geçilmesini önerdiği iddia edildi.

Ne yazık ki bu ülkede “yalandan” hiç ölen yok de yok bu yalana itiraz edenler de…

***

Sokaktaki insanların işte böylesine ikiyüzlü olmasına neden olan bir “tarih” dersimiz var bizde.

Kimi tarihçiler bazı Padişah ve Sultanları kahraman bazı kişiler aynı kişileri hain olarak aktarabilmektedir.

Bu nedenle de “halkın” tarihine sahip çıkması ve ülkenin tarihine damga vuranlara saygı duyması mümkün olamamaktadır…

Oysa tarihin çok basit bir kuralı vardır; “Tarihi kişiler ve devletler yaşadıkları devirle değerlendirilir ki bugünkü şartlara göre değerlendirmek büyük bir yanılgıdır…

Tarihimizin bu aktarımlarına bakanlar Padişahları astığı astık kestiği kestik diktatör olarak göreceklerdir.

Şu anda AKP hükümetinin gerek Başbakan’a gerekse kendilerinden olan (?) Cumhurbaşkanına tanıdıkları yetkilerin “padişah” yetkilerinden bile fazla olduğunu söylemek sanırım artık yanlış olmayacak…

Bu dönemde Başbakan hiç bir dönemde olmadık ölçülerde çok büyük yetkilere sahiptir ve 1990’lı yıllardan bu yana devletle büyük sorunları olmasına rağmen “dokunulmazlık” zırhı nedeniyle dokunulamamaktadır.

Aynı şekilde “ilk ve tek Müslüman Cumhurbaşkanı” olarak lanse edilen Abdullah Gül’ün ve ailesinin devletle büyük hukuki sorunları vardır ki artık dokunulması imkansızdır…

O zaman “diktatörlük” tartışması en gerçekçi haliyle bugün vardır, diyebiliriz…

***

Ve bütün bu olup bitenleri ve ülkeyi karanlığa sürükleyen kararları 185 üniversitenin bulunduğu bir ülkenin halkı “cahiliye” dönemlerinde bile görülmeyen bir şekilde “cahilce” seyretmekte ve desteklemektedir…

Anlaşılan o ki bundan sonra hayatımızda “İhanet” artık aşk masallarında ve hikayelerinden öte gidemeyecek bir kelime olarak yer alacak gibi…

Benim merak ettiğim; 2002 den sonraki “gerçek” tarihi hangi ülkenin hangi tarihçisinin yazacağıdır…

Bilmem anlatabildim mi?

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..