Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '11

 
Kategori
Sinema
 

Iki cins kadın vardır.

Iki cins kadın vardır. Iyi bildiğimiz gibi, sen birinci cinsden değilsin. Sen canım...... bir sürtüksün.

"There are two kinds of women and you, as we well know, are not the first kind. You, my dear, are a slut." Evet, Victor Kamarovsky'nin Lara Antipova'ya söylediği sözler bunlar. Boris Pasternak'ın Doctor Zhivago isimli romanını belki okumuşunuzdur, ama filmini mutlaka seyretmişinizdir. Ben bu filmi belki on defa seyrettim her defasında daha fazla zevk alarak. Yüz defa da seyretsem bıkmadan, usanmadan, sıkılmadan belki daha fazla zevkine vararak seyredeceğim bir film. Ben bu filmi o kadar sevdimki, müzikle hemen hiç alakası olmayan bir kişi ve bu konuda tamamen kabiliyetsiz birisi olmama rağmen, ellibeş yaşından sonra piyano dersi almaya başladım ve şimdi iyi kötü bu filmin fon müziğini çalabiliyorum, beni en çok etkileyen ve dinlemekten hiç bıkmayacağım bu müziği.

Peki bu filmi neden bu kadar çok sevdim, bilmiyorum ama kendi kendime düşünüyorum. Bir defa müzik muhteşemdi. Omer Şerif (Doctor Zhivago) muhteşemdi, sonradan moda olan paltosu, kazağı muhteşemdi. Julie Christie (Lara) muhteşemdi, muhteşem güzeldi. Bir sürtük olabilir ama bu belkide evleneceği adamın karakterinden kaynaklanıyordu, yani safkan ihtilalci, genç idealist Sidelnikov. Bakın Lara'nın daha evlenmeden önce tanıştırdığı Sidelnikov (Tom Courtenay) için kısa bir görüşmeden sonra Kamarovsky nasıl bir karakter tahlili yapmıştı; "There are two kinds of men and only two. And that young man is one kind. He is high minded. He is pure..... He is the kind of man who breeds unhappiness, particularly in women." Evet Sidelnikov böyle bir adamdı, ihtilalci, inanmış, fanatik, idealist, ve bütün ihtilalciler gibi acımasız ve gaddar; o kadar ki yanlışlıkla suçsuz bir köyü yakıp yıktıktan ve insanlarını perişan ettikten sonra bu yanlışlığın farkına vardığı zaman, "ne farkeder, mühim olan bir mesaj vermekti" diyebilecek kadar.

Lara, Ömer Sherif'le karşılaştıktan sonra hiç de bir sürtük gibi davranmadı. Tam tersi, bir metres olmasına rağmen, her erkeğin arzu duyacağı, sahip olmayı isteyeceği, güzel, sadık, saf, tutkulu, romantik, fedakar bir kadın olmuştu. Kimbilir belki her kadında bu vasıfların hepsinden biraz vardır da, karşılarına çıkan adama göre bu vasıflarından bazıları öne çıkar.

Filmdeki diğer karakterler, Tonya (Geraldine Chaplin), Kamarosky (Rod Steiger), General Yevgraf Zhivago (Alec Guinnes) de olaganüstü güçlü karakterleri büyük bir başarıyla canlandırıyorlardı.

Filmin beni çok çeken bir diğer yönü de bir ihtilalin analizi olması idi. Rusyada ihtilali yapanlar da aynı fransız ihtilalindekiler (ve hemen diğer bütün ihtilallerdekiler) gibi hürriyet, eşitlik, kardeşlik getireceklerini vadederek iktidara geldiler. Sonra ne oldu.....Yirmi milyon kişiyi mahkemesiz, savunmasız yargısız öldürdüler, bir o kadarını da sürdüler yerlerinden, yurtlarından ettiler. Herhalde çarlık zamanında bunun yüzde biri kadar adaletsizlik, gaddarlık ve sefalet olmamıştır. Fransız ihtilalcileri de güya entel, okumuş, burjuva sınıfındandı. Hürriyet, eşitlik, kardeşlik getireceğiz diye kralın ve kraliçenin boynunu kestiler. Danton bir megoloman, Robespiyer bir yarı deli idi ve ekmek kuyruğunda şikayet edenleri bile hiç tereddüt etmeden giyotine gönderiyorlardı. Herhalde kral zamanında bunun yüzde biri kadar yargısız infaz yapılmıyordu ve sefalet ve hüriyetsizlik bunun yüzde biri kadar bile değildi. Ihtilalin son zamanlarında giyotine gidenlerin sayısı ayda sekizyüzü bulur olmuştu.

Eğer bu filmi bugüne kadar seyretme fırsatınız olmadıysa, lütfen bir cd veya dvd sini bulup seyredin ve seyrederkende beni hatırlayın. Pişman olmayacaksınız.
 

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..