Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '11

 
Kategori
İnançlar
 

İhvân-is Safa (Gönül Kardeşleri)

İnanmak bir ihtiyaçtır.11 asır önce Horasan Türkleri bu ihtiyacın "Nasıl"ına AKIL YOLUYLA olanakları oranında yanıt bulmuşlardır.Bu yanıt, TANRI'NIN İNSANLARA EN BÜYÜK ARMAĞANI OLAN AKLIN İNSANLAR TARAFINDAN KULLANILMASINI İSTEMEYEN bağnaz çevrelerce doğal olarak hoş karşılanmamıştır.  

X. yy. da Basra’ da ortaya çıkmış, ansiklopedik risaleleri ile tanınan, dinî, felsefî, siyasî ve ilmî amaçları olan, toplantılarına mensubu olmayanların katılamadığı kapalı bir örgütün adıdır. Abbâsî Devletinin çöküş yıllarında İslâm toplumunu fikrî bakımdan yeniden derleyip toparlamak amacını güden bu topluluğun tam adı İhvanü’s-Safâ ve Hullanü’l-Vefâ ve Ehlü’l-Adl ve Ebnaü’l Hamd’ dir. Zamanla İslam dünyasında diğer merkezlere yayılan cemiyet çalışmalarında kozmonoloji, astronomi, psikoloji, metafizik, matematik gibi bilimlere de yer verilmiş, bunların tümüne “Kur’an’ dan sonra Kur’an” ya da “bilimin Kur’anı” adını da takmışlardır. Bazı muhafazakârlar mensupları için İsmailî demişlerse de risalelerde Şiî’ liğin bir hayli eleştirildiği görülmektedir. Risaleler 52 risaleden oluşan Resa’ilü İhvân- is Safa adı altında toplanmıştır. “Kardeşlerimin ilimlerden hiçbirine düşman olmamaları, hiçbir kitabı hor görmemeleri, mezheplerden hiçbirine ön yargı ile bakıp, taassuba düşmemeleri gerekir. Çünkü bizim görüş ve mezhebimiz bütün mezheplerin görüşlerini kapsar ve bütün ilimleri kuşatır” diyen cemiyetin öğretilerinde Sokrat, Eflâtun, ve Aristo’ nun felsefî görüşlerine, Pisagor’ un matematiğine, Öklid’in geometrisine, Batlamyus’ un coğrafya bilgisine rastlamak mümkündür. Düşünce yapılarında Tevrat ve İncil’ in Kur’an dan daha az önemi yoktur.  

İhvân-ı Safa’ nın düşünce sistemi insanı merkez alır. Bu düşünceye göre insanın varoluş gayesi kendini ve âlemi tanıması, yaratanı bilmesi, eşyanın hikmetini ve hakikatini kavramasıdır. Aydınlanma ateşinin kibritini çakan düşünür olduğu kabul edilen John Locke’ tan yy. ca önce Platon’ dan gelen “Tabula Rasa” dan söz eden İhvân-ı Safa düşünürlerine göre, doğuşta insan zihni üzerine herhangi bir şey yazılmamış boş bir kâğıttır.  

İhvân-ı Safa’ ya göre insanın en önemli görevlerinden biri bilgi edinmek ve böylece kendini geliştirmektir. Duyularla bilme çocukluk dönemiyle başlar, yavaş yavaş akıl bilgide etkin bir rol üstlenir. Ergenlik döneminden sonra da insan edindiği aklî bilgiler ışığında kıyas yapma imkânı bulur. Vahiy ve ilham sayesinde ise ruh arınma sonucunda olgunluğa ermiş, bir bakıma küllî nefisle birleşme, Tanrı’ dan bilgi alma durumundadır. Din konusunda ise insanların tutumunu üçe ayırırlardı:  

a) Dinin zahiriyle yetinenler; peygamberi tasdik edip namaz, oruç, zekât gibi ibadetleri güçleri ölçüsünde yerine getirenler. Bunların çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu avam teşkil eder.  

b) Avamdan daha üstün olup orta tabakayı oluşturanlar ise dini derinlemesine anlamaya çalışanlardır. Bunlar taklitle yetinmeyip dinin hükümleri üzerine düşünen, tefsir, ve te’ville ilgilenip Kur’an lafızlarının anlamlarını araştıranlardır. Dinin zahiri ile amel ederler, fakat batınını da anlamaya çalışırlar.  

c) Hem ilim hem de amele önem veren havas. Bunlar ilimde yetkinleşmiş, hikmette belli bir düzeye ulaşmış, manevi seviyeleri meleklerden alınma ve ancak ruhu arınmış kimselerin muttali olabileceği bâtınî sırlara vakıf olanlardır.  

Cemiyetin fikirleri aralarında Beyhaki, İbn-i Sina gibi birçok İslam alimini etkilerken, Gazali tarafından eleştirilmiştir.  

İhvan-üs Safa da öğrenim yaşa dayanarak dört dereceli idi:  

1. 12-30 yaşları arasında olup bir rehberin gözetiminde nefislerini eğitenler  

2. 30-40 yaşlarında dünya ile ilgili felsefi bilgiler, hayatın amacı, nereden gelinip nereye gidildiği öğrenilirdi  

3. 40-50 yaşlarında ilahi bilgiler, ilahi sırlar Allah kavramı öğrenilir, bu dereceye Peygamber seviyesi denirdi  

4. 50 yaş üzerinde olanların girdiği bu derece mensuplarına “Melaike-i Mukarribin” denir ve onlar Tanrı’ ya en yakın olan melekler arasında sayılırlardı.  

Ne yazık ki çok uzun ömürlü olamayan bu ezoterik yapı özellikle İslâm’ın Arap kesiminden gelen baskılar sonunda tarih sahnesinden çekilmek zorunda kaldı. Ama bu oluşumu yok edenler fikirlerini yok edemediler. Gönül Kardeşlerinin devamında öğretilerinin de getirdikleri ile Horasan bölgesinde birçok alim ve düşünür yetişmiş İsâm’a ve insanlığa hizmet etmiştir. Türklerin Anadolu^ya yerleşmesi ile Ahilik ve Bektaşiliğin köklerinde yine İhvan-is Safa’nın izlerini bulmak mümkündür.  

Bu düşünüş biçiminde yer alan inancın a-b-c olarak sınıflandırılması ilerideki yazılarımda çokça kullanılacaktır.  

 

 
Toplam blog
: 15
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.03.11
 
 

Avusturya Lisesi ODTÜ Kimya MÜH., B.Sc.,M.SC. lastik ve plastik malzemelerin üretiminde yaklaşık 40 ..