Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Kağıt Gemilerin Kaptanı

http://blog.milliyet.com.tr/hayrettinturan

10 Şubat '09

 
Kategori
Şiir
 

İhtiyar fenerci ile eski deniz fenerinin hikayesidir.

İhtiyar fenerci ile eski deniz fenerinin hikayesidir.
 

..Gece ve Deniz Feneri olmalıydı adımız..belki yeniden yazılırdı bu kara bahtımız..


İhtiyar Fenerci İle Eski Deniz Fenerinin Hikayesidir.

Lir çalan denizkızıyla şair balıkçının yaşanmamış aşkına.
………………………………..

Uzun yıllar önce evlat iyi dinle
diyerek yaşlı adam torununa
bir masal anlatır gibi sevgiyle
başladı trajik hikayesine;

Bir zamanlar yaşlı bir fenerci yaşardı
Deliburundaki o eski ve yorgun fenerde
bir istiridye gibi kendine kapanmıştı
çok güzel midye yahnisi ve balık çorbası yapardı
birde şarabın kıçına bir vuruşta açardı.

Öfkeli bir yağmur başlamıştı
yaşlı adamın gözleri uzaklara
çok uzaklara takılmıştı

Yine böyle yağmurlu bir gecede evlat
vuruldu yorgun fenerin yıkıntı kapısı
fenerci hem korkmuş hem de şaşırmıştı
yıllardır kapısını çalan hiç kimse olmamıştı.

Kapının ardında bir kadın sırılsıklam
yaldızlar dökülüyordu ıslak saçlarından
sıcak bir çay verdi yüreğinin közünden
kadın endişeli, ürkek ve perişan
sanki bir kelebek kurtulur gibi ölümden

Kocam ve ben dedi kadın anlatmaya başladı
bu sabah tekneyle denize açılmıştık
ne oldu sonra bilmem vurdu tekne sahile
yüzme bilmezdi kocam boğulmuştur herhalde

Birden sustu yaşlı adam anlatırken öyküsünü
uyumuştu torunu usulca örttü üstünü
sonra utangaç bir müzik koydu bozuk pikaba
çok uzak bir yerlere kilitlendi gözleri
bilinci kapalı hasta bir sevgili gibi acıtarak
başka bir dünyadan sayıklayan sesiyle
dinleyen varmışcasına devam etti hikayesine;

Üzülmüştü fenerci kadının perişan haline
birlikte fenerin üzerine çıktılar
ümitsiz gözlerle yalvardılar denize
ne yağmura ne de rüzgara aldırdılar
sessiz ve çaresizce kayalıklara baktılar

Fenerci aşina şişesini yudumluyordu
ayrıca bu kadına hiç mi hiç inanmıyordu
buralı olamazdı O nu tanımıyordu
deli olmadığını düşünmek istiyordu
yaşlar süzülüyordu kadının gözlerinden
tuttu yaşlı fenercinin sıcacık ellerinden

Bir fotoğraf çıkarıp verdi göğsünden
gitmeliyim dedi sonra tebessüm ederek
ah nasılda kayboldu beyaz bir kuş gibi
beni affet diye var gücüyle seslenerek

Sesi uzadı kayalıklarda yankılandı derinden
bir yıldız kaydı sanki gecenin içlerinden
bütün yıldızların kalbi seninle olsun kızım
kilitlendi dudakları sararmış fotoğrafın

Bir kadınla minik kız vardı eski resimde
sanki otuz yıl evvel sararıp solmuşlardı
olamaz diye haykırdı sonra yere yıkıldı
onlar terk ettiği karısı ve biricik kızıydı
göz göze geliyordular fener yanıp söndükçe

Sabah olduğunda kayalığı aramıştı
bu bir kabus olsun diye tüm gece yalvarmıştı
ne bir tekne parçası, ne bir insan kalıntısı
hiç kimse hiçbir yerde bulamamıştı
zaten anlattıklarına inanan da olmamıştı
yıllarca herkes onu bir alkolik saymıştı

Deliye çıktı birde adı o geveze ilçede
O da inanmak istemiyordu bu acı hikayeye
bu hain fotoğraf kalmasaydı geriye
günlerce denizi taşladı bir çocuk gibi
içkiye vurdu kendini unutmak istercesine
bir zaman sonra nihayet toparladı kendini
terk edip gitti bir gün o uğursuz feneri…

Bitirmişti yaşlı adam trajik hikayesini
kurtardı gözlerini uzaktaki denizden
çapkın bir sevgili gibi güneş göz kırpıyordu
bir çağrı gibi fenerin kırık penceresinden

Balıkçılar anlatır bazen kahvehanede
ne zaman kayalıklara sürüklense bir tekne
yol gösteren bir ışık görünür eski fenerden
yaşlı bir adam el sallar kayaların üzerinden.

18.11.1997

Hayrettin Turan

 
Toplam blog
: 98
: 638
Kayıt tarihi
: 21.08.07
 
 

Zonguldak'ın Ereğli İlçesinde, 1971 Yılının soğuk bir Şubat Gecesi doğdu. İlk ve orta öğrenimini ..