Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '13

 
Kategori
Öykü
 

İki bayrak, iki çocuk

Durakta beklediğim otobüs bir türlü gelmiyordu. Durağın panosunda yazılı saat de çoktan aşılmıştı. Sabahları çok soğuk olur Eskişehir, ekim ayı ortalarından itibaren. Akşamları da soğuklar kendini iyiden iyiye hissettirir.

Hava güneşli olmasına rağmen, gölgede sabah ayazı vardı.  Beklediğim otobüs gelmeyince ileriye geriye adımlar atıp yürümeye başladım. Durağın ilerisinde, yüksek apartmanlar arasında güneşin şavkının yola vurduğunu gördüm, güneşlenmek için oraya doğru ilerledim. Tam sağımda kaldırımla yol arasındaki fundalıkların içinde kıvrılmış halde, atılmış iki bayrak gördüm. Eğilip aldım bayrakları. Açıp düzelttim. Plastik tutamakları da, bayraklar da temizdi, yırtılmamış ve zedelenmemişlerdi. Bayraklar dosya kağıdı büyüklüğündeydiler...

Bir çocuk gibi sevindim... Bir elimde açılmış halde iki bayrak, bir elimde çantam olduğu halde durağa yöneldim. Durak bir hayli kalabalıklaşmıştı. Her yöndeki otobüslerde de gecikme vardı. Yolcular da dikkatle baktılar elimdeki bayraklara... Önceden bekleyenlerde göz aşinalığı vardı, elimde bayrak olmadığını farkedenler de olmuştur. Kendi kendilerine, "Bu bayrakları nereden buldu bu adam" diye de düşünmüşlerdir... Dün Cumhuriyet Bayramı idi, herkesin elinde bayrak vardı. Apartmanların, kurum ve kuruluşların ön cepheleri bayraklarla donatılmıştı. En çok da al bir gül gibi elde taşınan küçük bayraklar vardı. Çok az da olsa, kimileri, bayraklarını ellerinden düşürmüş veya atmış da olabilirlerdi. Böyle yapmasalar, üzülüyor insan. Yerlere, öteye beriye bayrak atmalar hiçbirimize yakışmaz!..

Beklediğim otobüs geldi. Koltuğuma oturdum. Otobüs sıcaktı. Camdan da güneşin ısısı içeriyi daha da ısıtıyordu. Camdan dışarıyı gözetliyordum, elimde bayraklar olduğu halde. Sonra sağ yanıma dönüp yolculara baktım gayri ihtiyari bir halde. İki çocuğun elimdeki bayraklara sevgi yüklü bakışlarla baktıklarını ayrımsadım. Hiç duraksamadan hemencecik elimdeki bayrakların birini bir çocuğa, birini de diğer çocuğa, bayramlarını da kutlayarak verdim. Bayram dündü, ama sevinci bugün de yaşanıyordu. Ne kadar sevindiklerini anlatamam.

Çocuklar bana teşekkür ettiler. Anneleri de çok mutlu olmuştu. Çocukları sevinmişlerdi. Hangi anne, çocuklarının sevincinden mutlu olmaz ki!.. Çocuklar da annelerinin uyarısı ile benim bayramımı kutladılar.

İki kardeşten büyük olanı altıncı sınıfta okuyormuş. Ayak parmağına tırnağı batmış, doktordan dönüyorlarmış. Ayaklarına baktım, ucuz cinstendi ayakkabıları ve tarak kısmı darcaydı. Bir numara büyük ayakkabı alıp giymesini söyledim.

Küçük olan kardeş de ikinci sınıfa gidiyormuş...

Çocuklarımızın bayrak sevgisi hep yücedir, bunu bir kez daha yaşadım...

İki yoksul çocuktular...

Para pul verilmiş gibi; kendilerine  çikolata, üst baş alınmışçasına sevindiler...

Bayrak ve çocuk!..

Bu topraklarda etle tırnak gibidir...

Toprakla su gibidir...

Ağaçla açan çiçeği gibidir...

Ana sütü gibidir...

Dalgalanır gönderde, yaşar gönüllerde... Onu tutan ellerden yüreklere sevgiler akar coşkun nehirler gibi... Gözlerde de sevgi ve sevinç kıvılcımları saçılır vatan sathına ve gökkubbeye...

Çocuk bayraktır, bayrak da çocuk!..

Bu en yüce mutluluk!..

30.10.2013 Çarşamba/Eskişehir

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..