Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İhanet sen büyüksün!

İhanet sen büyüksün!
 

Kolay değil, otuz iki yıllık bir yol arkadaşlığının ardından terk etmek!

Onu ilk öptüğümde ruhumun derinliklerine dolan huzuru, mutluluğu anlatmak için kelimelerin kifayetini yetersizliğini bile sorgulayabilirim.

Dile kolay otuz iki yıllık sevda masalı, “Yaşandı ve bitti…” şarkıdaki gibi.

Onunla olmayı tek özgürlük saydığım ömrümün mevsimleri tükenirken; geçte olsa esirliğimin farkına vardım!

Her fırsatta onu sıkıştırmak, çekiştirmek ve nefesimde hissetmek için neredeyse bağımlılığa zorunluluğa dönüşen mazeret yaratmalarım olmayacak artık.

Artık tam anlamıyla özgürüm!

Bitti.

Nihayet aşk sandığım otuz iki yıllık esirliğimin prangalarından kurtuldum. Artık doğayla baş başa unuttuğum çiçeklerin kokusunu hissedip tatları duyumsamaktan öte duyabilirim.

Jonathan’ın martısı gibi özgürlüğün kanatlarımın altından geçip giden rüzgar olduğunu bilirim bu saatten sonra.

Ilık bir nefes gibi hissettiğim, ürperdiğim içimi okşayan yelden sonra ufka bakarken güneşin suya değdiğinde çıkardığı sesi görebilecek kadar güçlüyüm gözlerim kapalı…

Özgürüm!

Her gün aynı yollardan geçmek gibi, rutini mutluluk saydığım zamanları geride bıraktım.Tatsızlığa, gri ve fluluğa parangalayan esirliğimin fotoğrafının yerine başkasını koydum, yok, yok sildim seni hayatımdan.

Artık umurumda değil seni kimin kokladığı, ciğerlerine dumanını kimin doldurduğu.

Yok saydım seni azar, azar, usul, usul zaafımın bedelini ödeteceğini biliyordum da umursamıyordum.

Milyon kez terk etmek geçti aklımdan.


İhanet fikri saplı beynimde az dolaşmadım şehrin sokaklarında, seni yosma!


Nereye gidersen git !


İster cilveli bir fahişenin dudaklarına yapış ölümcül bir öpücük ol!


İster varoşta kolanın viski diye satıldığı salaş meyhane masasında promosyon küllükte yan, tüken için, için!


Terk ediyorum seni!

Bir daha bakmayacağım vitrin camlarının ardından, mükellef bir sofradan ya da ateş suyundan sonra,
özlemle…

Biliyorum zor!

Allahsızlığından, bir ömür harcanmışlıktan sonra unutmak zor, biliyorum.

Hele ilk ayrılık gecesinden sonra düşümde seni tüttürüyorum ya, öfkem daha bir aşılmaz oluyor bileniyorum duysun, tüm aşıklar yalan sevdanı, seni anlasın haykırıyorum ;seni terk ediyorum!

Reklamlar dönerken hakaret etmemeli aklıma.

Çürümüş ciğer resimleri ile korkutamayacak yeşilli aylı kurumun ey devlet! İnsafsız vergileri indirirken cebe sözde beni düşünüyormuşçasına yazdığın “ölüm” lü uyarıların vız gelir!


Seni terk ediyorum! İkiyüzlü kahpe terk ediyorum seni, anladın mı?


Git hangi cehennemine gidersen otur zavallılığın kucağına teselli edermiş gibi öldür azar, azar!


Çeksinler dumanını açlığa, yokluğa, yoksulluğa ve de çaresiz aşklara çare gibi seni ikiyüzlü namussuz.


Terk ediyorum seni.

Seni terk ediyorum!

Artık sevgili resmi çizmeyecek şehrin bir yerinde belki bu yazıyı okuyup kurbanının biri. Cebinde son kalan parayı azıcık keyif tüttürmek için yatırmayacak büfeci Cemal’in yerine. Kim bilir genç kızlar anne olacaklarını düşünüp terk edecekler en asisinden.

Ve kim bilir, Unakıtan elini cebimizden çeksin diye de ihanetin dik alasını, isyanını haykıracak, ihanetten dayanılmaz zevk duyacak liseli, üniversiteli, vatandaş Recep…

Seninle buraya kadar artık; nefes, nefes ciğerlerimin broşlarına doldururken tükenmeyeceğim. Terk ediyorum! Dünyanın en adaletsiz vergisini ödemeyeceğim, paramla kendimi öldürmeyeceğim, hayali ihracatçıyı, vergi yüzsüzünü finanse etmeyeceğim…

Blognot: Sigarayı bırakmam için her fırsatta uyaran ve içtenlikle her defasında “İçme babacığım, ne zaman bırakacaksın “ diyen küçük oğlum Utku’ya teşekkürlerimle. Her fırsatta dünyanın en adaletsiz vergisini sigaralara yükleyerek, üstüne bir de ‘ölüm’lü ilan yapıştıran ve de yakında çürümüş ciğer resimleriyle sahnedeki yerini alacak olan yetkililere; her fırsatta sigara yakmayı bilinçaltına kazıyan puşt amerikan filmlerine … sigara içmeyerek yaşamımın efendisi benim diyerek, kırmızı kart !

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..