Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

İhanetin bedeli

İhanetin bedeli
 

İhanetler, çeşit çeşittir. Böylesi ihaneler, çok iz bırakır kalplerde.


Merhaba dostlar, bir ihanet dizisidir anlatacaklarım.

Çevremizde, yakınımızda, kısacası hayatımızın her alanında bir ihanet silsilesi almış başını gidiyor. Aşkta ihanet, arkadaşlık da ihanet, daha da önemlisi vatana ihanet.

Bugünkü yazımızın konusunu oluşturan, beni hayretlerde bırakan, ve şahit olduğum olay ise bir aşk ihaneti.

Olay nasıl mı başladı? Anlatayım efendim. Haliyle mesaimi tamamlayıp, eve dönmek üzere minibüse bindim. Minibüste seyahat ederken haliyle, araca binen ve inen insanları gözlemliyordum. Bu sırada minibüse birbirlerini çok sıcak duygularla öperek ayrılan ve sevgili oldukları da her hallerinden belli olan genç çift dikkatimi çekti. Buraya kadar her şey öylesine güzeldi ki anlatamam. Güzeldi ki diyorum, çünkü sonrası gerçekten bilmek istemezsiniz.

Bu hanımefendi biraz gittikten sonra, başladı telefon görüşmesi yapmaya... Buraya kadar da her şey normal görünüyor ama.... Görüştüğü kişi biraz önce onu minibüse bindirip uğurlayan sevgilisi değil, başka biriydi.. Başladı; “Aşkım, bugün müsait misin?” Cevaben de “Ya oğlum ben seni ne zaman göreceğim, bu hafta hangi gün izinlisin?” “Bak mesajlarıma zamanın da cevap ver tamam mı aşkım.. Beni bekletme.” falan filan… Daha neler neler... Dumura uğradım sanki. Dondum kaldım. Vefa, bu hanımefendi için de, İstanbul'da semt adıymış vesselam.. O kadar rahata almış ki küçük hanım, esas oğlan, olanlardan bihaber tabii…Vah ki ne vah..

Ya bu kadar basit mi olmuş, ilişkiler? Değer verdiklerimiz, canım dediklerimiz insanlardan gelmemeli böylesine ihanetler.. Aslında her şey bizde bitiyor biliyor musunuz dostlar. Yani demek istiyorum ki; bu tür sadakatsizler, iki yüzlü insanlar hep varoldu ve varolacaklar... Asıl önemlisi, bu tür vefasız, kadir kıymet bilmez, haysiyetsiz, kişiliksiz insanları hayatımıza sokmamaktan, onları gerçekten ama gerçekten tanıyabilmekten geçiyor... Etrafınıza şöyle iyice bir bakın. Geçmiş de yaşadıklarınızı, şimdi yaşananları ve olabilecekleri düşünün.. Umarım bazıları gibi geç kalmazsınız ;)

Her yapılananın, bir bedeli vardır. O meşhur şarkı sözleri gibi. Ama iş, o raddeye gelmemeli. Şimdiki aşklar, pamuk ipliğine bağlı. “Püf!” dediniz mi, sönüveriyor. O zaman da “ gelsin sıradakiler!”

Ucuz etin yahnisi ucuz olur amma, insan münasebetlerinde o ince ayarı yapan, adına da “kalp” denen bir varlık var. Kalbiyle oynamak, kalbine ok saplamak, kalbini hüsranlara atmak, hicranlarla boğmak!… Türkçe’de kalp üzerine, pek çok kelimeler türetilmiştir. Bunun bile farkında olamıyoruz bazen. Kalplere önem vermiyoruz. Kalbin alacağı zararı hesap edemiyoruz. Her iki tarafın kalplerinde bu ihanetler, birer yıkım olarak kalıyor. Kalplerin iflas etmesi, bu yıkımın enkazları arasından kurtulamayışlarıdır

En iyisini o şarkıdaki gibi güfte yazarı söylemiş: “ Düş ben gibi bir aşka, sadakat neymiş de gör!” İnşallah aşkları sadakatsizliği, kalbiyle birlikte enkazlarda kalmaz. O zaman da hiçbir şarkı sözü, onları kurtaramaz, onları bir daha yad edemez.

Gerçek dostlar, gerçek aşklar hayatınızdan eksik olmasın...

Sevgilerimle ;)

 
Toplam blog
: 2
: 793
Kayıt tarihi
: 21.09.10
 
 

Anlatması mümkün olmayıp ancak yaşanması gereken, buram buram tarih kokan, güzel ülkemizin nadidesi,..