Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '16

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

İHasanoğlan 100. Yıl Atatürk Müzesi

İHasanoğlan 100. Yıl Atatürk Müzesi
 

Üstte:Mehmet Yücetürk, altta:Hamit Görele(2), Bedia Güleryüz yapıtları


1946’lı yıllarda sanatsal etkinlikler büyük bir hız kazanmıştı. Kalıplar alınıyor, heykellerin dökümleri yapılıyor, okulun çeşitli alanlarına yerleştiriliyordu. Çalışmalar sürdükçe yeni oluşumlar ve ilginç projeler de oluşmaya başladı. Bunlardan biri de “Köy Enstitüleri Müzesi” oluşturmaktı.

“… kurs öğretmenimiz Nusret Suman ile mimarlık bilgisi öğretmenimiz Mualla Eyuboğlu kendi aralarında konuşarak şu kararı aldılar: Bu tepeye 22X22 metre boyutunda, 17 metre yüksekliğinde bir yapı yapılacak; bunun üzerine 25 metre yüksekliğinde bir heykel oturtulacak. Heykel betondan olacak. Taban yerine geçen yapının içinde kalan boşluk köy enstitüleri müzesi olarak kullanılacak. Heykel de çok büyük olduğu için içi boş olacak; göğüs, karın bölümlerine odalar yapılacak: buralara ayaklar içinde yapılan merdivenlerle çıkılacak.” (ÖZKUCUR 1990, s.329) O günlerde bu tasarının 1/50 ölçüsünde maketi de yapıldı. Heykelin örneği zaten yapılmıştı. Tohum Atan Adam daha da büyük olarak gerçekleştirilecekti. Bu tasarı Sabahattin Eyuboğlu tarafından Tonguç’a iletildi. Tonguç’un olumlu yaklaşımı sonunda çalışmalar hızlandırıldı ve maketler hazırlandı.

Ancak uygulamaya fırsat bulunamadı. Çünkü yönetim değişmiş, yapma değil yıkma dönemi başlamıştı. Bu düşünce de maket olarak anılarda kaldı. Uygulansaydı, o günleri anlatan, bizlere sunan nice değerli yapıtlar o müzede yer alıp günümüze değin kalacaktı. Bilgiler, belgeler, çalışmalardan örnekler günümüze ışık tutan birer meşale olarak bizleri aydınlatacaktı.

Biz bundan hareketle böyle bir düşünceyi gerçekleştirmek istedik. Elimizdeki olanaklarla, hazır yapılardan yararlanarak, o günlerden kalan bazı yapıtları değerlendirmeyi düşündük. Müze oluşturma düşü bizde de başladı.

Okulun çeşitli yerlerinde bulunan ressamlara ait birçok yapıt vardı. Öğrenci lokalinde, berber salonunda, kantinde ve yönetim binasının çeşitli odalarında bulunan bu tabloların toplanıp bir arada sergilenmesi doğru olur diye düşünüyordum. Bu konuyu resim öğretmeni arkadaşlarımla da konuşarak, resim öğretmenleri zümre toplantısında ele aldık. Geçici olarak işliklerden birini kullanabileceğimize karar verdik. Müze kurulması görevi bana verildi. Zümre öğretmenleri kararı 31 Ekim 1978 tarihini taşır. Resimlerin toplanmasına başlandı. Müze için bir işlik düşünülmüştü. Çalışmalarım sürdükçe; görüldü ki, bu toplanan tablolar uç köşelerden biri olan bu işlikte sergilenirse, güvenlik açısından sakınca yaratacaktı. Bina yol kenarına yakındı ve iş atelyesi olarak yapıldığı için küçüktü. Bu nedenle yeterli olmayacaktı. Çalışmalarım sürüyor, tabloların bir araya getirilmesine çalışıyordum. Hasanoğlan halkından destek geliyor, köy içinde bulunan arkeolojik buluntuların yerlerini belirleyip okula getiriyorduk. Sunak ve soku yapılmış haç işaretli büyük taş da bunlar arasındaydı. Üç yıl içinde çok sayıda arkeolojik buluntular ve büyük bir tablo birikimine ulaştım. Yer için bir süre beklendi. 1981 yılında Atatürk Parkı yanındaki eski kızlar yatakhanesi olarak kullanılan binada bulunan kütüphane, o yıllarda derslik binasına taşındı. Böylece bize iyi bir fırsat da çıkmış oldu. Bu bina iki katlıydı ve bodrumu vardı. Zemin katta dil  dersliği ve fotoğraf atelyesi bulunuyordu. Üst kat geniş bir salon ve küçük bir bölmeden oluşuyordu. Geniş alan bölümlere ayrılarak, galeriler oluşturuldu. İlk galeri okulun kuruluş tarihini belgeleyen Mustafa Güneri fotoğraflarına ayrıldı. Himmet Şahin öğretmenin arşivinden oluşan, gelişme dönemi fotoğrafları sonraki galeride düzenlendi. Ressamlar için dönemlerine ve sanat üsluplarına göre galeriler oluşturularak düzenleme yapıldı. Bir galeri de, okuldan mezun olmuş ressamlara, bir diğeri de mezun öğrencilerin resimleri için ayrıldı. Düzenleme ve sergileme bu temel üzerine oturtuldu. Üst kata çıkarken merdiven boşluklarına arkeolojik buluntular yerleştirildi. Merdivenin ilk basamağı sağ duvarında, üzerinde atlı figür olan iki parçalı kabartmaya yer verildi. Bu kabartmalar Sabahattin Eyuboğlu’nun sözünü ettiği “Bir vagon dolusu heykel ve frizlerden” olmalıydı. Ayrıca eros heykeli bu alanda merdiven çıkışında yer aldı. İlk basamaklardan çıkarken karşıya bakınca, büyük boyutlu ATATÜRK PORTREM vardı. Merdivenin sol boşluğuna öğrencilerimin yaptığı ağaç heykeller yerleştirildi.

Merdiven çıkışında karşıda yer alan odayı “Hasanoğlan Köy Evi” olarak düşünmüştüm. Ancak açılışı bir an önce yapmak isteyen okul müdürü, müze açılışını geciktirmek istemiyordu. Bu davranışın temelinde; bazı çevrelere hoş görünmek düşüncesi ve 12 Eylül’ün ne denli katkısı vardı, düşünülebilir. Zaten müzeyi açtıktan hemen sonra “Müzenin anahtarı” benden alındı. Nedenini anlamak da zorlandım. Sorduğumda “ Hep senin adın çıktı, hem bir öğretmene güvenemem.” diye ekledi. “Hep senin adın çıktı.” diyen okul müdürü bana, 1948 yılında Beşikdüzü Köy Enstitüsü müdürünü anımsattı.

Mehmet Ali Kamacıoğlu bu okulda Müzik Başı olarak görev yapmaktadır. Okul müdürü değişmiş, okula yeni müdür atanmıştır. 17 Nisan 1948 günü için kutlama hazırlıkları yapılıyordu. Program oldukça yoğundu. Temsil ve müzik çalışmaları ağırlıktaydı, aylarca çalışılmıştı. Gün geldiğinde Trabzon’dan konuklar da geldi. Protokol tümden Beşikdüzü’ndeydi. “Müsameremiz kusursuz sona erdi. Vali, komutan, devlet erkanı piyesi oynayanları ve orkestraya katılanların öğrenci olup olmadıklarını sordular. Öğrenci olduklarını öğrenince hepsini ayrı ayrı tebrik ettiler. “ Başarı görülmüş ve kutlanmıştı. “Yalnız müdür bey mutlu olmadı. “Ben o kadar intizamı sağlamaya çalıştım. Herkes çocukları ve Mehmet Ali’yi tebrik etti. Beni kimse tebrik etmedi.” Şeklinde şikayette bulunduğunu öğrendik.” (Kamacıoğlu 2007, s.6)  Herhalde tarih tekerrür ediyor, 1948 yılında olan olay, 1981 yılında da benzer şekilde benim için yineleniyordu.

Okul müdürünün güvenemediği öğretmen;  yıllarca uğraşmış, sıcak soğuk dememiş müzeyi oluşturmuştu. Bununla yetinmemiş demirbaş listesi hazırlatarak, demirbaş defterinde tüm yapıtları kayıt altına almıştı. Emirdi yapılacaktı. Yaptık, müzeyi teslim ettik. Teslim alan görevli arkadaşa, 266 kalem tablo, arkeolojik buluntular vb. gibi ürünler teslim ettim. Sonra ne oldu bilemiyorum. Hasanoğlan’dan ayrılmamdan yıllar sonra bu müze binası Fatih Lisesi’ne verildi. Tüm sergilenen yapıtların depolara kaldırıldığı söylendi. Ta ki 2005 yılına gelinceye değin depolarda ne oldu, ne bitti bilinmiyor. Büyük öğünmelerle yeni yerinde açılan müzede, birçok sanatçı tablosunun olmadığını gördüm. Eğitim müzesine götürüldüğü söylendi. Teslim tutanağı var mı? Ayniyat karşılığı mı verildi? Okulda bilen çıkmadı. Basında yer almasına karşın hala bu tablolardan haber yok.

Oysa yokluklar içinde öğrenmeye çalışan, didinen Köy Enstitülü öğrencilerin o yıllarda çevreye duyarlılığı artarak devam ediyordu. Temel kazıları sırasında çıkan küpler korunmaya alınmıştı. Bunlardan iki tanesi bağ evinde estetik bir şekilde oluşturulan iki kaide üzerine oturtulmuştur. Büyük küpler de üzüm suyu depolama ve fermantasyon işlemi yapmak için yere gömülerek mahzenler oluşturulmuştur. Bu oluşturulan mahzenler, orman idaresine verilen alanda bulunmaktadır. Ancak buraya adını veren Bağevi binası yıktırılmıştır. Mimar Mualla Eyuboğlu’nun özenle planını hazırladığı bu bina yerle bir edilmiştir.

Bunlar gibi çevrede rastlanan diğer buluntular arkeologların dikkatini çekmekteydi. Bu nedenle 12 Temmuz 1952 yılında da arkeologlar gelmiş ve çevre incelemelerinde bulunmuşlardır. Yukarda ki tarih ve 1099 sayılı okul bülteninde konu şöyle yazılmıştır: “Müzeler Umum müdürlüğü şube müdürlerinden Nurettin Can, Necati Dolunay Enstitümüze gelerek civarda arkeolojik incelemeler yapmaya başlamışlardır.”

Müze şimdi ne durumda derseniz, hiç sormayın. Türk ressamlarının özgün yapıtları buradan alınmış, geriye iki üç tanesi kalmış. Bedri Rahmi Eyuboğlu, İhsan Cemal Karaburçak, Hamit Görele, Ali Rıza Beyazıt ya da Ali Rıza Hoca, Hili Dikmen, Şeref Akdik, Yaklaşık on adet tablo nerdedir bilen yok. Kapanın elinde mi kaldı?

Bu açığa çıkarılmalıdır.

 
Toplam blog
: 63
: 729
Kayıt tarihi
: 29.09.11
 
 

Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi-Yüksek Lisans Resim-19 kişisel Resim Sergisi Yazı..