Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '08

 
Kategori
Edebiyat
 

İki çınar geçti Ege'den

İzlenimler

Gizemli Bir Söyleşi Nabide KILINÇ

İKİ ÇINAR GEÇTİ EGE’DEN...

Bugün ilk defa gökyüzüne baktım.O kadar uzanıp gitmiş ki sonsuza, masmavi...

Önümdeki “servi ağacı” sallanıp duruyor.Asma çardağım budanmamasına rağmen, inadına filizleniyor, küçük yapraklarıyla yeşermiş dalları...

Bu akşam hiç bitmeyen bir destanın heyecanını yazıyorum.

Bu heyecan mı? Anlatacağım onları...

Dimdik, kök salmış çınarlar gibiydi. İki koca çınar geçti Muğla’dan...

Yatağan’dan dem vurdular. Yatağan’daki çınarın söyleşisinden.Bahattin Uyar’dan. Bir destana tanıklık ediyor...

Bir dönemin sessiz eğitmenleri...

Yerkesik’te Ören mevkiinde kök salmış, yaşı bir hayli büyük bir çınar ağacı vardır.Ağacın gövdesi ortadan ikiye ayrılmıştır. İki koldan yaşamakta, can vermektedir. Dallarıyla gökyüzünü kucaklamaktadır.

Muğla’dan geçen iki çınar Yerkesik’teki koca çınarı andırıyordu. Örendeki çınar ağacı ki, gün ışığına çıkmamış bir uygarlıktan fışkırmıştır sanki.

24 Nisan’da iki çınar geldi geçti Muğla’dan...Işıltılı yıldızlar gibi gelip geçip gittiler.

Muğla Üniversitesi rektörümüz Prof.Dr.Şener Oktik Atatürk Kültür Merkezi’nde bir destan yaşattı dinleyenlere.

Bu çınarlar mı? Köy Enstitülerinin dünya literatürünegeçmiş , candan iki büyük yazarı Mahmut Makal ve Talip Apaydın’dır.

Her ikisi de sahnede yerini alırlarken, büyük bir heyecanla onları izledim. İki nefis insan geçiyordu sahneden.

Talip Apaydın’ı “Define’de ve “Hendek Başı’nda, ” Toz Duman İçinde” buldum.Define’yi okuyun, hayran kalırsınız.

24 Nisan, benim için tarihi , destanımsı bir gündü.Heyecan dolu yüreklerde çınarlar içerisinden geçtim. Müzik dehası Talip Apaydın’la tanıştım.

98 yıllar Öğretmen Dünyası dergisinde, bir yazısı çıkar. Çağdaş insanın niteliklerini kaleme alır ve şöyle yazar; çağdaş insan olabilmek çok başka şey.Oraya varıncaya kadar yolumuz epey uzak.Daha epey çabalar gerekiyor.Kolay değil”.

Heyecanım diner mi, mutluluğum geçer mi iki çınarın içerisinde.

Onlar eğitimin canlandırılması için konuştular söyleşilerinde.Eğitimin canlandırılması için verdikleri çaba, geldikleri onca yoldan daha yorucuydu.Ancak, onlar yorulmadılar. Ülkenin o güzelim coğrafyasının içerisinde bir bir dolaşıp durdular.Türkülerde, söyleşilerde buluştular.

Ankara’da yazılan destanı “Kurtuluş Savaşını” işlediler. Ve devamı ikinci destan “Köy Enstitüleri”ni...

Mahmut Makal söyleşi saatinden önce “Yerkesik’e” gelir.Haberim olmadı. Söyleşisinde karşılaştığımda, ”Yerkesik’e geldim ilk seni sordum nerede diye, bulamadım “diyor.

-Bilseydim oraya geleceğinizi , sizi orada karşılar beklerdim. Çok heyecanlıyım.Buraya koşup geldim, diye söyledim.

Köy Enstitülerinin dünya literatürüne geçmiş yazarı Mahmut Makal Yerkesik’ten evlidir.Eşi Naciye Makal’dır. Naciye Poyraz ismiyle çıkmış Bindim Tütün Küfesine adlı eseri bulunmaktadır.

O eserinde çocukluk dönemini anlatır. O yılların tütüncülüğünü ve Yerkesik’ten bahseder günü gününe.Naciye Makal Aksu Köy Enstitüsünde okur.Ünal Şöhret Dirlik’te Aksu Köy enstitüsü’nde okumuştur.O dönemin eğitim kurumlarının neferleridir onlar...İbrahim Ergin’i göremedim o toplantıda, bir işi mi çıktı ki gelemedi.Yoksa anısını söyler durur;

“Kıran’da öğretmenlik yaparken, yayan yapıldak yollara düşer.Sicim gibi yağmurda sucuk gibi ıslanır, Yerkesik’e vardığında.Mahmut Makal onu kahvede beklemektedir.A.Kadir’in “hoş geldin Halil İbrahim” yeni çıktı okudun mu diye sorar? Çantasından çıkarır verir.Kitap, hala İbrahim Ergin’in elindedir.

24 Nisan’da toplantıya “Mustafa Gazalcı” “Prof Dr. Kemal Kocabaş”da katıldı.

Niye dile getirdiler?Bir can damarı yakalamak istiyorlardı...Eğitimcilerle, siyasetçilerle...

Ulusal eğitimden söz ettiler. “Öz dilimiz, türkülerimiz oradan çıkıyor” dediler...

Sabancı Üniversitesi güzel bir proje başlatmış.Ondan söz ettiler. On tane klasik okuma, düşünme, yazma...

İnsanı insan yapan değerler oradaydı. Köy Enstitülerinde...

Köy Enstitüleri ilk kez çalgı çalmanın zorunlu olduğu kurumlardı. Ulusaldan evrensele bir müzik.”Aşık Veysel’den Vivaldi’ye” ...

Halk oyunlarını, piyesleri ilk defa onlar oynadılar.Türküleri onlar söylediler. Daha neler neler var işlenen, anlatılacak...

Köy Enstitülerinin Muğla ve İlçelerinde yaşayan neferlerine “onur belgesi” verildi sahnede.

Yerkesik Denizova köyünden H.İbrahim Turgut , Sadullah Turgut belgelerini kıvançla aldılar.

1946-47’li yıllarda Ortaklar Köy Enstitüsü’nden çıkarlar.Kızılçullu’da orta kısmını okurlar. Daha sonra Aydın, Muğla, Denizli doğumlular Ortaklar Köy Enstitüsü’ne gelirler.Mezun olurlar.

Söyleşi başlamadan, Öğr.Gör.Hatice SARAÇ tarafından yönetilen “koro konseri” türküleri yaşattı dinleyenlere.Yemen türküsü, Deniz Üstü Köpürür, ben giderim Batum’a, Yaptıklarıyla büyüyor “Atatürk”. Ve 10.yıl marşı , İstiklal Marşı...

Güneş hiç bu kadar parıltılarla ışığını vermemişti...

24 Nisan’da güneş ışığıyla aydınlattı Muğla’yı. Ben türküler söylüyordum o güzel gün de...

NotL(Bu yazı 29 Nisan 2006 Cumartesi günü Muğla Devrim Gazetesi’nde yayımlanmıştır. N.K.)

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..