Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '12

 
Kategori
İthalat / İhracat
 

İhracat gerçekten artıyor mu?

İhracat gerçekten artıyor mu?
 

Ülkemizde hemen her gün o kadar çok toplumsal olay oluyor ki bu olaylardan sıyrılıp ekonomide neler olup bitiyor göremiyoruz. Artan terör olayları, doğal veya insani felaketler, sabotajlar v.s. ekonominin nasıl yönetildiği konusunu kamuoyunda arka plana itiyor. Oysa günlük iş ve ticari yaşam, refah seviyesi, alım gücü daha mı iyiye gidiyor yoksa kötüye mi gidiyor.

Devlet bakanı hemen her ay artan ihracattan bahsediyor. Artan ithalattan bahsetmiyor. Son bir yılda yani 2011 yılında bir önceki yıla göre cari açık yani kısaca dışarıdan alınan ve dışarıya satılan malların parasal değeri arasındaki fark %77 artmış durumda. Yani üretitğimiz ve dışarıya sattığımızdan daha fazla mal alıyoruz ve borçlanıyoruz.

Gerçek olarak mal büyüklüğü ve parasal olarak ihrcatımız ve ihracat gelirlerimiz artıyor görünmesine rağmen piyasa, veriler ve açıklanan rakamlar bunun tersini söylüyor.

Basit ve anlaşılır bir şekilde ihracatımızın artmadığını veya artıyorsa bunun piyasaya yansımadığını sizlere anlatmaya çalışacağım.

AB ile olan ticari ilişkilerde azalma varken sınır komşularımızda siyasi ve ekonomik istikrarsızlık varken rakamsal olarak ihracatımızın nispeten durgun dünya ekonomisi ölçeğinde artıyor olması elbette kötü değil. Ancak üretim ve dışsatım artarken bunun genel iç ticari piyasaya yansımaması düşünülemez. Oysa karşılıksız çek ve senetlerin bir önceki yıla oranla yüzde 4-5 puan daha fazla miktarda karşılıksız olduklarını görüyoruz. Artan ihracat artışından gelen dövizler neden iç piyasada bir harekete bir rahatlamaya neden olmuyor. Firmalar üretiyor, işçiler çalışıyor ihracat artıyor ama nedense işverenler çek ve senetlerini daha az ödüyor, ssk primlerini daha az ödüyor veya ödemiyor. Orta ölçekli esnaf kira ve vergilerin altında eziliyorken her yıl kapanan iş yeri sayısı bir önceki yıla göre artarken ihracat yapan firmalara mal hizmet aramalı veya dolaylı mal veya hizmet sağlayan bu sektörler neden ayakta duramıyor. Her yıl ve her ay bir önceki döneme göre artan ihracat varsa bu sektörler neden çok kırılgan. Her geçen dönem güçleneceği yerde küçük ve orta ölçekli esnaf ve işyerleri artan maddi sıkıntılar ve ödemeler yüzünden ( elektrik, su, kira stopaj. vergi yükü, taşıma giderleri, mazot. benzin. vs.) ya kapanıyor yada küçüküyor. Öyle ise burda bir terslik yok mu?

Ailede maaş alan babanın her ay maşının arttığını söylemesine rağmen çocuğuna git gide daha az harçlık vermesi gibi bir şey. Çocukta sormaz mı baba maaşın artıyorsa neden bana daha az harçlık veriyorsun diye? Oysa babasının maaşı artıyor ama kesintileri daha çok artıyor.

Bir profösür hocamız ekonomik yorumlar yaparken ekonomide iyiler ve kötüler de var. İyiler arasında ihracatı kötüler arasında da büyümeyi söyleyebiliriz diye yazdı.

Genelde hepimiz biliyoruz ki büyüme üretime bağlıdır. Bir yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin döviz cinsinden değeri nüfus sayısına bölünerek kişi başına milli gelir hesaplanır. Üretimimiz ve ihracatımız artarken büyüme artmıyor ve kişi başına milil gelir ve alım gücümüz düşüyorsa bunda bir çelişki yok mudur? Hep ihracatımız artıyor diyeceksiniz ve bununla öğüneceksiniz hemde gelirimiz artmıyor ve büyüme yeterli değil diyeceksiniz. Büyüme ile kalkınma arasında fark olmasına rağmen yakın bir ilişkide vardır. Büyüme ve üretim artışı ihracat ile gelen dövizlerin ne kadarının yatırıma gititğini ne kadarının bir anlamda çar çur edildiğini yada hortumlandığını görmek mümkün. Eğer artan ihracat ve dış satım büyüme sağlamıyorsa kalkınma sağlamıyorsa o zaman bu paralar çar çur edilmektedir.

Hükümetlerin yıllar içerisinde ihracatı teşvik için bir çok kanun yönetmelik ve tebliğ yayınladığını biliyoruz. Son yıllarda bu teşvikler oldukça artmış durumdadır. Zamanında Turgut Özal döneminde başalayan bu teşvik furyası o kadar çok suistimale uğramıştıki o dönemden bu güne kadar binlerce hayali ihracatçı türemiş devletin ve gerçek üretenin hakkını çalmış ve zenginleşmiştir. Gerçekte mal veyya hizmet satmadan kağıt üzerinde satılmış gibi gösterip yahut malları olmadığı halde göndermiş gibi göstererek haksız menfaat sağlayıp devleti zarara uğratanlar son 25 yılda azalmamıştır. Eğer bu kadar ihracat artışı gerçek ise bunun maddi karşılığının ekonomiye canlılık kazandırması , büyüme ve kalkınmayı hızlandırması ve doğal olarakta halkın refah düzeyinin yükselmesi gerekir. Oysa artan ihracat rakamları ile kalkınma büyüme ve refah düzeyi artışı arasında uçurumlar vardır. İşste kısaca ihracat aslında artmıyor demem bu yüzdendir.

Devletin ihracat için verdiği teşvikler son 7 yılda o kadar çok artmıştır ki 100 birimlik bir ihracat için devletin en az 30-40 birim teşvik verebildiğini görüyoruz. Buda net ihracatın gerçekleşenden çok daha az olmasına neden oluyor. Bir de buna suistimalleri ve hayali alınan teşvikleri ve hayali ihracatları eklediğinizde her ay arttı dedikleri ihracatın Net ihracat değerleri açısından çok daha az miktarda gerçekleştiğini görüyoruz. Suistimal derken devlet teşviklerinden ihracat yapmadan faydalanma konusunu dile getirmeye çalıştık. Bu konu maalesef hükümet tarafından çok büyük inceleme yapılmayan denetlemenin eksik kaldığı ve bir takım grupların veya kişilerin kollandığı ve bu teşvikleden yararlandırıldığını biliyoruz.

Kısaca özetleyecek olursak devletin verdiği ihracat teşvikleri ( direkt para olarak ve karşılıksız) ve hayali ihracat rakamları düşüldüğünde geriye kalan net ihracat rakamlarını dikkate almakta yarar vardır. Şayet bahsedildiği gibi gerçekten bu rakamlar doğu ise o zaman büyüme ve kalkınmaya olan katkısı neden bu kadar azdır. Reel piyasa neden bu kadar olumsuzluklar içindedir. Ticarette ödeme gücü çalışanlarda ise alım gücü neden bu kadar düşmüştür. Bu basit konularda bir çelişki yok mudur?

 
Toplam blog
: 96
: 648
Kayıt tarihi
: 12.08.08
 
 

Karadenizliyim. İzmir' de yaşıyorum.  Dünyanın tek bir ülke  olduğuna inanarak  bütün insanların ..