Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '07

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

İhbar ediyorum: Karım, bir rejim düşmanı

İhbar ediyorum: Karım, bir rejim düşmanı
 

Rejim Güvenlik Mahkemeleri (RGM) savcılarını göreve çağırıyorum. Ben ne zaman rejime girsem, diyete başlasam; kendisi, bu durumu sabote edici her türlü yasadışı eylemin odak noktasını teşkil ediyor. Provakatif ve anarşist bir anlayışla; benim planlı ve programlı rejim politikalarımı, kırmızı çizgilerimi, Karşıyaka diyetetik kriterlerimi, resmen, alaşağı etmek için iç ve dış mihraklarla işbirliği yapıp bu anlamda elinden geleni ardına koymuyor. Şikayetçiyim Savcı Bey.

Evet efendim, yepyeni bir haftaya, böyle gülümseyen bir girizgahla merhaba demek istedim. Ama pek tabi ki işin içinde gerçeklik payları da hiç yok değil. Daha önce yazdığım bazı yazılarımda, birçoğunuzun da bildiğinden emin olduğum "yoyo" gerçeğinden söz etmiştim. Yani, sağlıklı beslenme ve düzenli spor yapma anlayışını, kişilerin kendilerine bir yaşam kültürü, bir tarz-ı hayat meselesi olarak yerleştirmeleri gerektiğini ancak bir çoğumuzun düştüğü hatanın, bu diyet konusunu, spontan, anlık, dönemlik olaylar olarak ele aldığımızı; bunun sonucunun da verilen ama fazlasıyla geri alınan kiloların sağlımıza, metabolizmamıza son derece zararlı etkileri olarak ortaya çıktığı şeklinde açıklayabiliriz, yoyo gerçeğini.

Aslında sağlıklı beslenme ve düzenli aktivite; kaliteli ve konforlu bir hayat sürmenin, yani yakışıklı ve güzel yaşlanmanın olmazsa olmaz iki şartı. Ve bunları, hayatımızın her anına ve alanına yansıtmak pek tabi ki. Ya birçoğumuzun yaptığı hata? Belirli dönemlerde, özellikle de yaz başlarında; alınan kiloların, çıkan göbek ve basenlerin saklanamayacağı zamanlarda sirenleri çalıp, ölümüne diyetler yapmak olduğunu hepimiz bilmekteyiz ama maalesef de iflah olmaz bir madde bağımlısı gibi bu durumun pençesinden kendimizi kurtaramamaktayız.

Aylar önce kaleme aldığım ve halen de en çok okunan yazım konumunda olan "Bir ceviz, üç badem, beş fındık" başlıklı yazımda bu işin, kendimce doğrusunu açıklamaya gayret etmiştim, okuyanlar bilir. Ve diyet yazıma da "lütfen diyet yapmayınız" cümlelerimle başlamıştım. O nedenle bu konuların ayrıntısına girmeyeceğim.

Yukarıda, birçoğumuzun düştüğü hata diyerek nitelendirdiğim yanlışlara, maalesef zaman zaman ben de düşmekteyim. Üzerine çıktığım tartının dijital göstergesi doksanlı rakamları gösterdiğinde acayip canım sıkılıyor; neden, bildiğim halde uygulamıyorum doğru olan şeyleri diye. Eee bir insan, hem sağlıklı yaşamadan bahseder hem de yeme-içme konularının, gastronomik meselelerin peşinden koşar, kendi çapında mütevazı bir gurmelik yaşarsa; hayattan zevk almanın ve ona değer vermenin hesaplarını, en ince formülleri ile tanımlamaya ve pratik etmeye kalkarsa ortaya işte böyle bir sarmal çıkar ki içinden çıkana aşkolsun.

Geçen sene bu dönemlerde, kilo ve göbek çevresi göstergelerim, otuz üç yıllık hayatımın, tüm zamanlarımın en tepe noktalarını işaret etmekteydi. Tam doksan yedi kiloya ulaşmıştım ve bir metre seksen üç santimlik boyum bile artık fazla kilolarımı saklamaya kadir olamamaktaydı. Çok iyi bildiğim sağlıklı yaşam standartlarımı yaşamaya başladım ve yaz başında seksen üç kiloya düşmeyi başardım, Göbek ise eser miktarda kaldı. Yaklaşık üç buçuk ayda on dört kilo vermeyi başardım. Ayda ortalama dört, haftada ortalama bir kilo yani. Tam da ideal olan aralık, tam da beklenen hız. Bunu nasıl başardığımı, biraz önce başlığını zikrettiğim yazımda anlatmaya çalışmıştım.

Efendim, takvimler bu yılın ocak ayının son günleri göstermekte yine. Benim "yoyo" yine tam kapasite, bol randımanla çalıştı ve hassas terazimin, dijital göstergesi tüm "Doğrucu Davutluğu" ile doksan beş rakamını işaret etmekte. "Geçen sene ki kadar kötü değil durum yani" gibi züğürt tesellilerine yüz vermeye hiç mi hiç niyetim yok. Ha doksan yedi, ha doksan beş değil mi ama?

Geçtiğimiz hafta sonu, işin doğru beslenme tarafı ile yavaş yavaş mesaiye başladı sağlıklı yaşam meleklerim. Un yok, tuz-şeker-yağ yok, bol sebze ve meyve, bol su, bir ceviz-üç badem-beş fındık... Bugün itibarıyla da düzenli spor. Koşu bandında, evime yakın parkın yürüyüş parkurunda ya da Karşıyaka-Bostanlı yalıda denizle iç içe, koyun koyuna en az dokuz kilometrelik yürüyüş-koşu, üzerine kademeli olarak sayısı artan mekik ve kısa bir yoga meditasyonu...Ilık bir duş, koskocaman bardakta taze sıkılmış portakal suyu...Gülen bir yüz, dingin bir ruh, sağlıklı bir vücut, saat gibi işleyen metabolizma, haydi hayırlısı...

Tabi bu arada provakatif ajanlar: Eşimin ve oğlumun birlikte yaptığı, parmaklarının tadı geçmiş, kocaman kabarmış kakaolu kek, kayınvalideden o çok sevdiğim, kesinlikle itiraz edemeyeceğim acılı mercimekli köfte ve daha neler neler. İtalyan şarabı, Efe rakısı, buğday birası...

Takvimler 29 Ocak, dijital gösterge 95 diyor. Bakalım, görelim. "Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler." Paylaşacağım efendim...

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..