Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '12

 
Kategori
Deneme
 

İki çocuk

Bugün cumartesi ve hava oldukça soğuk. Siparişini verdiğim kitapları almak üzere kargo firmasının sanayi sitesindeki ofisine gittim. Alışık olduğum bir durum aslında, bu gidişim ilk değil. Ama bu gidiş diğerlerinden farklı olarak beni çok etkiledi. Beni etkileyen olayı paylaşmak istedim sizinle…

Kitaplarımı alıp kargo firmasının ofisinden ayrıldıktan sonra sanayinin boya, pas, egzoz, tiner kokan sokaklarından çıkışa doğru gidiyordum. Küçük bir oto tamir dükkanının önünden geçerken küçük bir çocuk dikkatimi çekti. Görünüşünden belli oluyor bu çocuğun 9-10 yaşından büyük olmadığı. Önünde küçük bir teneke var. İçinde ateş…  Belli ki ısınmak için yakılmış. Küçük parmaklarının arasında bir çekiç var, masanın üzerindeki demire olanca gücüyle vurmaya çalışıyor. İlgimi çekti bir kenarda durup biraz seyrettim. Neden sonra elindeki çekici bırakıp, demiri içeri götürüp babası olduğunu tahmin ettiğim 40’lı yaşlarda, aksakallı ve üzeri pas içinde olan bir adama verip geri döndü. Ellerini önündeki tenekenin üzerine uzatıp ısıtmaya çalıştı. Kendimi tutamayıp çocuğun yanına gittim ve “Merhaba” dedim. Gözlerini kaldırıp bana baktı ama cevap vermedi. Çekinmişti belki. “Ne yapıyorsun burada” diye sordum. Samimiyetimi göstermek için yanına çöktüm. Gözleri gözlerimi süzüyordu. “Hafta sonları babama yardım için geliyorum buraya” dedi.  O kadar içten bir şekilde söylemişti ki bu sözleri, zorlanmadan, isteyerek geldiği açıkça belli oluyordu. Küçük delikanlıyla sohbet ederken, oldukça lüks sayılabilecek bir araba gelip dükkanın önünde durdu. İçinden 30’lu yaşlarda, iyi giyimli bir adam inip dükkana geçti. Arabada bir de yaşını tahmin edemediğim bir çocuk vardı. Yaşını tahmin edemedim çünkü camlar siyahtı ve arabanın içi pek net görünmüyordu. Yanımdaki küçük delikanlı gözlerini arabanın içindeki çocuğa dikmişti. Neden bilmiyorum ama uzun süre oraya baktı. Oraya bakarken ellerini de yanan tenekenin üzerinde ısıtmaya devam ediyordu. Arabanın içindeki çocuk için muhtemelen bir sorun yoktu. Arabanın klimasının verdiği sıcaklık onu ısıtıyordu. Belki neden orada olduğunu bile bilmiyordu.

Yanımdaki küçük delikanlının ne düşündüğünü anlayabilmek umuduyla gözlerine baktım. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. En azından neden orada olduğunu biliyordu. O soğukta evinde oturmak yerine, sokakta arkadaşlarıyla top oynamak yerine, ya da yaşıtları gibi sokaklarda dolaşıp oyunlar oynamak yerine babasını yalnız bırakmamayı seçmişti. O’nu ilk gördüğümde kızmıştım bu çocuk, bu soğukta neden burada diye ama sonradan bu kızgınlığım geçti. Küçükken annemin bana neden “yaz tatilinde seni bir işe koyalım da çalış” dediğini anladım çünkü.

Üzüldüğüm şey hayatı bu yaşta öğrenmeye başlayan çocuğu, arabadaki çocuğun hiçbir zaman anlayamayacak olması. Üzüldüğüm şey arabadaki çocuğun hayata hiçbir zaman o küçük delikanlı gibi bakamayacak olması… Üzüldüğüm şey, belki de hayatın ne demek olduğunu hiçbir zaman anlayamayacak olması… Umarım haksız çıkarım…

DOĞUŞ

 
Toplam blog
: 5
: 205
Kayıt tarihi
: 07.02.12
 
 

1991 yılında Hatay'ın Antakya ilçesinde doğdum. İlk ve ortaöğretimimi burada tamamladım. 2009 yıl..