Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '09

 
Kategori
Haber
 

İki Bush arasında Clinton sonra da Obama!

İki Bush arasında Clinton sonra da Obama!
 

1945 Nazi zaferi, Bretton Woods anlaşmasıyla doların egemenliği, nihayet 1991’de Berlin Duvarının yıkılması, NATO’nun COMECOM’u tuşlaması, ABD’nin “demokratik” küresel güç olarak tanımlanmasını getirdi.

Buna karşılık, ABD, kısmen Kore’de, Küba’nın kuşatılması konusunda, Vietnam’da ve Allende’nin devrilmesi benzerlerinde eleştirilen bir sicili anımsatırcasına, 21. yüzyıla iyi başlangıç yapamayanlar safında kaldı: kalıcı ve gerçek barışı temellendirecek yeni dünya düzenine yeterince katkı sağlayamadı…

Belki tek başına oynamak istediğinden belki de tek başına oynatıldığı için…

…90’lı yıllarda yeni-muhafazakarlık, Kıta Avrupa’sında sosyal devleti dışlıyor, ekonomik güvenceleri olmayan güvenlik anlayışı göç dalgasını hazırlıyor ve Dünya, 11 Eylül ile “medeniyetler savaşı” tezini kanla ete kemiğe bürünmesine tanıklık ediyordu…

Sorumlusu olduğu yanlış yığınak içinde ABD’nin de seçenekleri daralıyordu.

Gerçekten askeri güce dayalı dış politikaya Clinton döneminde (1993-2001) bir ölçüde teneffüs verilse de baba (1989-1993) ve oğul (2001-2009) Bush döneminde eyaletler arası harcama önceliklerini olumsuz etkileyecek ve tabut sektörünün en canlı sektör hale gelmesini sağlayacak gelişmeler kendini tekrar etti.

Obama iş başında (2009-).. ve ABD’nin dış siyaset stratejisinin ağırlık noktasının askeri olmasına, seçim kampanyasında kendi yaptığından daha açık itirazlar var…

Washington yönetimine; “ABD, Afganistan’da Sovyet işgalini, Balkanlarda akan kanı uzun süre izledi ve arsında ve sonrasında iki Körfez savaşında Ordusunun yenilmezliğiyle yüzleşti.. Filistin-İsrail barışı için, Uzak Asya’da huzur için, Pakistan-Hindistan nükleer patlamasının önüne geçmek için, barışa iki defa şans veren dış siyaset öncelenmeli…” diye sufle ediliyor.

ABD’nden bakılınca Obama yönetiminin manevra alanı yine de giderek daralmakta.

Avrupa, Fransa/Almanya ile İngiltere çekişmesini askıya alabilir, “ne derinleşme ne genişleme” diyerek “bekle gör” politikasında dengeye gelebilir. Rusya, katıksız otoriter ve sekter ulusalcılığın izleğinde Gürcistan harekatında olduğu gibi, “tek damla petrol tek basınçlık gazı” israf etmemek için çok şeyi feda etmeye hazır olduğunu yeniden kanıtlayabilir.

Ukrayna ve Estonya ile Polonya ve Arnavutluk giderek “pahalılaşan” “hedefler”...

Çin, taşınmaz mülkiyetlerin tümünü kaçtığı yere kadar kovalayıp, çatallı mali piyasalardan kepçeyle pay alabilir…

Diğer yanda, Dünya bankası ve IMF’nin işleyişi ile Brezilya ve Arjantin hesaplaştılar.. Venezuella ve Peru antik romantik bir bulamaçla kadim düzenin dışında arayışlara yönelinebileceğini kanıtladılar.. Afrika yükseliyor.. Kuzey Kore asilerde, İtalya ve Belçika, Çekoslavakya’nın yolunda; zengin-fakirden, Flaman Volandan ayrılmak istiyor…

Bu koşullarda ABD halkına evsizliğe, işsizliğe karşın dışarıdan gelecek faturaları kabullendirmek çok güçtür. Çünkü yönetimlerine her türlü eleştiri bir yana, Birleşik Devletler, özgür bir basına ve kitle örgütü deneyimine sahiptir.

21. yüzyılın ortaklaştırdığı, “barış, demokrasi ve özgürlük” ideallerinde başarım için ABD’nin Rusya’nın, Çin’in ve diğer güçlerin katkısı önemliyse; küresel hakkaniyete, sosyal dayanışmaya, silahsızlanmaya, ekolojik sorunların çözümüne ve yaşam kalitesinin artırılmasına odaklı bir liderlik ve demokratik katılımcı yönetim de kaçınılmazdır.

Başkanlar gelir başkanlar gider. Halklar öle doğa yaşar. Tarih ölmez, vicdanlar yanılmaz!

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..