Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
 

“Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.”(*)

Yaşamı anlamlandıran, yüreğimize bir parça sevinç katan, en düştüğümüzü sandığımız zamanlarda imdadımıza koşan bir türküdür, bir şarkıdır ya da sıcak bir nefestir umut.

Yok olduğunu ya da kaybettiğimizi, ellerimizin arasından kaçırdığımızı sandığımızda, onu bir çocuğun tebessümünde bulabiliriz, bir çiçeğin filizlenişinde, güneşin bulutların arasından sıyrılışında ya da ne bileyim her bahar toprak ananın yeniden uyanışında.

Bazen de gerçekten kaybederiz onu, nereye baksak görmekte güçlük çekeriz. Türküler söyleyen dillerimiz lal olur umudun tükenişiyle. Umut diye bir şeyin olduğunu hatırlamakta zorlanırız.

İşte bu sabah haberleri izlediğimde yukarıdaki mısralar döküldü dilimden. İçimde sessiz bir fırtına çıktı. Yine mi dedirtti bana yaşam? Yine mi?

Halbuki geçen gün bir arkadaşım bu şiiri bana dinlettiğinde, umudun bir anda umutsuzluğa dönüşeceğini düşünmemiştim. Gerçi umut da bizim için umutsuzluk da. Ama hani bazı durumlarda insanın eli kolu bağlanır da ne yapacağını bilemez ya, işte böyle umutsuzluğun çaresizliğe gebe kaldığı bir durumdayım ya da çoğumuz aynı durumdayız.

Çünkü bu şehit haberleri, bu onların tamamlanamamış hikayeleri var ya kahrediyor bizi. Hain ellerin pusuda bekleyişi, her an içimizden birini ya da birkaçını yaralayacağını bilmenin tedirginliği, bir yük daha bindiriyor çökkün omuzlarımıza.

“Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.”(*)

Belki bir parça gururla, bir parça hüzünle, bir parça da geri dönememe ihtimalinin verdiği bir buruklukla yolcu edilmişlerdi askere giderlerken. Kiminin belki anası vardı geride bıraktığı belki sevdiceği belki de daha yüzünü bile görmediği, kokusunu daha koklamadığı yavrusu…

Türlü hikayeleri var hepsinin de içini bilmediğimiz. Haber programlarında pek rastlamadığımız. Daha doğrusu bazı televizyon kanalarının pek umursadığını sanmadığımız. Kimin elinin kimin cebinde olduğunu bilmediğimiz bazı insanların yaptığı şaklabanlıklardan onlara ayıracak zaman bulamadığımız. Dansöz oynatmaya, şarkılar söylemeye devam ettiğimiz…

Oysa ıhlamurlar çiçek açacaktı ve her şey daha farklı olacaktı. Belki düğün alayları kurulacaktı, zafer yürüyüşlerine çıkılacaktı. Şimdiyse tek bir şey vardı onlardan geriye kalan, belki son bakışları, son gülüşleri, belki de hayatın sizi en son aynı karede buluşturduğu an.

Bence artık “şehitler ölmez vatan bölünmez” gibi sloganlar yetmiyor acıları hafifletmeye, hain elleri geri püskürtmeye. Hiçbir şey olmamış gibi yaşamı sürdürmek bence hiç de adil değil. Çünkü çok şeyler oluyor yaşadığımız topraklar üzerinde. Ne kadar “vatan bölünmez” desek de bölünüyor işte, çünkü sevdiklerimiz bir bir toprak oluyor ve ayrılıklar yaşanıyor yüreklerde.

En azından ben bugün kendime yas ilan ediyorum. Yaşanan acıyı, kendi acımmış gibi hissedeceğim her bir zerremde. O yiğit delikanlıları sanki ben uğurlamışım gibi askere, dönüşlerini bekleyeceğim, hiçbir şey olmamış gibi geçip televizyonun karşısına gönlümü eğlendirmeyeceğim.

“Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.


Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.”(*)

Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, geride kalanlara da başsağlığı.

(*) Bahaeddin Karakoç şiiri.

 
Toplam blog
: 77
: 939
Kayıt tarihi
: 13.01.07
 
 

1979 Giresun doğumluyum. Kendimi bildim bileli kalabalığı sevmem. İnsanlara karşı mesafeliyimdir. He..