Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İhtiyaçlarınız için yaşıyorsanız hayatın kölesisiniz; zevkiniz için yaşıyorsanız hayat sizin köleniz

İhtiyaçlarınız için yaşıyorsanız hayatın kölesisiniz; zevkiniz için yaşıyorsanız hayat sizin köleniz
 

Hayatı katlanılması gereken ömür olarak gördüğünüzde yaşam yükünüz daha da artar. Aslında elbette böyle değildir; bu hale getirilmiş, sizlere de bu gereksiz yükü taşımanız için “mecburiyet” isimli bir sırtlık verilmiştir.

Ahlarız, ohlarız ama sırtımızdaki bu hayat yükünü Tanrı’nın kaderi olarak kabul eder itirazsız ölünceye kadar taşırız. Oysa her şey bir itiraza bağlıdır. Kendimize itiraz, bize bu hayat yükünü taşıtanlara itiraz, düzene itiraz.

Hayat asla yaşanması gereken sorun, çekilmesi gereken dert değildir. 60’ında felç olan bir yakınınıza ölünceye kadar bakmak zorundasınız ya da siz kendiniz felç oluyorsunuz. Standart yaşam programında böyle bir şey yok. Bu, hiç olmayabilir. Yapılması gerekenler yapılırsa tabi. Siz kendiniz, diğer insanların yanlışları ve sizi yöneten düzen bütün bunlardan sorumlu.

Düşünebiliyor musunuz, olmaması gereken şeyler oluyor; hem de ömrünüz boyunca. Bunlar olmasa, eksikleriniz tamamlansa, siz, diğerleri ya da düzeniniz bunların olmasını engelleseniz; değil mi yani… Ne için ağlayacaksınız? Erciyes neden beş bin metre değil diye mi gözyaşı dökeceksiniz?

Acılarla mücadele, ekmek derdi, ihtiyaçlar, gelecek endişesi… Kim yaratmış bu hayatı? Böyle bir format olur mu ya! Bir hayatın olumsuzluk-eksiklik oranı %70 olur mu? Kerim Korkut bu oranı%10’a düşürecek. Yani gözlerinizdeki 70 damla yaş 10 damlaya düşecek. Dileriz ki hiç kalmasın. Ki zaten ancak böyle olursa ona yaşanabilir hayat diyeceğiz.

Bu durumda hayatın mahkûmuyuz. Kendimiz plan yapamıyoruz ki, planlar önümüze hazır geliyor: “Evde patates yok, su faturası ödenmemiş, ev sahibi kiraya geldi, oğlan hastalanmış hastaneye gidilecek, amcaya araba çarpmış cenazeye gidilecek… Bunlardan zaman ve imkân kalırsa, üstelik bu moralle bowling oynamaya gidecek! İkiyim böyle hayatı!

Hiç kimse bana ne yapalım yani demesin! Söyledik üç etken var: Sen, birileri ve düzen. Allah hiç insanı sürünsün diye yaratır mı? Bir insanın ihtiyacı nedir ki hayatı boyunca uğraşsın yine de sağlayamasın? Ev alıyorsun 150 milyar, bir ömür boyu öde. Bilmem kaç milyar arsası. Ülke senin değil mi? Kendi malını parayla alıyorsun. İstanbul’da Etiler olacağına Ağrı’da Metiler olsun. Bu hayat değil kardeşim mahkûmiyet, mahkûmiyet. Türkiye’de bu ülkenin vatandaşları ev yerine para veremezler. Taşına kumuna para veremezler.

Ve kusura bakmayın bu mahkûmiyet sahip olduğunuz yanlış anlayışın sonucu. Yok hayat çileymiş, yok hayat zorluklarla doluymuş, çekilecek dertler varmış… Ne derdi ya… Senin akılsız kafan nedeniyle bütün bunlar… Kabul etmeyeceksin kardeşim, böyle bir hayatı kabul etmeyeceksin! Sen sana düşenleri yapacaksın. Sana hayatı zindan edenlerin biletini keseceksin. Ve seni böyle yaşatan düzeni kaldırıp çöpe atacaksın.

Bu ülkede yitirdiği eşeği bulunca sevinen var. Zaten senindi kardeşim! “Eskiye göre iyiyiz” lafa bak. Peki, yeniye göre nasılsın?

Lütfen hayatın tanımını doğru yapalım… Mezarlarında rahat uyumayasıca birileri hayat acı, gözyaşıdır demiş, sabır denilen saçma sapan bir şeyi de çare olarak vermişse cehennemin dibine kadar! Ölmüş adamdan fetva mı alacaksın! Gözyaşına razı olanın gözlerinden yaş eksilmesin inşallah! Adama yok diyorum böyle bir hayat ya! Böyle düşündüğünüz için böyle yaşıyorsunuz.

Kaç kilo patates alacağım diye plan mı olurmuş, dağ taş patates. Zevklerin eğlencelerin planını yapacaksın. Ülkenin %80’i 15 milyon kişininmiş. Kim vermiş bunlara bu %80’i? Geri kalan 60 milyon da taş yesin! Sen kurtlu makarnaya oyunu vermeye devam et!

Hayatı demir para gibi düşüneceksiniz. Paranın tura tarafı mecburiyetleri, yazı tarafı ise zevk ve eğlenceleri gösterecek. Hayatın yarısı ihtiyaç, diğer yarısı eğlence. Ne kadar çalışıyorsanız o kadar da gezip eğleneceksiniz. Ama plan hayattan zevk almak üzerine kurulacak. Yemini vermediğiniz at koşmaz; ruhunuzun, kalbinizin, bedeninizin istek ve arzularını yerine getirmediğiniz zaman yaşamış sayılmazsınız. Ölenlerinizin cenazesini görüyorum; gözlerinizde donmuş kalmış acı bir tebessüm, yaşanmamış yılların göstergesi. Siz mübareksiniz, çalışkansınız, ahlaklı, terbiyeli, iyi kalplisiniz ama mutlu değilsiniz; çünkü hayatı yanlış yaşıyorsunuz. Bir de başınızda her şeye günah diyen tutucu hükümet;  Allah yardımcınız olsun! 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..